14
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1270
Okunma
Birbirini hiç tanımayan
iki yabancı gibi
göz ucuyla tokalaştık
çoğul yalnızlıklar gibi uzarken ikimizde sokaklarda
hani tesadüf ya
aradan yıllar geçmemiş gibi
yine aynı şehir
ve yine aynı sokak lambalarının altına
gölgeler düşürmeye yelteniyoruz...
oysa her günbatımında
emek yanım yorgun düşer
susarım, gece ay ve yıldızlara bırakarak gökyüzünü...
inan değil seni beklemek
gözlerini düşürmüşken yüreğimden üstelik
gittiğin akşamın sabahında
ki senden sonra
herkes gitti
gözlerimin feri söndü
haylaz mı haylaz
bir çocuk uyandı içimden sonra
bir çocuk
kahveringisi gözleriyle...
ve uyutmadı...
uyutmuyor da artık hiçbir gece
şimdi ne zaman yüzümü düşürmeye yeltensem...
suretim, soluk bi mevsim öneriyor aynalara
ondan, her iş çıkışı demlenir eşkalim
gölgeler düşürerek sokak lambalarının altına
bütün gece bekçileri tanır beni az çok
ki teneke diplerini az tutuşturmadık, üşüyen yüreklerimizi ısıtmak isterken.
şimdi bir adımlık ötede duruyorsun
ama gözlerin, hüzünden başka hiçbir şey vaadetmiyor artık inan
oysa gitmeden önce ki
gülüşün yetiyordu bize
bir ömür...
ve gitme vakti...
yoksa, her an bir çığlık bütün mahalleyi ayağa kaldırabilir...
bu geceyi kodeste geçirmek de pek hoş olmaz,
ayazda bastırmışken hani.
sende uzamalısın biran önce
sende, soğuklar cellat kesilmeye meyilliyken...
5.0
100% (9)