9
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
1174
Okunma
Biliyorum seninle ölebilirdik gülerek
Uzaktın sen bilmiyordun elimi
Dokundun yüzüm kesildi delirdim
Kırılmış aynaydım şaşırdım derin iz
Cebimde bir adres kimsem yok oysa
Gök çıplak ey beni doğuran
Gümüş bir haçla dağladım alnımı
Sızarken içime çatladı kent
Çarmıhtaki yontu uyandı delirdim
Kundakta bir ceset ey beni doğuran
Dedim ki biri beni anlaya bilir
Işıklarını söndürdüğümde gölgem ölebilir
Susmalı bazan unutmalı kardeşim
Mesela baş parmağımız yok
Üstelik avuçlarımız kuzey
Ve dilimizde iki çivi
Susmalı bazan kardeşim
Ne bileyim işte
Duvarın zimmetine geçip
Kapının eşiğine
Pencerenin önüne
Ama uzakta
Bir güz kadar
Öyle bırakıp gitmemelisin kendini
Duvarda mum gölgesi
Soğuk bir bardak çay masada
Siyah bir ruj
Boş bir siğara paketi
Nefti bir gece de
beni öldürecek bir katilim bile yok
Acılar yamıyorum
Yırtrılan gövdeme
Ölümün simyası
Bir ömrün siyah özeti
Gitmeden önceki son ayin
Kan yazıtlı kefeninde Tohot
Zamansız masal
Cüzzamlı ağzıyla öpüşen
Ki gölgeme düşen
Dokun bak geçmişe
Sara nöbetli toprak bir lahit
Kazılmış külün ateş sarnıcı
Susmalı bazan- daha suskun topraktan
Biraz daha ölerek çıkıyorum bu aşktan...
Düşünki sen katilsin
Ve ben yalnız
Mahlası kırılmış törensiz
Delirmişim boynum
Bir silahın kabzası çünkü
Hep içime taşıdım paslı
Bir sayı kaç yanlış- ölme
Saçlarına yıldız birikince
Anımsa...
Gecenin dostudur tüm deli şairler
Değil mi seviştiğimiz bakır ay sevdası
Budist olmuştum en son sezen dinlerken
Sakindim su çatlamıştı ağzım da köz
Çıkmak için bir silahtan hadi gülümse
Aşkla süslenmiş intihar çiçeği ellerin
İşte geldim sana ödünç bir cesetle...
Cumali Çorbacı
5.0
100% (4)