17
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1628
Okunma

saçların bir zeytin ağacının salkım saçak dalları
dayamışım başımı nemli çimen dizine
aklımdan geçene şaşmamışım:
güneş ayaklarımı yaksın varsın da
bir daha varamasın ırağına/ hem
içinde sen varsın
saçlarının altına saklansın/ az yel alsın
gizlenmekten islenen şu yangın bağrım
birkaç yüzyıl uyumuşum/ çağırmışlar/ duymamışım
kulaklarıma yabancı adımı
dilime/ rüyama/ yazgıma ve sızıma çok alışkın adını
sayıklaya sayıklaya ayıklamışım elalemin ağzından
bir türkü kopup gelmiş
kemikleri un olmuş bir ozanın sazından
konmuş dudaklarıma da/ okşarken parmaklarınla bir bir
toplamışın/ ak gerdanıma tane tane inen gözyaşlarımı
senden olma öz yaslarımı bırakmışın da
üveylerini tek tek ayırmışın
kucağına dağılmış zift karası telinden saçlarımın
senin için elimden geleni öpmüşün de usul usul
silmişin gelmeyeni avuçlarımda bir yol uzayan o çizgiden
mevsimler gelip geçmiş/ bir eylül akşamı uyanmışım
bakmışım ki/ gözlerim birer zeytin tanesi
saçlarına asılmış sallanıyor koyu yeşil dudağım
nemli çimen dizin artık gövdem/ anlamışım ki ağacız
sormuşum/ demişin ki;
artık burada yaşayacağız.
mutluluktan ölmüşüm
terli bir kız çocuğu gelip uzanmış altımıza
serin olur bura demişiz de üzerine aşkımızı örtmüşüz
birkaç yüzyıl sonra duymuşuz ki
bir daha hiç üşümemiş/ bir daha hiç...
bizi düşünmemiş o.
JD/ İrfan abi’ye ve Ayşe’me