3
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2184
Okunma

Tabutlara saklama gülüşümü
İstiridye kabuğuna sığmaz
Cesaretle topladığımız gökyüzü,
Eşkıya pusularında bir şehir adı Diyar-ı Bekir
Sabah ayazında geçilemedi köprülerin öbür yanı,
Kirli zaman sularından arınmış öbür yan
Öbür yana yol darağacından
İstanbul’da bir akşam kovalıyorum Üsküdar’dan Galata’ya
Kulağıma küpe diye taktığım çığlıklar dökülüyor vapur iskelesine
Düşürdüğüm çığlıklar yıldız eskitirken gökyüzünden,
Eski otobüslerin içinde geniş parklarına çekiliyoruz kuytuların
Bu nasıl şey menzili kesilmiş zerrede derya bulanların
Tabutlara erteleme
Hüzzam sessizliğinden aşırdığım sevinçlerimi
Kötüye yorma deliler bahçesinden
İndirdiğim düşlerimi,
Hani gemileri toplamıştım yastık altında,
Yanımda yol arkadaşım çıkmıştık Cudi dağına
Tepemizde gezinip dururken tufandan kurtulan gemi
Al beni, beni de al diye bağırmıştık hani
Sonra yanık harman kokuları arasına sakladığımız yüzlerimizi ararken
Fırat başını kaldırmış öfkesini üstümüze kusarken,
Dicle etten, tırnaktan canları içimizden sökerken,
Sığ sularda öldürmek istemiyorum kefenimi yırtmış kuşları
Darağacında yakmıştık ufka açılan son neferi,
Ah dilim öyle söyledi.
Keşke son olsaydı, darağacından ötelere açılan kapı
.
Üşümenin kıyısında bir yanardağ kalmamış gezilecek bir yer,
Güneşi nasıl büyütmeli fırtınalar öksürürken zaman,
Hadi yükleyin tabutumu sırtıma geçip gideyim bir iğne deliğinden
Devede geçer iğne deliğinden, filde, kervanda,
Gökyüzünde dolaşıp durdu kendine mezar arayan ölüler,
Tersinede aktı nehirler, kanda içti su yerine bebeler,
Karanlığın ağrıyan yanlarına kalem cerrah olurken,
Sıra serviler içinde bir İstanbul büyür kimlere.
5.0
100% (2)