4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
770
Okunma
I
Yol yokuşdur cepte kuru bakır
Baş saksıdır çiçek açmaz ağrır
Ağırdır
Zordur taşıması kaşıması
Kar tatlanır buruk acısı
İçe siner yenmemiş
Çileğin kokusu, rayihası
İçilmemiş ıhlamur
Taze taze eser
Bet beniz atar
Buz çeker surata
Soğuk bir hale
Kulaklar kızarır
Parka çeker eller
Yürünür koyu renkli
Perdelerden sızan ışıklar...
II
Düşer yüze odalardan
Avizeler gölgeleriyle
Bacalar Agop babanın
Kalın dudakları gibi
Duman üfürür sokağın
Çamurlu yollarına
Eller cepte
Şimdi bir titreme
Havaya uyum adına
Çıkar ağızdan sıcak
Bir alışverişdir ahenk
Biraz karşıdan
Biraz kendinden olan...
III
Soluklar çiftleşir sonra nedense
Yüreğe girer biri
Soğuk kirlenir
Tartar gönül, almamakta direnir
Yağmura döner kar, çiselir
Böylesi bir dönekliğe ancak
İstanbul’da rastlanır
Ruh, iklimi de ayartır
Yolları karıştırır
Birden goşist olur da kalp
Fırtınalara gömülür
Gönül adası
IV
Kabarır dalgaları
İç denizlerin
Coşar rüzgarlarında
Şişer göğsü yelkenlerin
Acı duyan organ edasıyla
Suskun, boyun bükük yürünür
VI
Yarın ne getirecek doktor?
Heybesinde ayrılık, kavga, yalnızlık
Yaraların kabukları dökülecek
Yoksa ellere düşen o son günün yaprağı
Ondan doğan aşkın anısına
Yalan bir ceset mi sürüklenen
Düşlerden arta kalan...