7
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1776
Okunma

susarsın bazen susmaktır kacışın
sonra o susmak yakar canını
görürsün ki bir sen kalmışsın koskoca geçmişden
Ben kurşunu namluya sürdüğümden beri
Yalnız iki yolcu geçti yoldan
Şimdi bana sorsanız
Yıldızlar düşmüştür gökten
Ve karanlık uzanmıştır dağlarıma
Sokağa sorarsanız
Şafağın viranında usul adımlar
Vakitsiz bir aşkın kollarına dolanmış
Daha vakitsiz bir ayrılığa yol alıyor
Kaldırımlar aynı mahcubiyette
Ve çamura bulanmış gözyaşları
Hiç dönmeyecek o son tren
Pervansızca yol alıp giden
Ne yolcusu ne uğurlayanı yok iken
Ben kurşunu namluya sürdüğümden beri
Sualsiz seyyahlar yol aldı burdan
Henüz uyanmadan şehir
Eski devirleri söylüyor
Şİmdinin güleryüzlü yalnızları
Ve ellerinde katlivacip bir mısra
Avuçlarında kuzey rüzgarları
Herkes beni öldüreni tanıyor
Oysa
Bütün bir şehir susuyor
Ve ben tetiğe basamayacak kadar
Korkak düştüğümden beri
Bütün bir gece doğmayacak güneş
İntiharına ramak kala meyhanelerin
Acmayacak fesleğenler
Bekleye dururken fırtına kovan kuşları
Gecenin mor gemileri usuldan geçti
Kızıla bulayamadığım odanın mavi denizinden
Ve sonrası aynı
-iskele sessiz-
Sonra o sual
Ab-ı lali..
Belki fenerler yakılır
Istırabını gönlüne saklar ölümlüler
Ve silah düştüğünde avuçlarımdan yere
İşte gün batımının ortaçağında
Ateşler yakıla dururken
Öylesine sessizlik doldu nefesime
Ve ben ölemeyecek kadar yorgunum artık
Ağırdan sokak gülerken halime...
5.0
100% (7)