4
Yorum
0
Beğeni
4,8
Puan
1507
Okunma

Kelebek Kolleksiyoncusunun Hikayesi
Yapraklarını açtığında arşivinin sarı kanatlı bir kelebek gördü bakımlı gün gibi taze
bozovanın ortasında yakalamıştı ömrünün en genç yıllarında onun hüznünü
ve
bir resim vermişti ona sonsuzlukta öldürerek
toplu iğneyi böğrüne sapladığında
hiç kanı akmamıştı Sarı kanatlının...
Sayfalarda kalakalmıştı
hala taze
hala çiğ üzüm
hala ölümsüz
....
Ya kızıl kanatlıya ne demeli sadece Türkiye’de yaşar o kelebek
yakalamak için günlerce yayladan inmemişti
yayla da böyle inatçısını görmemişti
Yayla söylendi kendi kendine; kızıl kanat hadi git de kurtulalım esaretinden
derdinden
küllerinden
türkülerinden
hadi git
kzıl kanat kondu avuçlarına
kondu ölümüne giden yolda ölümsüzlük adına
nadir bir türdü kızıl kanat
yoruldu kızıl kanat
vuruldu bir görüşte ona kızıl kanat
....
Bir efsanesi bile vardı kırcıl kelebeğin onu gören ölürmüş
taş olurmuş
onu her yerde arardı
ömrünün son zamanında iyice sarardı kırcıl mor kelebeği aramaktan
yoruldu
Lahey,İtanbul,Madrid
yoruldu
Tokyo hatta Osaka
yoruldu Pekin
Ötüken
Yoruldu Karadeniz yaylaları
taş olurmuş onu gören efsaneler yoruldu
bir türlü bulamadı onu
..
son üç nefesi kaldığında ağzına pamukla su verirken ölüm
sonunda ona göründü
kırcıl kelebek
kelebeği gördü
yıllarca aradığı kelebeği
ellerini uzattı ona
tuttu ellerinden
suyu yuttu
eser kalmadı artık nefesinden
kelebek de onu sonsuzlukta uyuttu.
5.0
75% (3)
4.0
25% (1)