16
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
2119
Okunma

üstünde türbe yeşili kloş entari
ırmakların degajenden taşıyor
bembeyaz billur afili
duruşun bir fettan gibi kibirli
mavi suyunda kudurmuş yine deniz
kamçıladıkça sahili
aklımı başımdan alıyor
çocukluğum taşıyor köpüğünden
puslu bir boşluğa geriliyor gözlerim
sonunu bilmediğim dünlerimi düşlüyorum
makasından sızıyor acı su
kokusundan tıka basa doyuyorum
düşünce başım yastığından
zeytin tadı dilimde erken sabah kahvaltından
kendimi yollarına vura vura
caddelerinde çatlıyor sabrım yine
bulutlar boşalıyor başıma sanki
yalın ayak sırıl sıklam
sırtımda gölleniyor yağmur’un
alabildiğine
iliklerime kadar ıslanıyorum
toprağın suyundan memnun
nasılda doygun bakıyor gözüme
adı’n ebedi nikahlı kimliğime
kazıdıkça kazıyorum
sabah meltemlerine bağlamıştım selamı
yeşil başını okşasın diye dağlarının
alnına şiirler sürüyorum yıllarca
gurbetin balkonlarından taştı da sensizliğim
yer sofralarından halil ibrahim bereketi topladım
durmadan seni kaşıklıyorum
tüm zulalarımı yokladım
benden kalan küçük bir iz bakıyorum
kırküç kayıp ilani dağıttım
ben hala kendimi sende arıyorum
yıkık ömür enkazımın altından filizlenen
kayıp güncesine yazıldım
tek satırla
ne olur..
beni hep güzel hatırla
o gün bugün gitmedin
içimdeki gizemden
dudağıma bir parmak bal çal
anzer’den...
Faruk Civelek
5.0
100% (11)