13
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1832
Okunma
öte(ki)leşmiş esaretim biterse
Saatler akmaya başlayacak, biliyorum
Her dillenişim bir “öl” emri oluyor
Hafızasız okyanusların en dip
Akıntılarından geçip
Elleniyorum bir bir düşlerimden
Ah… Bir yanım bulutsuzluk
Bir yanım yağmurla kuraklığım
Toz olup göğe savruluyorum
Hiçbir sesin net frenkası alamıyorum
Tıka basa dolu
Beynimdeki karıncalanmalardan!
Oysa sesler olmalıydı
Melodik veya aşk sesleri
Susaya susaya çöl kustum!
Çöl yaranı gönlüm dur durak bilmez ki
Yokluğu değiştirmek isterken
Ben değiştim yokluklarla
Bukalemun kesildim yorgun toprağa
Oysa bir kelebek olmak vardı
İki günlük mutlu ömürle
Uzun huzursuz yıllarıma yeğlerdim
Eksildim gün be gün
Takvimlerden yaprak yaprak
Ölgün, sarı yapraklarla son bahar düştüm!
öte(ki)leşmiş esaretim biterse
Saatler akmaya devam edecek, biliyorum
Her sallanışım bir “ölmek” vakti oluyor!
Hayata dönme kararları alıyordum
Her ihtimalinde güneşe doğru
Aynalarla yakın temasım bitmişken
Apansız çıktı karşıma. Güneş
Güneş; bahar kokulu, elmas bakışlı
Selvi boylu bir genç kızdır
Hayal kırıkları deprem/seldir
Ve hayal kırıklığı bilir misiniz?
Tene batan cam kırıkları gibidir
Jilet kesikleri bırakır her yürekte!
Her bitimin son durağındaki aşk;
Hayata gönderilmiş hüzünlü bir
Küfürdür.
Son yalvarışlarımdan da bir “öl” mektubu okundu
Mutluluğun turuncu gemileri yanaşırken sahillerime
Ben topraksızlıktan, umutsuzluktan
Ve havasızlıktan keder oldum
Ve denizlerin unuttuğu kumullara yorgun düştüm
Avazım kadar yorgunluğumla.
YAŞAM/SAL/SIZLIK-2010 ____________ZD
5.0
100% (9)