Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
günaydıngüneş
günaydıngüneş

gökyüzü/toprak

Yorum

gökyüzü/toprak

( 2 kişi )

4

Yorum

0

Beğeni

5,0

Puan

1773

Okunma

gökyüzü/toprak

ağlıyorum,
her bir damlamın özrü kendine…

katıksız bir acı olsa da duyduğum
aradığım felaketleri uysallaştırmanın yolları
kulaklarımda yaşamın çığlıkları
köşeye sıkışmış
birkaç avuntu var elbet
görebilene
mesela kımıltısızlığına bakmalı taşların
tuzaklar ve inatlar da biriktirilebilir ölüme
şehrin ışıklarında ölen yıldızlar
uçsuz bucaksız çöllerde sağdırlar
diyebilir insan kendine
hem ölenden bir kez daha söz edilmezse
yeniden inanılır mı ölüme
şairliğe yakışır bir cümle kurmalı belki de
nasıl ki gökyüzü bir bakış kadar sığar göze
toprak da bir beden boyu değil mi ölüme…

gülgün

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (2)

5.0

100% (2)

Gökyüzü/toprak Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Gökyüzü/toprak şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
gökyüzü/toprak şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Fırat Avcı
Fırat Avcı, @firatavci
20.7.2010 09:17:16
Ölüme kulaç atmak, ölümden vurgular toplamak, ölüm ve belgesel bir hayatın ortalık yerinde ağlamak...

Ne çok korkarız ölüme yazılı satırlardan aslında? ancak kendimiz yazarken korkusuzlaşırız belki. Yazdıklarımızı okuyanların korkularına aldırmaksızın, yazıveririz öylece. Ne gelse aklımıza, satır satır düşürüp aklımızdan, yazı karekterlerine kalem sürter, yazarız işte. Korkulu bir zaman mı ölüm, yoksa öykündürücü bir karar veriş mi, hepimizin mutlak sonu olduğunu bildiğimiz halde kaçtığımız o sokulucu ve sıfatlı, sıfatsız geliş mi bilinmez.

Bir beden boyu toprakta ölüm: bu kadarcık mıdır acaba? bir beden boyu kadar toprakla sıvalıdır belki duvarı ya, bir hayat kalıbıdır sanki ölüm. Ne diye kelimelerin arasından ölümü seçmeler ki? ne diye kayıtsız kalınamaz bu seçeneğin işaretlenmesine? ne gayip bir şeydir o ve ne avuçta durucudur...

İnkarsız ve itilafa düşmemiş bir yazıydı. Yalın, kendisi ve ürkmez bir yürüyüştü galiba. Peki ama nereye? kırgınlıkların, derişmen yok edişlerin ardınca gelmişti sanki bu satırlar. Yok edici bir karanlığa kına yakar gibiydi yazanı. Meçhul bir çağrıya, gelişsiz bir bakış gibiydi. Ölüme sık sık yapılan vurguda, sahici bir ölüm yer tutmamış, ama sanki ileriki zamanlardan ölüm devşirilmesine de zemin hazırlamış gibiydi. Bir başka açısı da, yok hükmünde bir yazıt, var kabilinden bir yanıt gibiydi. Başta da söyledim ya; kendimiz ölümü yazar, ölüme yazarken galiba ne kadar da cömertiz? ama ölüm okunurken duyulan şeyi bilince insan, sanki bu denli bir cömertlik gelmese diyor içinden...

Yazının anahtarları vardı. Ölüm vurgusunun, bir dokunuşla geldiği gibi bir sanrıya yol açıyordu. Bir yerlerden izlenmiş ve sanki, bir algısal gerçekliğe dönüştürülmüş gibiydi. Durum ve hal ekleri, düzenli satır inişleri, inşa edilen yapıtın temel taşlarına dönük ip uçları veriyordu. Bunca ağır ve kıpırtısız sözcük bir araya geldiyse, sanılandan daha büyükçe idi galiba getiricinin bıraktıkları, aldıkları. Neye yüklenseydi daha yeğdi şimdi kelimeler? neme lazım deyip yürümenin yetersizliği hak verdiriyor insana.

Bu platformdaki ilk yorumumu böylesi bir yazıya yapmak, bu yazıya bir nedenle değmek ve sonrasında tüm bunları söylemek, birbirlerini tanımayan insanların birbirlerine dair ne de ukalaca şeylerdi diyebilmesine dahi yol açabilir. Ancak galiba, yazılarımızı biraz da düşünmek için yazmaz mıyız ki? yazıyı tebrik edemiyorum özür dileyerek. Aslında belki yazım kurallarına uyuluşu, içerikteki geçişli, geçişsiz hal tebriği hak ediyor ya, yine de bu ölüm dokunuşları, bundan pek hoşlanmadım. Biz kaç türde yazıyoruz diye düşünüyorum bazan: kendimize, kendimizden, kendimiz için ve kendimizi anlatabilmek için başkalarına. Hangi kategoride bu yazı? ilk kez hepsi diyebileceğim bir yazı okudum gibi geldi bana...

Bir ucunda hayatın, bir diğerinde sonlanışın asılı durduğu halatlar, ne kuvvetle bağlı ise kendi yakamıza, o kadar onu oturtuyoruz iç seslerimize, kalemimize sanıyorum. Hayat bağlansa yakanıza sım sıkı? hiç kopmamacasına ve gitmemecesine? neye elimizle dokunsak, o kokar elimiz hem? neyi tutsa onun izi kalır avuçlarımızda?

İki satır da hayat için tunturaklı gazeller söylenir ve tüm satırlar nedense, sonsuzluğa gebedir... Bir bitiş kelimesi arıyorum ya, son getirmekten bunca kaçınan, son üzerine yazılı bir nakışa böylesi bakabilen sözcük dağarcığım, şimdilik bir final tümcesi getiremiyor yorumumun sonuna. Ekli, saklı, derli ve toplu bir kelime gerekiyorsa ille de, daha umut kokan yazılar görmek üzere demeli size...
DemAN
DemAN, @deman
14.7.2010 19:50:30
5 puan verdi
B ir metre toprağına ölüm; ve ölümler ki hepsi toprak, mal için veya daha çok kazanma hırsı ve hırsı hedef alan hiç bir silah yok. Şiir büyüledi. Gökyüzü ve toprak aslında sağaltıcı çok özelikleri var lakin farkında olmak gerek kımıltısız taşların bile boş konulmadığını bilmek de apayrı bir güzeliktir.

Tebriklerimle şair
a.yüksel şanlıer
a.yüksel şanlıer, @a-yukselsanlier
7.7.2010 11:21:56
5 puan verdi
ağlıyorum,
her bir damlamın özrü kendine…

katıksız bir acı olsa da duyduğum
aradığım felaketleri uysallaştırmanın yolları
kulaklarımda yaşamın çığlıkları
köşeye sıkışmış
birkaç avuntu var elbet
görebilene
mesela kımıltısızlığına bakmalı taşların
tuzaklar ve inatlar da biriktirilebilir ölüme
şehrin ışıklarında ölen yıldızlar
uçsuz bucaksız çöllerde sağdırlar
diyebilir insan kendine
hem ölenden bir kez daha söz edilmezse
yeniden inanılır mı ölüme
şairliğe yakışır bir cümle kurmalı belki de
nasıl ki gökyüzü bir bakış kadar sığar göze
toprak da bir beden boyu değil mi ölüme…

ELİNE SAĞLIK
eMİNeYZAMAN
eMİNeYZAMAN, @emineyzaman
6.7.2010 10:53:26
şehrin ışıklarında ölen yıldızlar


ve gün ışığına gebe gece yarıları
nasıl da saklanır hayattan
nasıl da gerçeğe karışır umutla



kocaman tebrikler

başarılıydı :)


dostça :)
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL