17
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
3524
Okunma


Zakkum ormanında acı baldır damlalar.
Gözlerinde iki gelincik,
Gözlerinde acı baldır yağmur.
Zirvelerde harlı duman, eteklerde napalm,
Yıldızlar ufalıyor, yaldızlar parlıyordu,
Kıvılcım kısrağın nallarında,
Nal yoktu tırnaklarında.
Sular gürlüyor, asma köprü çatırdıyor,
Azrail titriyordu.
Metal kokuyordu aşk.
Manolya süt beyaz dolunay,
Uzatıyordu başını atmosferden,
Görkemli gövdeden,
Dalın ucundan, sıcak çelik yaprakların içinden.
Ve birden,
Bir gün ömür sürmeden
Karanlığa dökülüyordu dolunay.
Metal kokuyordu aşk .
Vagonlar gelip geçiyordu döşenmemiş raylardan.
63 vagon bir katar, her biri darasız 60 ton.
Doğudan-batıdan.
Vagonlar eziyordu.
Vagonlar gömülüyordu.
Ve bir telek Anka’nın kanadından,
Kuzeyin serin ufuklarından
Şakağında ayva tüylerine tutunup havları
Şah damarına süzülüyordu.
Metal kokuyordu aşk.
Davul sesleri geliyordu uzaktan.
Gelin telli duvaklı,
Çocuk umarsız- ağlamaklı,
Üşüyor- titriyor
Sıkışıp sıkışıp Erciyes’in yüreği patlıyordu.
Akkorlar dökülüyordu Ege’nin nemli sahillerine.
Metal kokuyordu aşk.
Resimler çiziliyordu dağlara- ovalara,
Avlu taşlarına- dört duvar odalara,
Oyalar işleniyordu zıbın kollarına,
Damlara zakkum balı yağıyordu.
Arılar yabandı,
Dört duvar penceresiz,
Dağ kimsesiz,
Ova kimsesiz.
Kızılağaçları kemiriyordu bebeler.
Metal kokuyordu aşk .
Göktaşı
Akkor.
İniyordu okyanusun ortasına,
Kaynıyor- buharlaşıyordu Atlantik.
Öyle bir sıkıyordu ki yumruklarını;
Hırs kirpiklerinden fışkırıyordu atmosferden öteye.
İşte o zaman;
Metal kokuyordu aşk.
İbrahim DURMUŞ
Bozbük, 24 haziran 2010
5.0
100% (11)