az beri bak...
tarihi gözlerinden emen evlerin kadim çocuğu
masum tarihinin dallarında gizlediğin folluktan mı
potansiyel bir baş öğretmen’in ince parmakları
değil elbette..
kara tahta da geçmişin fiilini çekiyor
ilminin fıtri gıcırtıları


yüzüne sırıtan matruş çehreli adamların
günahsız bebelerine ninni’nin şimdiki zaman halini
takvanın bitimsiz kanatlarına boyuyorsun
farzumuhal çoraplarını koyduğu yeri bulamayan
bir beşersin...
sen ki
ilahi tecellin ömrüne çöktüğünde
şirk’in ağızına acı biberler sürensin


//..iltifata köle uçucu heveslerin
takiyye kılıklı taklitçi münafiklerinde
pespaye bir karantinanın
bembeyaz güneşi değilmisin sen
ebcet ölçülerinde..//


o bizans oyunlarının aşikarlığında
döner gibi görülen mumyalanmış dolaplarda
full-time simit parçalarını kursağına helal kıldın martıların
kokuşmuş beyinlere dolu bir vapuru sürerken rumeli’den
turab’a sakladığın bedeninden çığlıklar yüceliyordu
elindeki Emsile’den...


kısa ama altın bir ömrü bedeline mizan kıldın belki de
kalbindeki seksen bir oda’da sakladığın
kırmızı beyaz uçurtmaya birlikte resmedildiğin ATA’nın
umut yüzlü yarınlarının nöbetinde...


geciken birşey yok aslıda
ne kadar yorgunluk bıraksa da bedeninde
iç göç kervanların
o masum çocukların harçlıklarındaki berekettedir
senin çisenti dediğin
deruni bakma zamanların...




Faruk Civelek