5
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1938
Okunma

Bu Aşk Hep Üç Kişi Yaşandı
Hani şerbetlim bir taşımız vardı;
üzerine çıkar ufka dalardık,
ona isim vermiştik; heybetli demiştik… Oda bize sevgili…
Hani tek şahidimizdi,
üç kişiydik;
sen, ben, heybetli.
Hani şerbetlim;
üzerinde oturur
yangın suların güneşten esmerleşmiş
kumları okşayışını konuşurduk…
Hani ellerinin tenimde dolaştığı anam gibi…
gözlerimin gözlerinde defalarca demlendiği anlardı.
Hani şerbetlim;
kuş cıvıltılarını kocaman kollarıma aldığımda
başını göğsüme dayamıştın
uzaklara çok uzaklara dalmıştık;
okyanusun gökle birleştiği ufka…
Hani ufkun sonunu görememiştik!
Kimsenin yapamadığını yapmıştık;
gözlerimizi kapatıp ufuğa yol almıştık…
Ne bir insandık, ne hayvan, ne bitki, ne de rüzgar…
Yalnızca özgürdük, birdik gitmiştik.
O ufka gerçekten gidip gelmiştik.
Kimse inanamazdı, inanamadılar da.
Ben, sen, heybetli bunu bildik!
Orada bir alem keşvetmiştik;
gerçekte dünyanın aklımızın bir oyuncağı olduğunu,
maddeye hiç erişemediğimizi,
dokunmanın yalnızca hissetmekten,
duygulardan ibaret olduğunu öğrenmiştik!
Hani şerbetlim;
sen herkesin korktuğu,
nefret ettiği, beni keşfetmiştin;
sen beni sevmiştin!
Ben de seni on bin kez daha sevmiştim,
yaa! İşte şerbetlim...
ben hala oradayım ya sen?
Hani; sen nerede, ben nerede?
Şerbetlim; örtüldün incecik topraklarla,
ya da herkes öyle bilsin!
Aslında sen taa şurama; sol yanıma gömüldün,
kimse bilmesin,
taş yürekli sansın diye;
heybetliyi de üzerine kapadım…
Şimdi bir mezarım;
mezar taşımız heybetli de şöyle yazar;
“Bu aşk üç kişilik yaşandı ve sonsuza dek öyle kalacak.”
5.0
100% (2)