24
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1271
Okunma

yeterince oyulmamış (!) yüreklerimiz
doyulmamış gençliğimizin ellerinde
oynanmaktan bıkılmamış oyuncak...
bunca yıl beklemişiz de
biraz daha bekleyiversek ne çıkar/ hem
kapakları işlemeli antika dolaplarımızda
orta yaşlı ahşap masalarımıza/ hâlâ
koyulmamış birer şarap kadehimiz var
hey gidi sabırsız gençlik hey!
henüz ömrü bitirmedik...
sen bizden geçerken yittik de
umudumuzu yitirmedik!
daha dur/ bembeyaz esvabına sarınıp
bu yerlere yâr gelecek
şu kapılardan nazlı nazlı içeri süzülecek
kan çanağı gözlerimizden
eritmeyip sakladığımız mumun fitiline
koşar adım yürüyecek alev
soğuk ve en kara mahzenlerimizden
kadehlere dökülecek
en yıllanmış/ en ateşli/ hem de en kırmızı mey!
öyle bir an gelecek/ ki o an...
gözü en kara/ başı en duman
karnı sabra en çok doymuş/ vaktiyle
en hazin ninnilerle uyutulmuş
ilk sevgiliden kalan/ al bir bahara mensup
o tek gül kadar/ sarı sayfalar arasında
isyanla kurutulmuş ânıdır aşkın;
işte sen o an umursanmayacaksın!
küçük kardeşin istikbalin bile adı anılmayacak
şakaklara yağdırdığın kar’a kanılmayacak
bizden çekip aldıklarına yanılmayacak
ekmek/ gözyaşıyla harmanlanmış hüzne
banılmayacak!
o masa aşk için
o masa yâr için
o masa ân için hazırlanıyor gençlik!
üzgünüz;
o masada sen oturmayacaksın!
JD