26
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
3137
Okunma

Şarkılardaki sen
uçurumların ucunda kaldım
müziğin doruklarında
bir resim çizdim hüzün şarkılarından
sonbaharlara veda ederken yapraklardaki siyah
sana ait ne varsa uçurdum uzaklara
adını duvarlara asıp ateşler ettim alnına
kara kesti yüreğim
hangi öpücükle uyandırabilirdin beni uykulardan
sol yanımda rujunu unutmuş bir dudak izi
belli ki senin gidişinden kalmıştı
camlara ağaçların dalları uzanıyor
ben ağaçlara asıyorum düşlerimi
sensiz sol yanını boş bıraktım ayrılıkların
aşkın (a) sını alıp ( ş) sini ( k) aralayıp gittim
anılarımı kondurdum notaların ortalarına
şimdi keman başlasın burada (si ) ye yakın dursun gülüşün
davullar hazır olsun (sol)larla savrulup giderken kışlalar
sen gidişin gerisinde kaldın
ritmi bozuk bir keman aralasın kapıyı
sonsuzluğa bir hamle olsun (do)
dokun
avuçlarımda sızlıyor yokluğun
(mi ) değil mi bizi ayrı tellerde buluşturan
bulanık bir yağmuru uğurluyorken bedenin
gözyaşlarını caddelere s(alıp gidiyorsun
yüreğimin zincirlerini sen kır bir (si )sesinde
aşkın ortasında kaldım kendi nef(esimde
buz gibi camlara kondurup dudaklarımı
öpüş(tüm resminle
yalancı baharlardan kurtarıp düşleri
denize güneşi giydirdim sende
başlasın senfonisi aşkın
tit(re)(si)n tüm bedenlerde
İsa İnan
....... Sevdiğime doğum günü hediyesidir........
öldürülecek çocuklar doğurmaktan bıkmadı mı analar
korku hangi yarayı saklar alnında
aşkın anlamını çürüttükçe dudakların
bir ilkbahar kadar kalabalık karşıla beni
ıslak havluları ser ağaçlara
kurumasın dallar
olur ya
uzaklarda
vatansız bir çocuk ağlar
aşırı ateşten yanan bir yüreği sarmala
küllerini sakla inandığın bir aşka
çöle dönecek dünya
yağmurlar da olmasa
yaşlılık eskiyen bir ömür müdür
hangi sayfada solar güz
bir insan içinde en çok hangi gölgeleri büyütür
ses
eskiyen bir nefes
avluda uzanan gecedir
kimliksiz bir ceset
yıldızları olabildiğince kirletir
herkes kendine göre yorgun bir cümle
damarlarından çekildikçe kan
ne kalır geriye hayatından
toprak da çürür
insan
yine çatlar umuda topraktan
bir katil gibi suçüstü mü yakalanacaktık
ne çok ölüydün sen
akşamlar utanca büyürken
ölüm neyi eskitir ki
fotoğraflarda gülümseyen bir babanın yüzünden
bekle
öfke ne zaman yorgun düşecek diye
bekle ki
uzasın sevişmeler
gök yalnız ağlar
yağmura durur gece
rüzgarlar
gözlerinin kıyısından bir yol çizer kendine
çizilir kabuğu afyonun
bir adam yüreğini onarır durmadan
geçer bir testi şarabın uykusundan
kendi gerçeğini soyunur sevdan
giderek yalnızlaşıyor insan
kan çekilir teninden
bir aşkın gölgesinde sızıp kalır zaman
düş kurar bir soytarı
anne ki
sütle ateşin toplamı
kuyuya bir boşluk düşer
suyu çekilir gözlerinin
akşam olunca ben
bir güverte gibi yüreğine çekilirim
yarınları kaçırırken sınırdan
pusuya düştü
insan
aşk özgürlük
tutsaklığın rüya
anlam bir vazgeçiş
korku kırılmasıdır sevincin
sancı
içimizde boğulan seslerin toplamı
Tanrım
sen de boşuna suçlama Hayyamı
aşk
ayrılığın yaslı yankısı
insanı eskiten kendi içindeki ölme telaşıdır
herkes kendi nefesinin toplamı
kendi günahlarının artığıdır
kalemi kılıçtan keskin yapan nedir
saati kaça kurarsan kur
hep geç kalırsın aşka
harfleri kim sorgular
şair kalıbından utanır
şiire zaman ayıramazsa
anılar kabardığında
sular çekilir dibe
kan döküyor yapraklar
adresini şaşırıyor yavru serçe
ben artık gölgemi taşlayan bir ışık demeti
yokluğundan binlerce ceset çıkıyor içimden
hangi susmayı kaçırır dudakların hayatın kıvrımlarından
şarkılardaki seni yokluyorum ara sıra
yan yana resimlerini asıyorum
gece ay ışığını hapsetmiş sallıyor boşlukta
yokluğunu yutkunuyor boğazım
adını hecelere bölüyorum sabaha kadar
yorgunluğum düşüyor
düşlerim üşüyor da
yine dönecekmişsin gibi sarılıyorum sana
ölü ruhlar dolaşıyor aramızda
kadınım
aşkın aksanıyla şiirler söyle bana
İsa İnan
yirmi üç mart iki bin on + iyi ki doğdun Kadınım...
5.0
100% (18)