13
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1147
Okunma

Sık, siyah saçlarının arkasındaydı hüzün,
Hep sonbahara açık duran penceresinde.
Belki birgün gelir diye geçmiş zamanları,
Bir selam bekliyordu sonsuzluğun
Aydınlık bahçelerinden.
Ruhu, gemilerin uğramadığı bir limana demirliyken,
Dışarda yağmur yağsa da durmadan,
Islanmıyordu en derin yerlerindeki susuzluğu.
Şaşkın,
Çaresiz,
Gözlerindeki o korkuyu seyrediyordu;
Ruhunun karlı balkonlarından.
Bir tutsaktı uzun yıllar öncesinden.
Gökkuşağının her rengini taşırdı yüreği,
Yıllara yenilip gençliğini kaybetti gün.
Dilerdi ölümsüz bir ömür yaşasın.
Ağaçların daha bol olduğu bahçelerinde,
Bütün yemişleri dallarından sarksın.
Umutlarının mola verdiği yerde,
Geceler nehirler gibi aksın.
Bir rüyası vardı;
Vazgeçilmez olmak!
Açmak bir gülüşle yaprak yaprak…
Şimdi aynı şeyi arayan
İnsanlarla akraba oldu hayalleri.
Aynı zamanda sırlara dökülen aynalarda,
Yaşlılığına bakıyor bulutlu gözleri.
Söndürüp bir bir yaktığı tüm ışıkları,
Ömrünün akşam kıyılarına vurup kendini,
Gözlerinde ölen bir gülüşün yası,
Kızıl bir toprağa doğru yürüyor kadın…
5.0
100% (6)