18
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1952
Okunma

"şu şehirden bir ev tutsam ve hep burada yaşasam..."
demiştin/ tanrı duymuştu/ tutmuş ve coşmuştuk
parkeleri cilalayıp parlatmıştık ruhumuzu
çok değil iki yıl sonra bu şehre ben de tutulmuş
bir ev de ben tutmuştum
alsancak demiştin/ alsancak demiştim
küçükyalı nasip olmuştu
banyoyu/ mutfağı/ taşları/ kabı kacağı ovmuştuk
canlanmıştı bakışlarımızdaki kasaba solgunluğu
tutmuştuk elinden imbatta yeşeren gözlü denizi
yüreğimizin antika eşyalı salonuna oturtmuştuk
şimdi bu şehir…/ sensiz
ben nasıl giderim kervan pasajına
az şekerliyi tam tutturan kızlar ağası
yokluğun acıyken şekerli olsa ne olur
bilirsin sabahları (çiçek almadığı gibi)
güneş de almaz/ balkonum serin olur
simit tazecik/ boyoz az yağlı/ yumurta katı
deniz huzura ilikli nevresim
rüzgar yumuşak başlı olacak/ söz!
gitme ne olur…
bak güler abla daha bir kahve falı bakamadı
senin çiçekli balkonunda bana
hep ben baktım/ sevdiğin sarı güllere dönük
ela gözlerinden hüzün aktı
yedi sene boyunca/ senin kadar zarif her fincana
eylülde vizyon filmlerinin hepsine agora’ya
ve tek başıma öyle mi/ kolay sanma
yeni başladığım şiir aklımda ve hangi dükkandan çıksak
o dalgınlıkla… ben hep sağa… hep sağa…
kolumdan tutup kim döndürecek sola
efes kafede yine hep ihtiyarlar olacak
bizden daha kokona/ ve ben yine ikisini seçecek
biri bana biri ona benzeyecek diyeceğim
yaşlandığımızda…
söyle sen bana benzeyen kimi bulabilirsin
ihtiyar ya da genç/ o kasabada…
bonjour’da hesap yine hep geç gelecek
sen sinirlenemeyeceksin/ ben sessiz bekleyeceğim
ve hep geç kalacağım artık
saçlarından yoksun rüzgarlı vapurlara
zaten sensizken ne işim var ki karşıyaka’da…
nerede bir sarı saçlı görsem/ narin bedenli
hüzün dilli/ sessiz… sana benzeteceğim
gittiğin yer şiirden falan anlamaz ama sen…
kitabımın yapraklarını çevirecek
gecenin bilmem kaçında bile hâlâ
neden uyumadığımı…/ ağlayarak bileceksin
zaten hep daha geç uyanacağım sabaha
telefonum çalmayacak
“kalk/ kahvaltı hazır/ sonra bir kahve…
aynur ablaya uğrayalım/ oradan da
bostanlıya… ama çabuk ol uyuşma!”
demeyeceksin
zaten… biz papatya yapraklı iki kadın
bir senden
bir benden
bir senden
bir benden
hüzün koparmaktan
yedi yıldır mükellef bir yemek yiyemedik ki
bostanlı’da.
JD/ Nefise’ye...