31
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
3078
Okunma

herkes kendi filmini başa sararak başlar hayata
dün
seni beklemelerin nöbetini geceye devrettiğimde
çekildim kendime
aklımdaki binlerce soru imlerinde sallandı başım
gölgeni kazıdım kapının yanında durduğun duvardan
baktım
ellerin ve ayakların orada
hatta belinden aşağı dökülen saçların
ama yüreğin yoktu ortalıkta
dün gece iliklerime kadar üşüdüm
sensizlikle
o odada
içimde bir masal anlatıcısına kafa tutuyor çocuk
zincirlerinden başka yiyecek vermiyorlar
ya hayat
ya ölüm
açlık grevinde mahkumlar
ve ben
neyim varsa çıkarıyorum üstümden
kendi tabutumu dişlerken
kurtlar yontuyor içimdeki boşluğu
gözlerin geçiyor gözlerimin üstünden
ellerin kucaklıyor düşteki yokluğu
yağmuru dudaklarına hangi bulut kondurur
hangi sıyrıkla yırtılır dilinin masalı
hayatı baldıran zehriyle uyutan zaman
kim yakar kalbinin kısmet kandilini
gırtlağına dayanan bıçağın ardındaki el kimindir
gölgen ışıkla oynarken
kim kanatır belleğini
takvimler kime göre yazarlar kıyametleri
soyunurken kimsesizliğini bir kadın
gücendirir gözlerindeki maziyi
bu gece yatıya kalsın
sana yoldaş olarak bırakıyorum gençliğimi
imlaları bozan bendeki aşkın sahibi kimdir
bedenini puta çeviren ressamın elindeki fırça
hangi atın yelesidir
aşka kırılgan bir mumya soluyor içimde
yalnızlığı bize kefen diye giydiren nedir
hangi sabır çığlığıyla sevişir
söyle
seni unutmanın bedeli nedir
ölümden öte bir mekan var mıdır yüreğinde
İsa İnan
yirmi dört şubat iki bin on
5.0
100% (25)