17
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
1425
Okunma

yoksun…
oysa dememiştim bile
"dönmez hiçbir kırlangıç bir daha
asla
bu şehre…
ve
öksüz kalır bahar dalları,
n’olursun gitme!..."
maviye küser miyim
bilmem,
siyaha mı sarılırım yokluğunda?
lakin iklimini değiştireceğim kesin
bu şehrin,
ve, ayazlarına avuçlarımdan yangınlar süreceğim…
aramızda bir kelime oyunu:
-gül, diyorum
cevabın, sen…
-mavi? diyorsun
-sen…
-yağmur?
-gözlerin…
-lodos’u soruyorsun bana,
işte bak bilmiyorsun!
saçlarıma nefesini bıraktığın o tepe,
şimdilerde lodoslara teslim…
o yüzden sorma bana yıllar sonra,
anlatamam ki tüm bunları bir kelime ile,
saçlarımda kaybolmuşken nefesin
ve buğulu sesin…
yoksun işte,
kaç sarışın güz devrildi bu masadan
bilemezsin…
yoksun...
yeni bir künye bulmalıyım bu şehre
şöyle en fiyakalısından
ki;
yoksunluğun;
beni şehirden;
şehri, coğrafyadan silmesin…
aksayan bir zamanın peşindeyim.
ve çocuksu susuşlar bırakıyorum her gece
yokluğunun başucuna.
anılarla sırlıyorum yakamozları ,
evrenin öte yüzünü görüyorum
hayal gözlerinde…
yoksun, diyorum ya sana hep,
bilsen ki;
yokluğunda şiirler aşktan ne kadar yoksun…
bilsen,
belki gitmezdin…
belki...
/ mai /