16
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
2009
Okunma

yokluğun iki elinden sımsıkı tuttuğumdan beri,
aşkın iki yakası bir araya gelmiyor…
söz sükuta varanda
ellerimi kanatan yorgun bir gül oluyor
gözbebeklerimde gün...
peşi sıra koşar gibi bir vapurun ardından,
koşup geliyorum sana doğru pür telaş…
coşkun bir ırmak olup çağlıyorum kimi zaman,
sonsuz bir derya oluyorum, kavuşup dinginliğine,
ve tenindeki tuza kanıyorum doyasıya
her gece …
ve her gece beni terleten bu rüya,
kül renkli güneşleri bile döndürüyor güle.
sensizliğin damarlarımda kol gezdiği akşamlar,
yağmalanmış saatleri çiğniyor havsalam…
bir serçenin kanadından süzülüyor hatıralarım,
kelebek telaşı var yüreğimde gizliden gizliye
zaman/sızım…
kavlini kalu beladan aldığım bu aşkın,
çivit mavisi sırrı dökülüyor gecelerime.
kadim bir kelamdan arta kalan bu aşk sanrısı,
siyaha boyuyor ondördünü ayın.
yılgın bir an/delip geçecek
kirpiklerimin arasından usulca.
çatlayacak kalbi arzın.
yalnız asya’ya isnad edilen,
bu istisna hikayeden,
kor yüreklere gürzü değiverecek korkarım ferhat’ın...
feri çekiliyor gözlerimin,
kalbimde müzmin bir sızı,
şakaklarımda her güz yenilenen güz sancıları...
baharda tomurcuklanan güllerin
kasımda sarı sabır hasadındayım.
ve yokluğunda,
resmidir üryan kaldığımın
mekan/sızım…
göz dağı verme bana aşk !
ben kaf dağı’nın sultanıyım…
çölün dilini çöz leyla!..
aşk, lal kalmasın…
nazdar kelâma tövbe..
yazarsam; kalemim kırılsın…
yokluğunda,
bilirim ki; aşk/sızım…