2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1402
Okunma

çöl güllerinde aksini görürdü akrep
bir kuyruğu hep kalkıktı kendini sokmaya
elinde panzehiri... bilirdi bir gün kendi elinden öleceğini
elleri tezek kokan çocukların parmak aralarında yuva yapardı kara/fatmalar
ve uğur getirsin diye dağıtılırdı her eve...
el/alem ne derse desin… hasır altında çiftleşirlerdi doğaya inat
tan doğarken damsız evlerin içinden fışkırırdı hayat
ne hatunlar vardı ki gözleri perdeli
kader çizgilerini sürmeyle çekmişti gözlerine
her güzelin fakir gönlünde zenginlikken aşk
on develikti...kantarla tartılıp satılan
dikenlerini kendine batırarak ağlardı kaktüs
susarken sevda!...
ve
Körpe bacaklara ağır gelirdi halhal ... sürüklenirdi hayat!
Bed/hah çıngırak yılanlarının gece/ senfonisi duyulurdu çöl sessizliğinde
bedevi dudaklarında bed/dua
ve çocuğun düşlerinde çan sesi olurdu…
saltanatı bir taşın altında uzaklardan bakardı kobra gözlüğünü takarak
hep ölüm kokusu vardı gece çekince perdelerini…beklemekte bir ölümdü!
bir katır eşeğe alıcı gözüyle bakarken
palmiye ağacının altında düşlerinin ucunu düğümlerdi fellah
kadın başını / gözünü kapardı namert bakışlara
ama gögüslerinden asla utanmazdı
bir bebeğin cennetiydi o süsler...
ressam olsaydım;
senin üryan güzelliğini sahrayla harmanlardım
göğüslerine hurma ağaçları dikerdim bereket diye
maazallah hurma da ne hurma olurdu
ve en mahrem yerlerine akrep yuvalarını koyardım
simsiyah lekenin etrafında dönerdi çakallar
ve kimse yaklaşamazdı kadınlığına…sokardın
çöl rüzgarları eserdi ansızın… üstünü örterdi geceleri !
Kamuran GÜNDÜZALP