Setenay Ulu dağların soylu kızı Eteklerinde ikincil dağlar uyur Görkemli masalların perçeminde Devlerin uykusu yok
Kartallara gökyüzüdür Aslanlara mekân Kafkas karlı dağların en parlak En yalnız yıldızı
Setenay Doğurur tarih Doyurur sonsuzu parmaklarından
Çağıl çağıldır Kuban Beyaz iplik gibi akar gider sonsuza Yalınca bir sevdadır Kuban Geniş omuzlarıyla akışı kadınca Memeleri süt emzirir yada yabana Ölümler çoğaltır çağlar boyu Yağız bir kısrak gibi kadınlığı Kadınlığı doğurgan
Setenay Topuğundan kan fışkıran gül Beyaz gülleri kana bulayan kadın Eteğinde günden kalan artıklar Suya verir ellerini çiçekleri sulayan kadın Akıtır ter ırmağa Ölümsüzdür aşkı serper ırmağa
Nart çobanı dert çobanı Aşka gebe karşı yaka Kadın lazım aşka yaka
Çağıl çağıldır Kuban Suyu akar derince Körpe bir taydır zaman
Çoban Setenay’ı içirir gözbebeklerine Çobanın aşkı Setenay’ın gönlünde yıkanır Kız tutulur çoban tutulur hayat unutulur
Setenay babasız çocukları alır düşlerine Çoban gerer yayını ok gök kuşunun kanatlarında Gök nefesli zamanlar geçer
Geceden sağar ikindi kuşlarını Sırtında karlı kaf dağı Zamanı eğirir nefesi kesik gagasız kuşlar Huma daha doğmamıştı Setenay da doğmayacak
II.
Aşk içe genişleyen yazısız sözsüz söylem İki bakış arası karmaşık düşsel eylem Yüreğinde ısıtıp çoban oku gönderir Setenay ateşlerde Setenay narda erir
Ok uçar rüzgâr gibi yel tutar nefesini Su akar çağıl çağıl ırmak içer sesini Ok aşk ıslıklarıyla saplanır kara taşa Ana rahmi gibidir döllenir sırlı kaya
Setenay alır gider taşı koyar fırına Taş büyür telaş büyür sır kalır mı yarına Dokuz ay on gün dolar taştan ince ses gelir Kayanın göbeğinden erkekçe nefes gelir
III.
Setenay günlere gün katar Alır soluğu Lepş’in işliğinde Lebş’in mahirdir elleri Taşa vurur bıçağı taş yarılır karnından Al kıvılcımlar saçan kızgın bir oğlan çıkar Kurtlar ulur dağlarda kılıç çıkar kınından Setenay‘ın eli yanar eteği yanar yüreği yanar Çocuk kızgın bir ateş gibi
Lepş bebeği tutar maşa ile dizinden Yedi kez kutsal suya daldırır Yumuşakça dizleri demir maşa izinden Ne ok işler ne kılıç çeliktir bedeni
Kılıçla saldıran çocuk Savsırıko Savsırıko Kafkas dağına düşer Bakışı kartal elleri pençe
Mehmet ÖZDEMİR
GÜLCE- BULUŞMA
Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Ahh hocam ne kadar güzel bir eserdi inanın hayran oldum. Dile hakimiyetiniz, anlatım inanın mest etti. Anlatılanlar ne kadar ilginç şeylerdi öyle.Taşın doğurması erkek çocuk doğurması ateş gibi yakan bir çocuk dünyaya gelmesi. Bize bu güzelliği sunan bilginize, emeğinize ne kadar teşekkür etsem azdır. Umarım devamı gelir bu serinin. Şiire gerek içerik, gerekse teknik olarak yepyeni bir nefes., Candan kutlarım gönül emeğinizi. Sanatçı kimliğinize ve yüreğinize herdem sonsuz saygılarımla.
Setenay Guaşe'nın anlatımında, Çoban olan(savsırıko'nun babası-Tlıptsemıko Zertıj ) toplumla, meslekleri olan, yerleşik ateş kült toplumların ittifaklarının söz konusu olduğu insanlık tarihi dönemlerini görmek ve kimi tarihi süreçleri çıkarmak olası gibidir. M.Ö 3800'lerin ve daha yukarısının toplumsal düzeni Savsırıko gibi sembolik bir ittifakı gücün olumlaması ile olaylar işlenmektedir. Bu ilişkileşmenin bir anlatımı (belleği), ana Ercil dönemin iç evlilik dönemi ilişkileridir ki burada baba yoktur.
İkinci anlatım, ilk anlatım olan babasız dönemden, babalı kişi emeğine ve miras aktarımına dayalı toplum dönemine geçişteki nesep bilinmesi olgusu esnasında, hikâye yeniden kurgulanmış, kâh ana yerli kâh baba yerli olguların bellek söylenceleri hikâye edilmiş gibi.
Tanrılar daha, yaratıcı gibi gözükmemektedirler, bir düzenleyici ve bilge ve düzenleme gücü olan sıfatlarla simgelenen, toplum mesleklerinin sembolizmini taşımaktadırlar. Örneğin; tanrı Tlepş, ateş tanrısı olmakla, ateş kült toplumu temsil eder. O toplumun da demircilik meslek kurumunu ve hekimliği, hekimliği ile belki de o dönemde büyücülüğü temsil etmekle, ayrı ayrı birer ilah sıfatı olan üç sıfatı, kendi üzerinde birleştirmiştir. Bunlar tek ilah kavramına gidişin yol ilişkileri ve başlangıçtaki bu türden kültürel gelişmelerin, adım adım evirilişleri verileridir. Ateş Tanrısı ve hekimi olan demirci Tlepş'in göçer ve çoban olan toplumla yerleşik toplumun (demirci gibi) ittifakının ürünü gibidir.
Suyun arındırıcılığı ilkesi ile suya daldırma vaftizi söz konusu. Örneğin; Tlepş bebeği dizlerinden maşayla tutup yedi kez suya daldırır. Çoban toplumla; ateş ve taş totemli(insan) iki grubun evliliğinin olumlanan, meşruiyetlik kazandırılan bir anlatımıdır sanki. Eski Türklerdeki yeşim taşı totem kültünü bir anımsayın lütfen. İşte babasız dönemlerin yasak tabusu olan, farklı kültle evlenememek tabusu bunlardan biridir. İki ayrı kült olan, biri çoban ve diğeri ateş kültlü, iki karşı toplumun evliliğinden, Savsırıko oluyor. Savsırıko gibi güç yetmez, dev bir dövüşçünün (savaşçının-ilahın) yararcı ve birleştiren olumlamaları devreye girecektir.
Güç ve gücün olumlaması en ilk temel ilke yasadır. Savsırıko ile iki toplumun ittifakından kaynaklanan, çatışmacı kutsallar anlayışındaki farklardan hareketle oluşan çelişkileri ve yarattığı travmaları ortadan kaldırmak, Savsırıkoların işidir. Savsırıko'lar burada güç ve olumlamadırlar. Totemdir.Yani, düzenleşmenin yasa koyucu,aidiyet çekimleştiricisi idiler. Etnik birimlerin nüvesidirler. Savsırıko'lar sonradan totem algıların ortak birleşmiş imaj ürünüdürler. Kurumlaşmanın olumlamasındaki yeni tutumlaşırlarla ancak içe sindirilir olmanın güç ve olumlanmasıdırlar.
Hikâyenin, çok farklı toplumsal ilişkiler döneminde oluşturulup, kurgulandığı, pek açıktır. Savsırıko'nun kendisi iki kült evliliğinden (dış evlilikle) olmasına rağmen, daha sonraki yaşadıkları; sanki komün düzen yaşamı ile toplumcu ittifaklar düzeni yaşamı çelişmelerinin sembolizmidir. Bu türden toplum dışına atılan eski toplumsal düzenlerin ve yeni olan ittifakı ilişkileri toplumun içine kabul edilmesini de; Savsırıko'lar üslenmiştir. Bu tür üslenişlerle, eski olan ilişki biçimleri toplum dışına atılmaktadırlar. Ya da yeni kurumlar ve yasalar da, tabular, Savsırıko'lar birleşmesi olumlaması ile toplum üyelerine benimsetilmektedirler.
Örneğin Komün döneminde, komün yaşlılara bakarlardı. Yaşlılar, sadece göçme zamanlarında hastalık, yorgunluk, sürek avı gibi nedenlerle, doğal ölümleri gerçeklenirken. İttifaklar döneminde, artık kişisel emek ürünlerine sahiplenme başladığından, kim kimin bugünkü anlamda anası babası belli olmadığından, artık yaşlıların gözetilmemesi, öldürülmesi, ölüme terk edilmesi gibi erdemsel bir ahlakı benimseyen, yaşamsal birçok varyantlar ortaya çıkmıştır.
Söz gelimi: O dönemler, sıradan kişiler ve kocamış kadın ve erkekler, işe yaramazlıklarından ve üretime katılır olamayışlarından ötürü, özellikle de kışın, hem de en soğuk günlerde Jığeyıbg denilen Yaşlılar Dağında (Kıyı boyu Şapsığya'da Kalej köyünde) kızaklara bindirilip, üstten dik uçuruma doğru kaydırılmakta idiler. Ya da yüksek yar ile Aşe Irmağı arasındaki kumsala bırakılarak ölüme terk edilmekteydiler. Gelenek acımasızdır ve ondan kaçınmak olanaksızdır. Şebatınıko yaşlıların öldürülmesi geleneğini, Nartları ikna ederek kaldırtır. Nartlara daha başka birçok iyi özellikler de kazandırtır.
Ancak çapanın kazmanın bulunuşu gibi müthiş teknolojik devrimler, artık ürünlerin fazlasını oluşturmasıyla toplumun yaşlı ve güçsüzleri öldürmemesi gibi bir olguyu tekrar ittifakın önüne getirirdi. İşte eski olgusal tutumların, toplum dışına atılması için Savsırıkolar gerektirildi. İttifaklar evlilik ürünü, bir ittifak gücü olan Savsırıko; bu türden uygulamaları hikâye biçiminde, yiğitlik anlatılarıyla, ortadan kaldırıyorlardı.
Toplum söylenceleri, belleğini bir ileri bir geri koşturarak, kimi ortada kalkmış anlatıları ilişkileri ve şimdilerde, ortalık yerde olmayan düzenlenişleri, dinleyenlerin anlaması imkânsız idi.Bunları anlaşılır kılmaya çalışarak, Savsırıko üzerinde, sembollerle geçişen giriştirmesini yapmaktadırlar gibi.
Hikâye çok karışık öğeleri içeriyor gibiyse de, bir disiplin içinde bunu anlamak olası. Setanay Guaşe'nin ikinci bir kocası olan "Verzemeğ" gibi (Zertıj'dan başka) ve belki daha da çok kocası görünmektedir. Bu da, çok doğaldır. Çünkü ittifaklar, karşı toplum birimleriyle evlilikler üzerine yapılmaktadır. Bu evliliklerle toplumlar ilanen kardeşleşmekte ve karşı toplumun erkek bireyleri, doğal olarak Setenay'ın kocasıdırlar. Totemlerinin özellik ve sıfatları da, tıpkı ittifakları gibi zorunlu olarak çatışmamak için birleşmektedirler.
Bu ittifaka göre; Bir toplumun eril kişileri, karşı toplumun dişil kişilerinin doğal kocasıdırlar. Aynı şekil, karşı toplum için de geçerlidir. Bu yüzen karşı toplumun bir kadınına göre, karşı toplumun her bir erkeği onun potansiyel kocasıdırlar.
Bir toplumun Savsırıko'su varsa, karşı toplumunda hikâyede kuzen olarak anlatılan, aynı eşdeğerde Şebatınıko isimli erkekleri ve farklı isimlerde kadınları var. Bunlar Mezopotamya kültürleri ile çok çok benzeşirler. Mezopotamya’da da, bir toplumun Dumuzi'si varsa diğerinin Gılgamış'ı var. Birinin İnnana'sı varsa, diğerinin Geştinna, İştar e Venüs'ü var.
Bu yüzden nart destanları benim çok hoşuma gitti. Tarih bilinci edinmenin en iyi yolu onun aktarımlarını kendi zamanlarının düzen ilişkileri mantığı ile ele alabilme başarı ve becerisi, bizlerin bir tutkusu olmalıdır.
Bu bağlamda değerli Mehmet Özdemir'in bu pek kıymetli çalışmasını çok çok önemsiyorum. İyi emek verilmiş, okur dikkatinin yönlenmesini sağlayıcı geçişleri iyi yapmış, bir işlev üslenmesi, okur mantığında tek dileğim olacaktır. Nart destanları gerçekten incelenmesi gereken bir kaynak. Bu sergiyi gözler önüne seren muhterem şairimizi, canı yürekten kutlarım.
Erdemle...
Atarcan tarafından 2/12/2010 1:48:31 AM zamanında düzenlenmiştir.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.