51
Yorum
3
Beğeni
0,0
Puan
3307
Okunma

dut karası gecelerde
yakamozlar dolanır mehtaba
inceden yağmur yağar
şehrin küf kokan sokaklarına
minik bir beden ıslanır
nasır tutmuş ellerinde kir izi
çatlamış dudaklarında tebessüm
ateşe koşan pervaneler gibi
sığınır sokak lambasına
evlerin ışıkları sönerken
acımasız bir vurdum duymazlık akar
acır içi çocuğun
ürker karanlığın soğuk nefesinden
daha sıkı sarılır yırtık ceketine
titrer …
oysa,
sokak çocuğu değildi
hep adını yanlış söylüyordu
bu insanlar
dünkü alay edenleri hatırladı ;
-anne bak ! sokak çocuğu
annesi de;
-çok pis kokuyor. demişti
koşarak kaçmıştı
ıhlamur ağacının altına
ah! yumuk avuçlarında yüzü
ne çok ağlamıştı
hani kanatları beyazdı meleklerin
hani korurlardı insanları
masal perilerim nerede?
yalan !.
hepsi yalan anne
neden?
niçin gittin ?
seni çok özlüyorum
…..
yıldızlar okşarken zeytin karası saçlarını
melek yüzlü annesi sanki yanındaydı
ısındı yüreği gülümsedi gözleri
korkmuyordu
katran karası gecelerden
acıtmıyordu ayağına batan dikenler
ürkütmüyordu gölgelerin fısıltısı
gururla bakıyordu
yarın satacağı mendil paketlerine
söz vermişti annesine
zorluklardan yılmayacaktı
güzel bir evi
tatlı çocukları olacaktı
asla! onları babası gibi terk etmeyecekti
göz kapakları ağırlaşırken
yıldız çiçeği gibi düşler alemine
daldı çocuk…..
.../Güneşin altın ışınları sabah ayazını yalarken ,küçük bir fidan titreyerek gülümsüyordu yeni güne...
flycan57
Ankara
31 / 12 / 2009