![]() GARİP İSTANBUL
Senelerce başkentlik yapan dini İslam’a,
Şimdiki hâlini görüyor musun yoksa sende mi? Evet, yanılmıyorum görünce hakikatleri, Bizi terk edip gittin, yâd ele sen de mi? Ben böyle miydim; yaşarken oldum, Vurdular beni can damarımdan oldum, Geçince kendimden, sararıp da soldum, Kopardılar beni, öz benliğimden oldum. Şimdi ne yapacağını bilmeyen zavallı çocuk, Her gelen, giden; ne verirse, eli avcu açık. Yalvarıyor; Beni kurtarın, beni kurtarın, Beni tuzaklara ve kızaklara bırakmayın… Beni zehirleyecekler diye herkesten kaçıyor, Çeteler, mafyalar, kapkaçlar peşini bırakmıyor, Her akşam, yorgun ve bitkin düşüp yatıyor, Sonra da derin bir uykuya, sessizce dalıyor... Beni kurtarın! Beni kurtarın! Artık usandım; Can köprücük kemiğine geldi, çok dayandım. Sahibim çıkmayınca, ben alkanlara boyandım, Elim açık, sizi bekliyorum hâlâ kopmadım... Daha ne bekliyorsun bana küstün mü? Ben ne yapabilirdim, bunca baskılara karşı, Yalnız bırakırsan beni, düşmana karşı, Dünyaya nasıl yayarız, adâleti, barışı? İstanbul elini açmış, senden yardım bekliyor, Henüz ümidi sönmemiş, bir mum gibi ışıl ışıl, Kurtarın beni, arkamdan zalimler geliyor, Sen hâlâ uyuyup duruyorsun mışıl mışıl… Aziz İstanbul, yaşlandıkça gençleşiyor, Gençlerse, sensiz yaşlanmadan ihtiyarlıyor; Senin güzelliğin yok ediliyor, günden güne, Seni hatırladıkça, özlem duyuyorum düne. Zaman; su misali akıp gidiyor akın akın, Ta ki yerini kıyâmete bırakana kadar; Sana kurulan tuzaklar sürecektir akın akın, Ben yaşlanıyorum, sen kendini daima sakın. Gözü kapalı gezmek, varken yalan dünyada, Bakınca göremiyorum, kendimi bu aynada. Organların çalışması, hayatı anlamaya yetmiyor, Dilsiz yılan, bakar körsün, gerçekler karşısında. Düşünüyorum, karanlıkların gölgesi altında, Akıp gidiyor zamanım, gözlerime baka baka, Susadıkça suyunu içip duruyorum; kana kana, Susuzluğum hiç bitmiyor, sana yan yana… Haykırmak geliyor, içimden maziye bakınca, Derinlere bakmak istiyorum, ta o loş köşelere, O ecdadımız ki, İslam fenerini daim yakınca, Dünyadaki karanlıklar sessizce girerdi şişelere… Ocak 1989 İstanbul |
Derinlere bakmak, ta o loş köşelere,
O ecdadımız ki, İslam fenerini yakınca,
Dünyadaki karanlıklar giriyordu şişelere…
istanbul avliyalar şehri,şiirini haz alarak okudum çok güzeldi,yazan yüreği kutluyorum