36
Yorum
2
Beğeni
0,0
Puan
1658
Okunma

perdeleri hüzün kokan evlerin
dış cephesi deniz görse kime kâr?
en fazla...
mutlu diye daha geç paslanır
balkonda yağ tenekesinden bozma saksı
ve toprağında biten çiçek
deniz havasından olma gürbüzlüğüyle
erken şımarır biraz
zordur huzurdan caymak ki sırf bu sebeple
belki sıvası daha geç savrulur kaldırımlara
dışı (nedense) gri boyalı binaların...
hepsi bu kadar.
dostum kabul et/ sen...
bunlardan hariç bir şık’sın
üstüne üstlük bir de hüzne sevdalısın
hayatını çürütmeye meyillidir
senin gözünden akan/ tamam;
çek iskemleyi pencerenin önüne
denizdir/ mavidir/ dinlendirir de
seyret seyret nereye kadar?..
tam da onu diyecektim/ uzandın
bırak elinden şu plağı/ naaşı döndü
bırak da rahat uyusun yerinde üstât
bilmez miyim işte o nağmeler ah!..
her nakaratında "çık da gel!" yalvartan
eş/ dost/ yâr/ evlat!
en iyi ben anlarım/ çalarken iyidir de
dostum kabul et dönmeyecek/ yani...
dinle dinle şarkılar da bir yere kadar.
keşke hep gülsen de/ bu defa
anlamıyorum sanma;
dudağının ucundaki kıvrım ne mana.
neyleyim şairsin demişler ki değilim
inanma.
perdeleri hüzün kokar/ benim
dış cephesi deniz gören evimin
kaç kez dirilttim müren’i/ hakeza
kaç kez mozart’tım/ önünde
şu pencerenin...
gözlerimin altını pasa
kaç sevdayı yasa buladım da
aklım dönmedi başıma geri...
üstelik çiçek dikecek vaktim olmadı
benim balkonum bile ç/öldü
gül be dost yüz/ ona da razıyım
(göl gibi) yeter ki gül!
helal olsun hele bir de eklersen
gülüşünün ucuna şu sözü:
"yaz yaz nereye kadar..."
öyle de… kabul et be dost
daha analarının karnındayken hazandır
tıpkı senin...
tıpkı benim...
tıpkı bizim gibi bazı adamlar!
JD/ Datça...