Paranın öldürdüğü ruh, kılıcın öldürdüğü bedenden fazladır. walter scott
EROL YORULMAZ
EROL YORULMAZ

BAŞKONUŞ’TA BİR HAZİRAN AKŞAMI

Yorum

BAŞKONUŞ’TA BİR HAZİRAN AKŞAMI

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

2933

Okunma

BAŞKONUŞ’TA BİR HAZİRAN AKŞAMI

BAŞKONUŞ’TA BİR HAZİRAN AKŞAMI

Yıl 2006
Haziran ayı
Bir Cuma günü düşmüşüm yollarına
Her karışına vurgun olduğum
Toprağımın… Memleketimin…


Çadırım ve sırt çantam
Ve yanımda kefenim olarak taşıdığım
Şanlı Bayrağım.
Otomatik tüfeğim.
Ve yalnız
Yalnız hainlere doğrulttuğum
On dörtlü kısa beratta…
Ve yanımda üç dost yürek
Kuşanmışım
Doksanlı yıllara nispet yaparcasına
Ne kadar da özlemişim
Paslanmış tetik parmağım…


Yanımda üç dost
Mustafa, Ahmet ağabey,
Ve Bünyamin.
Üç yarenle bindik şahin arabamıza
Besmeleyle başladık yolculuğumuza
İlk kontağı çevirirken
Bin bir güçlükle zapt ediyordum direksiyonu
Her dönemeçte
Her frene bastığımda
Sağa çekerken arabamız
Dualar eşliğinde
Devam ediyordu yolculuğumuz…


Andırın yol ayırımına döndüğümüzde
Başladı yeşilin raksı
Kuş sesleri ile oluşan musiki eşliğinde
Bin bir özlemle
Geçmişte yaşadığımız günlere doğru ederken seyahat
Çevreyi seyre dalıyoruz
Ve hatıralar
Tarihin derinliklerinden sayfa sayfa
Bir bir açılırken
Bir hüzün kaplıyor yüreğimi
Gözlerim doluyor
Ve başlıyor sağanak şeklinde
Damla damla düşüveriyor toprağa
Gözyaşlarım…


Ve Başkonuş Yaylası’na varıyoruz
Girişte karşılıyor
Akın Ozan’ın köşesinde bahsettiği,
Deli Dumrul
Ve akçe cezamızı keserken
Diyoruz; biz bu yörenin insanıyız,
Ata dede yurdumuz
Sonra vazgeçiyor uzatıyoruz parayı,
Almak istemiyor,
Israrla, al kardeşim, al
Al ama biraz tebessüm.
Geleni geri çevirme diyerek
Söylene söylene
Sersem Yaylası sapağından
Sapıyoruz
Ve yeşilin tonları arasında,
Çakıl kaplı
Taşlı yollarda bin bir güçlükle ilerliyoruz
Sersem Yaylasına doğru…

Ve nihayet varıyoruz
Sersem Yaylasına
Yeşillikler içerisinde bir tabiat harikası
Yemyeşil çimenlerle kaplı
Küçük bir plato
Ve dört bir tarafı
Mezleler, Kamalaklar,
Meşeler ve çamlarla bezenmiş
Cennetten bir köşe
Kendimizi bırakıyoruz doğanın kollarına
Ve uzanıyoruz
Yemyeşil çimenler üzerine sere serpe
Yorgunluk atmak için…

Ve Mustafa Ağabeyin sesiyle
Doğruluyorum
Kalkıyorum uzanmış olduğum çimenler üzerinden
İkindi namazı geçmek üzere diyor
Ve Sersem Yaylası çeşmesinden
Abdest alıyorum…
Ellerim buz keserken
İçim yanıyor, alev alev,
Ve yudum yudum kaynak suyunu içerken
Bir ürperti kaplıyor bedenimi
Ve o an,
Yeşil çimenler üzerindeyim,
Kıbleye dönerek
Allah’u Ekber diyorum
Huzura giriyorum, huzuruna geliyorum
Huzur buluyorum
Huzurundayım Ya Rabbim diyorum…

Yıllar önce
Gecenin bilinmedik bir vakti
Mahşeri yaşadığım
Ve seçildiğim o günü…
Dört Allah dostunun sağında
Safa durduğum o günü
Yeniden yaşıyorum…
Ve âlemlerden âlemlere uzanıyor
Yeşil çimenler üzerinde
Secdeye kapanıyorum
Şükrediyorum…

Namazımız
Huşu içerisinde sona erdiğinde,
Gözlerimizden yaşlar dökülüyor yeşil çimenler üzerine
Ve can buluyor
Kurumaya yüz tutmuş her tür nebat
Sersem Yaylasında…
Rabbimi şükrediyor kendi lisanınca
Her türlü nebat
Ve semaya yükselen zikir sesleri kaplıyor
Dört bir yanı…

Ve zaman geçiyor
Saatler ilerlerken siyaha teslim oluyor
Yeşilin her tonu
Ve telaşlı bir uğraşın ilk demleri
Taksimat başlıyor
Çadır kurmak düşüyor nasibimize
Ahmet ağabey odun toplamaya
Mustafa ağabey
Ve Bünyamin yemek telaşında
Ve ilk çadırı kuruyorum
Uzun sürmüyor
Sıra büyük çadırımızda
Çabalıyorum, uğraşıyorum
Kurmak ne mümkün
Yardıma çağırıyorum
Geliyor dostlar
Bu arada saat yirmi biri gösteriyor
Ve nihayet kuruyoruz
Ana çadırımızı bin bir güçlükle
Ve törenle bayraklar çekiliyor gecenin ortasında
Ve ateş başında başlıyor
Muhabbet
Sevdalar yeniden şekilleniyor yüreklerde
Köprüler kuruluyor
Dostlar arasında sonsuza kadar
Ayrılmamak üzere…

Ve sabah namazı vakti
Aralanıyor
Sersem Yaylasında günün ilk ışıklarıyla gözler
Ve sabah namazı kılınıyor
Secdeye kapandığımızda
Çiğ damlaları eşlik ediyor dualarımıza
Ve başlıyor zirveye tırmanış
Her köşesinde başka bir âlem saklı olan
Sersem yaylasında…

Güneş batarken
Dönüyoruz kampımıza
Ve ateşi yakmışız
Çaylarımızı yudumlarken
Tanışmaktan onur duyduğum
Kahramanmaraş sevdalısı
Ender insan
Doç.Dr.Durmuş ÖZTÜRK hocamızla tanışıyoruz
Anlatmaya başlıyor
Duymadığım yaylalarımızdan
Görmediğim dağlarımızdan
Yüreği sevda dolu insan portrelerinden bahsediyor
Etkileniyoruz…
Duygusal bir ortam yaşanıyor
Ve artık vedalaşılıyor
Görüşmek üzere diyoruz
İşte benim insanım diyoruz
Bir gün başka bir yerde
Belki Yavşan Yaylasında
Belki de Düldül Dağı zirvesinde
Ya da Menzelet Baraj Göletinde…
Buluşmak umuduyla…
Görüşmek umuduyla…

Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Şiiri Değerlendirin
 
Başkonuş’ta bir haziran akşamı Şiirine Yorum Yap
Okuduğunuz Başkonuş’ta bir haziran akşamı şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
BAŞKONUŞ’TA BİR HAZİRAN AKŞAMI şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL