Okuduğunuz
şiir
20.5.2007 tarihinde günün şiiri olarak seçilmiştir.
kefen
kim yakalayabilmiş ki mutluluk kelebeğinin her iki kanadını/ indir şu silahını! dikeni çıkarttıktan sonra yere silkip kanını; kim koklayabilmiş ki gülü/ güle sitem etmeden... çek parmağını tetikten!
söylesene... kim düşmemiş/ bilmeden çaresini çaresiz dediği derde/ dur hele... dinle! ölüm acısını tatmamış/ bi Allah’ın kulunu göstersene! kime dar gelmemiş bir gün geniş geniş sokaklar... kimin içinde sızlamamış ayrılık kim borca gömülmemiş en azından bir kere/ hem de gırtlağa kadar!
haklısın elbet... evde çoluk çocuk çok bir gün varsa sofranda sıcak somun/ bir gün yok! kaç zamandır gülmedin kim bilir kaç gece... kavuşmadı uykuya/ kara gözlerin... iyi de serin olacak mı için çekip gidince sevdiklerin... evdekiler... kahvedekiler... saksıda çiçeğin/ kafeste kuşun ağaçların/ mavi göğün karın be!.. onca yıl bir yastığa baş koyduğun! başında güneş ayaklarında toprak yağmur eken bulutun tutun işte oğlum... birinden birine tutun! onlar için mecbursun yoksa zaten niye ki bunca acı/ bunca zahmet bu emek neye? ebat belli/ renk belli altı üstü dört metre ille de ve ille de bembeyaz bir kefene!
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
sevdiklerin... evdekiler... kahvedekiler... saksıda çiçeğin/ kafeste kuşun ağaçların/ mavi göğün karın be!.. onca yıl bir yastığa baş koyduğun! başında güneş ayaklarında toprak yağmur eken bulutun tutun işte oğlum... birinden birine tutun! onlar için mecbursun
Sevgili Jale… Şiir duygu yoğunluğunca dolu dopdolu hatta… Lirik bir dizilimle verilmiş yaşamın gerçeğini yansıtan şiirinle, yüreğine içten teşekkürler… Nice Mustafalar var hüznümün karanlık yanında… Tebrik şiirine, sevgim sana gelsin… Ve eski şiirlerimiz geçmişin mihenk taşıdır onlarla büyümeseydik olduğumuz yerde şiiri yakalayamazdık derim ben… şiireısmarladım seni :)
Ne zamandır uğrayamıyorum siteye...Bu gün bir fırsat buldum ve dostlar ne yapıyor, bir bakayım dedim.Muhteşem şiirinizi gördüm,olması gereken yerdeydi....Kutlarım öncelikle. Şiirde kendimi buldum.Adım Mustafa,On yıllık evliyim.Ekonomik sorunlar yaşıyorum bu aralar.Sizlerle birlikte olamamamın sebebi de bu.Ve tutunabildiğim yerinden tutunmaya çalışıyorum hayata... Şimdilik hoşçakal, buralardayım daha,birkaç kez daha okuyacağım bu muhteşem şiiri...Bir kez daha kutlarım.Selam ve Sevgimle....
Şiir ile duygularımı dile getirmiştim. Şiirden ziyade mesajları inceledim. Sen ve şiirin hak ettiği yerde. Yorum yazan dostlar bu fikirde birleşmiş. Çatlak seslere kulak asma. Bir söz var " O kadar çatlak su kaçırmaz " işte öyle Must... Pardon Jale... Demek şiirin etkisi geçmemiş hâla. Tebrikler.
Yaa Mustafa… İşte böyle… İle konur son nokta şiire… Şiir?.. Yok, yok; şiir de değil sadece bu… Yaşamış bir bedenin tanıdık bir bedene nasihatidir dizelere yansıyan…
Sorular… Cevaplar zaten bellidir az çok… Beklenmez zaten onlar; durum cevap vermeyi gerektiren bir durum değildir… Kim yakalayabilmiş ki mutluluk kelebeğinin her iki kadını… Der… Birini yakalasan, ya ikincisi!.. Hayat kimi zaman bir şeyi karşına çıkarırken diğerini saklar gözünden… Ya da dikeni çıkarttıktan sonra yere silkip kanını kim koklayabilmiş ki gülü güle sitem etmeden… Gülebilmek için bazen ağlamak gerekir… Mutlu olmak için acı çekmek veyahut gerçeklerin farkına varabilmek için yalanları bilmek… İçinde dizelerin zıtlıkların varlığıdır kaleme alınan…
“…indir şu silahını! ... çek parmağını tetikten!”
Derken bile şairim nasihattir söz oyunu ile şiire sindirilen bu kurgusal an… İç içe geçen farklı gibi görünse de birbirini destekler nitelikte yazınsal – en çok da şiirsel – bir söylemdir bu… Sinema ile şiirin kenetlendiği noktadır şairin dizeleri… Olaylar ilerlerken anbean yazınsal olmasa da görselliğin arka planında seslenir elinde silahı olana… İndir şu silahını… Çek parmağını tetikten… Ölüme beş kala benden bir şeylerdir sana aktarılan… Benden, senden ya da bir başkasından…
Söylesene!... Susma… Kim düşmemiş bilmeden çaresini çaresiz dediği derde… Dur hele; dinle bir… Var mı ki ölümden kaçanı âdemoğlunun… O, bu ya da şu herkes işte, herkes tattı bugüne kadar ölümü… Tatmaya da devam edecek… Ama ölüm kendiliğinden gelendir… Kendi elinden değil… Yürümek hiç mi zor gelmedi sanıyorsun insanlara geniş geniş sokaklarda… Var olan bir tek senin başına değildir gelen… Bu sadece sendeki yansımanın verdiği dert, gam, tasanın etrafını değil de sadece kendini ön plana çıkarmaktan kaynaklanan bir bencilliktir… Ki bencillik güzeldir empatileri kurabildiğin sürece ertesinde ders alabildiğin…
Ki haklısın yokluk nedir az çok bilirim sen kadar… En az… Bilirim geceler nasıl karabasan olur kara gözlerine… Gülmek!.. Onu da bilirim… Kaç zamandır gülmediğini… Gülemediğini… Sofranda bir gün var olan diğer gün var olmayan ekmek düşünce düşüncelerine… Gülmeler işte o zaman düğümlenir boğazına son lokmada gelen bir hıçkırık misali…
“… iyi de serin olacak mı için çekip gidince sevdiklerin... evdekiler... kahvedekiler... saksıda çiçeğin/ kafeste kuşun ağaçların/ mavi göğün karın be!.. onca yıl bir yastığa baş koyduğun! …”
Ardı sıra sıralananlardır seni ayakta tutmaya yetecek olan sebeplerin… Sevdiklerin… Evdekiler… Kahvedekiler… Saksıda çiçeğin, kafeste kuşun, ağaçların, mavi göğün… Sahip olduğun bizzat, sahip olmadığın ama aynı zamanda da sahiplendiğin, senden saydıkların… Karın be; karın… Bunca yıldır seninle aynı yastığa baş koyan, aynı ülküye… Ayak diremeye birlikte… Sadece birlikte… O ne olur bilir misin sen gidince… Kalır mı onda bir yaşama sebebi… Kalır mı bir sen, kalır mı bir karın… O da gelir ardından koşulsuz…
Sen bunları bir düşün… Dediklerimi, sensiz dünyayı… Hepi topu üç-dört metre olan kefene sarılı bir beden düşün; başında umutları dökülen yanaklarından bir beden düşün yarınlarında beyaz yerine kara bir gelecek sarmalayan başına… Düşün… Düşün… Düşün…
Ve şimdi söyle bana değer mi be umutsuz kalmaya varken yanında ve gönlünde bir umut kadını…
“…indir şu silahını! ... çek parmağını tetikten!”
Son noktaya denk getirilen son sözün görsel bir hüzün içinde sunulması bizlere dudağın kenarına bırakılan hafif bir titremede… Son derece başarılı bir şiirsellik ile dökülmekte satırlara… “Ya işte böyle Mustafa” derken ki ses tonu, yılların altında ezilmiş bir bireydir… Ama illa ki ayakta kalmayı bilen… Mustafa’ya ne oldu bilinmez… Sadece düşündüğüdür bilinen… Sonrası… ?
Sevgili Jale Demirdöğen dize dize hayatı şiire işlediğin ve bunu öykü tadında bizlere verdiğin için tebrik ederim… Önemli değildir yazıldığı ne zaman; önemli olan ne zaman dillendirildiğidir… İşte bu noktada zamana aldırmayan bir şiirdir okuduğumuz…
Daha önce kitabımda yayınlanmış eski bir şiirimdi ve bugün bu şiiri eklemiştim eskilerden bir renk olsun diye. Beğenileriniz, güveniniz, verdiğiniz değer için sonsuz teşekkürler...
Sevgili Murteza Yiğit,
Beğenmemiş olmanıza saygım büyük ama sanki bir suç işlemişim gibi bu ağır sözleri ne şiirimin ne de benim hak ettiğimize inanmıyorum... Sözlerinizle ayrıca şiire oy veren şair dostları da incitmiş olduğunuzu düşünüyorum... Sevgili Sahra ayrıca şiiri kurul seçmedi, bildiğim kadarıyla kurul görevine yarın başlayacak... Ve herkes rahat bir nefes alacak diye bir umudum vardı ama kırıldı zira, kurula çatılacak olan yer sayfam ve emeğimin altı değil.
Yine de ve daima... sevgide, saygıda, dostlukta kalın.
kyrie tarafından 5/21/2007 1:07:20 AM zamanında düzenlenmiştir.
seçici kurul ! bu sayfadaki övgülerin yarısını alsa eminim şiire olan şevki pekişecek o kadar üye var ki sitede... neden onlar göz ardı ediliyor anlamış değilim.
bu şiire kesinlikle saygısızlık etmek istemem.ama ezbere olmayalım lütfen.
Kutlarım günün şiirini ve yazan yüreği tebrikler sevgili Jale... Sevgiyle ve sevdiklerinle ve hiç bir zaman unutma kaleminle kal her zaman sevgilerimle...
kyrie tüm uyarıcılarını döküyor ortaya... bugün metin eloğlu aklıma geldi şiirde geniş geniş hikaye şiire şiir hikayeye ama hepsi en sonunda eldeki simide dönüşüyor.
derdi olan yazar bunu, yoksullara kardeşim diyen biri. kyrie kardeşim.....
herşeye rağmen yaşama inancı ve isteği ne güzel demlenmiş mısralarınızda... kefen o koskoca hayatı sadelik ve saflıkla nasıl da güzel örtüyor dimi...kutlarım...
bunca acı/ bunca zahmet bu emek neye? ebat belli/ renk belli altı üstü dört metre ille de ve ille de bembeyaz bir kefene!
harbiden de öyle hepimi<zin sonu aynı 4 metrelik beyaz bez muhteşem anlatmıssın bir yerden tutunmamız gerekiyor hayata tebrikler şiirle kalın saygılarımla
Kutlarım sevgili Jale; Harika dizelerdi yine her zaman ki güzelliğince.. o fondaki Mustafa'yı görünce de bir an için yıllar öncesinde seyrettiğim Yılmaz Güney'in umut filmini anımsadım okudukça hatırladım ,okudukça hatırladım,okudukça....... Yüreğine sağlık sevgiyle ve sevdiklerinle kal her zaman sevgilerimle...
Tebrikler efendim, ama arkadasım biraz karamsar yaşama derim ben, bu gün herkese boşverin diyorum ya, sizede diyorumki boşverin ve bu günü bu gün gibi yaşayın Bir tapınak yazıtında diyorki " dünya tüm çirkefliğine rağmen yinede yaşamaya değer"
tutun işte oğlum... birinden birine tutun! onlar için mecbursun yoksa zaten niye ki bunca acı/ bunca zahmet bu emek neye? ebat belli/ renk belli altı üstü dört metre ille de ve ille de bembeyaz bir kefene!
şiiri yazarken resmide seyretmiş olmalısınız...ne kadar çok örtüşmüş...ve kesinlikle şiir tadındaydı ben çok keyf aldım.. kaleminiz payidar olsun...tebrikler...
mektup tadında dur bi dinle diyen güzel bir şiir... tebrikler.
kim kaçabilmiş beyazlardan, kim ömrünce karalara bürünüp de kalmış ölümsüz, kim keşkelersiz yaşamış içinde hiç ihdesi kalmamış... mutlu muydun yaşarken ey kollar üstünde giden, söyle kırmışlarmıydı seni, gözlerini akışmışlarmıydı, içindeki solgun kalpte söyle kaç aşkın barındı..şimdi sarılıp beyazlara gelin mi gidiyorsun dönülmezlere... varmı ağlayanın arkanda, varmı dua edenin yürekten, samimi mi söyle gözler ağlarken... yoksa kırmışmıydın kalplerini, sözlerini kurşun edip vurmuşmuydun gözlerdeki seni... sen susan, sen usulca küçük adımlara yaslanıp giden.. yoksa kaçıyormusun ... nereye...
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.