19
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
2060
Okunma

barın poyrazda kalmış penceresinden
ay görünüyordu
bir yüzü solgun/ bir yüzü yanık
sanki Şırnak’ta pusuya düşmüş bir askerin
annesinin yüzüne benziyordu
yine de öbür yüzü
geceyi aydınlatmaya yetiyordu
ben oturmuş acının avlusuna
ağrıyan yanlarımla konuşuyordum
sohbetimizin en güzel yeriydi
derken
bizim Fuat geldi
siz de tanırsınız
Taksici Fuat
alkole doymuş ağzıyla birlikte
gözleri yanıyordu
elinde bir bira şişesiyle masamıza oturdu
bu gecelik davetsiz misafirimizdi
başladı anlatmaya sanki soran varmış gibi
sanki kırk yıllık devrimci
acemi askerliğini Metris’te yapmış
Metrisin duvarlarında olmayan tüm türküleri de
diline bayrak yapmış
Yılmaz Güney’le başladı söze
güya arkadaşıymış
çok severmiş
Yılmaz Güney hiç ölmemiş
sonra ardından Kızıldere ve bir mayısı söyledi
ardından Aldırma Gönül’ü
ve yiğidim aslanım burada yatıyor’u
sanki onlarca kez Metris’e gitti geldi
belki de hala nöbette sanıyordu kendini
Fuat’ı tanırsınız
hani şu bizim taksici Fuat
hatta bir gün
gurbetçi bir kızla
bizim atölyede
tamir ettirmek için gerirdiği aracın içinde
ikisi de sevginin doruğunda
çıraklar oflarla .puflarla geçiştiriyorlardı günü
ben en son gördüm
çiçekleri suluyorlarmış
şimdi
gurbetçi kız kadın olmuş
bizim Fuat hala taksici
Metris’in önündeki nöbetlerden sonra
olmuş bir numaralı devrimci
masada üç kişiydik
iki bira ve bir kırmızı şarap
kırmızı kandı
adına şarap diyorduk
bira .solmuşluğumuz / soldurulmuşluğumuz
dövülmüş / sövülmüşlüğümüzdü
üç kişiydik
üçümüzde bir yerlerden kopup gelmiştik
şiir söylüyor
türkü tutturuyorduk
siyaset konuşmadık hiç
siyaset dersinden ülke olarak sınıfta kalmıştık
siyaset adına neler neler yapmıştık
az mı çamurlara batmıştık
az mı yağmur dualarına çıkmıştık
yağmur yoktu ama Allah çoktu
’ hala da çok ’diyor şarap içen kadın
kadının adı yok muydu
vardı tabii ki
ama adı olsa da ne farkeder ki
kadını tanırsınız
görseydiniz sizde şaşırırdınız
ay gecenin göğsüne doğru ilerliyordu
belki Şırnak’ta şehit düşen askerin anası
gözlerini sabah yeline vurmuş
oğlunun nöbetten dönmesini bekliyordu
ağıdı kulaklarımı yırtıyordu
ölüm bir kere yapışmış elime
bırakmıyor yakamı
düşündüm o an darağacında asılanları
düşündükleri için var olan insanları
aşk hattından gülümseyen Nazım Ustamı
ölüm bir türlü bırakmıyor yakamı
derken
gitme vaktidir kapıda bekleyen
gökyüzünden bir yıldız kaydı
desene o saatte
bizim kız uykudan uyandı
datça 1999
İsa İnan
5.0
100% (15)