3
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1106
Okunma
Ey, kusursuz aynaların bize bakan yüzü
Bir yaşamın öyküsü, bir direnişin şarkısı kadın!
Özgürce ellerini koyacak bir yer bulabilseydin eğer
Olur muydun erkeğin gölgesinde ayak izi?
Kelepçeler vurulup, devrilmeseydi yılların,
Bu kadar çabuk solar mıydı gönlünde baharın
Ve bir top gibi yuvarlanıp uçmasaydı kaderin
Boyutsuz sonsuzluğun içinde dolaşır mıydı ihanetin?...
Eğrilemesine geçmeseydi yaşamından aylar
Ve sallanan aşklarla acımasaydı
Sevginin tutsak gülüşleri,
Küser miydi gecelerinde gün ışığı sana?
Ey doğuştan sürgün; esnek güç,
Yok edilemeyen, yadsınan ve hep soyunan,
Sığınan/sığınılan kadın!
Gönlünce güldün mü,
Yumruk yumruk karanlığın gözlerine gözlerine
Vurdun mu hiç?
Çatı aralığından düşen damlalar gibi
Sen de düştün mü özgürce yarinin yanağından?
Evet sen, şaşalı yaşamların vazgeçilmezi kadın!
Enfes bir şarap gibi durma kadehte; çık
Soluklan artık, bak seni kutluyor evren
Bugün senin gününmüş:
“Anneler Günü”, “Kadınlar Günü”
Gün gün...Senede iki gün.
Doğrul ve selam dur.
Güneş ol ve kendin için doğ bugün!
Madem ki, bir kelebeğin ömrü kadarmış anlamın
Solmasın, güneşe serilen emanet kahkahaların
Acının mirasıyla fakirleşse de yüreğin
Gitmesin asla senden gençlik yüklü sonbaharın!...
Bak ufka dokundu güneş!
Beyaz geceler peşinde şimdi.
Korkma, birazdan tükenir uyanıklığın!...
Rukiye Çelik
9 Haziran 2009
5.0
100% (2)