6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1157
Okunma
Amansız bir hastalık sonucunda yaşama veda ederken, birleşemeyen ama aynı şehirde yaşamaya mahkum olan iki sevdalının öyküsüdür.
Kadın; bir ağanın kızı, erkek ise memurdur. Yolları bir hastane köşesinde kesişir ikisi de hastadır.Ama yıllardır bulamadıkları huzuru birbirlerinin bakışlarında bulmuşlar, esirdirler gidecek yerleri bile yoktur. Ne kadın hayatını değiştirebilir, ne de erkek,sorumlulukları vardır.Birbirlerine söz verirler. Eğer bir sabah kimin penceresi kapalıysa o hayata veda etmiştir.
Geride kalanın tek tesellisi; beraber diktikleri parktaki kırmızı güller olacak hayata veda edene kadar onlara bakacaktır.Kuş seslerini duyduğunda,çiçekleri gördüğünde,denize baktığında,yüreğinin çırpınışında hep onu anımsayıp gözleri doluyordu ama sevdiği kadının sesini duyar gibi oluyor ve ’’bu şehire küsmemeğe’’ çalışıyordu.
Her sabah uyandığında
kuş seslerini dinle
onların cennet bahçelerinden
geldiğini düşün
bu şehire küsme sakın.
Her sabah uyandığında
pencerenden parka bak
çiçeklerin cennet bahçesinden
geldiğini düşün
bu şehire küsme sakın.
Her sabah uyandığında
pencereden denize bak
denizin okyanuslardan
geldiğini düşün
bu şehire küsme sakın.
Her sabah uyandığında
yüreğin çırpınsın
onun çırpınışı senin aşkındır
aşkının burada olduğunu düşün
bu şehire küsme sakın.
Her sabah uyandığında
pencerenden dağlara bak
dağlar ne kadar yüce
senin yüreğinde öyle
bu şehire küsme sakın.
Bir sabah uyandığında
pencerem kapalıysa
bil ki sonsuzluğa gitmişimdir
yalvarırım sana
bu şehire küsme sakın.
Bu şehirde yaşadık
yarım kalan hayatımızı
ilk aşkı, ilk mutluluğu
ben gitsem bile yalvarırım
bu şehire küsme.