İki yuvarlağı iç içe koyduğumda; bir göz…
Bakıyor içteki, dışında bulunan çizgilere mahkûm.
Ne kadar dönse de, sağa sola gitse de hep onun içinde.
Gördüğü aynı, bildiği aynı; hudutlu sevdalara sarmış.
Çemberi daraldıkça nefes alamadığım bakışlarında sıkışmışlığım…
Yuvarlağında yuvarlanan sevdalı başım…
Ben o çemberin hep dışındayım!
Dışında bırakarak boğuyorsun beni!
Hiç giremedim ki menziline, hiç içinde olamadım ki.
Her gün daraldı yuvarlağının içine yuvarlak katarak,
Seçkinleşen, ama azalil tercih-i nazarın.
Ne yapmalıyım? Gittikçe sarıyor irademi ahzarım!
Sen bana âmâ ben sana aksa oldukça,
Nilîye çalan yeşil gözlerinde,
Sıcaklığımı alan yemminde çırpınacağım!
Her sözün nafile, her tavrın yelma!
Sana beslediğim senden beni sökecek bir bagza!
Kanını akıtacak, sende sen bırakmayacak Buğra!
Her
gece kokusunu aldığım, damarlarındaki kanın.
Çıkacak miski bedeninden..
Dağılacak iyice etrafa buram buram.
Buğra’m..
Koklamaya doyamayacağım…
Çünkü o;
aşkımın hayat veren kokusu,
Çünkü o; sana yerleştirilen fedakâr
sevdamın ab-ı hayat uyunu.
Her beni görmeyen tabunda alevlenen utun nefret bende!
Nazarımda dokunulmaya kıyılmaz utub yüz sende…
Ben bana bıraktım kötü hasletlerimi,
Ben bana bağladım dinmez kasvetlerimi!
Sana gönderdim uslanmaz
özlemimi!
Sana yerleştirdim
sevdamın güzelliklerini!
Bende bir his kaldı, onlardan gayrı;
O da sana olan bagza!
Sana verdiğim, sana emanet güzelliklerimi benle yaşa Buğra!
Bana tadını göster seni sevmenin!
Bana tadını göster beni severek; seni sevmenin!
Menzilinde bil gözlerimi, yuvarlağına al beni!
Siyahımı renklendir tualinle,
Yemminle yıka kasvetlerimi,
Yemminin tuzuyla yak seninle
savaşırken aldığım yara beremi!
Bende hala ahker halinde hissiyat…
Benim verdiklerim olmasa; hiçbir şeye sahip değilsin!
Bak, sevilecek bir tarafın da yok!
Güldestem,
gülçehrem,
gülnefesî yârim benim!
Dikenlerin ellerime battıkça yazıyorum şiirleri,
Mürekkebime karışıyor kanımın rengi.
Canlı harfler! Kanlı harflerle döküyorum
sevdamın hakikatliğini!
Sessiz harflere ses veriyor; her dakika dilime besteler söyleten
aşkın!
Kalbim, cismimi oluşturan harflerime kan, hayat pompalıyor.
Damarlarımdan satırlarıma nehir gibi taşıyor
özlemimi kanım.
Direniyorum, gözlerimden taşmıyor çırpınışlarımda sağa sola saçtığım yaşlarım.
Sevdama nefes dolaştırıyor ciğerlerim.
Canlı harflerle işliyorum sadakatimi!
Kanıma bulaşmış sitemlerle yaşatıyorum şefkatimi!
Adrenglerimin renksizliğine al katıyorum!
Renklendiriyorum, gözüne sokuyorum satırların azaba mahkûmiyetini!
Ra’d yapıp, kulaklarını zorlayan mısralara çeviriyorum serzenişlerini!
Sessizliğin içinde kopan fırtınalı kelimelerden oluşturuyorum cümleleri!
Azap bu yaşattığın!
Izdıraptır imkânsızlığın!
Bu kadar bahtı kaçmış bir bahrin içinde,
Nihayetsiz, güç çırpınışlarımdır sana attığım kulaçlarım.
Buğra’m kaçınılmaz kıyametimdir benim.
Buğra’m rüzgârıyla söker haledimden ahaz ormanlarımı.
Tuz buz eder çevremi, enkazda bırakır çehremi.
Buğram bilmez beni.
Buğzum da çıkmaz ki kanımdan,
Sırt çevirişleriyle beslenen o buğzu çıkarıp dolaştırır kalbim Buğra’mdan.
Nefretim mi,
aşkım mı Buğra?
Nelerimi kaybedeceğim bu uğurda?
Sözlüklerimde, lügatlerimde artık “bagza” yerine “buğra” yazıyor.
Artık; “sen bagzamsın Buğra” demeyeceğim.
“sen buğramsın Bagza” diyeceğim…
Sana yer yok kabul edişlerimde!
Her iki kelimem de sevmeyişim olacak.
Ve “seni seviyorum” demeye kalksam da;
Senin adın artık “Bagza”! Ancak “seni seviyorum Bagza” diyebilirim.
Bundan sonra
sevgi cümlelerimin içinde bile nefretimi duyabilirsin.
Zaten resmine bakmak da artık bir şey ifade etmiyor.
İçimde hiçbir şey yer değiştirmiyor.
Ne içim dışıma çıkıyor, ne de dışım içime giriyor.
Zahirin zevalsiz bir güzellik değil ki.
Hatta
sevdama bile yakışmıyorsun artık biliyor musun?
Bir
zamanlar yüreğim yetmez z
annederdim güzelliğine.
Sevgim yetişemez nakıs kalır derdim cismine,
Aşkının âlisine çıkardım,
İterdim gözlerimi gözlerine.
Hakkını verememekten çekinirdim.
Oysa şimdi; gözlerimi çektim, ve indim.
Sen! Gözlerimde soğuk damlalarla katmerleşmiş
sevdam!
Ver bir ateş!
Aşkın yüreğimde yaşanmış bir sergüzeşt!
Tutup ellerimi, yakabilir misin meşalemizi?
Isıtıp donmuş hayatımı,
Yeniden akmasını sağlayabilir misin?
Ama sen… Sen! Bakmaya kıyılmayan,
Göz göze gelmeye dayanılmayan,
Ama
sevdamı çekince damarlarından;
Batını boş, duyguları fakir,
Kalbi bedbaht, bedeni âhir,
Ruhu müstekreh, bakışları cahil,
Evet sen, nefsi gerden-keş,
Aklı keşmekeş serkeş!
Gözdenur ECELLİZZ
00.20_ 12–01–2009 pazartesi