Beni ," üstat" olarak kabul edip, sitemiz için ’" büyük kazanç" gören değerli arkadaşlarıma teşekkür ediyorum . Şüphesiz, bu payeler yamuk burnum, tüysüz kaşlarım için verilmemiştir.
Ömrünü edebiyata vakfetmiş, alanında uzmanı olmuş, üstelik fiili olarak da uygulamış, şiire ekol önerebilmiş biri olarak her daim sitemizin vitrin olarak mükemmel bir site olduğunu her fırsatta dile getirmişimdir.Sanatı üretenin ,tüketenden daha çok sanatı sevdiğinin bilincinde olarak, bu siteyi çok sevdim.
Saygı duyduğum, sanatına hayran olduğum, az sayıdaki değerli şairlerimizin şiir sanatının inceliklerini taşıyan şiirlerinin sürekli göz ardı edilmesi üzüntü vericidir.
Sİtemiz vitririne taşınan şiirler yüzde doksan beş oranında II. Yeni tarzıdır.Bu tarza karşı olmamakla birlikte bu orantısızlık diğerlerini ve beni de rencide etmektedir.
Seçilen şiirlerin " estetik ve sanat değeri nedir ?" sorularına cevap verilememektedir.
Ülkemizin bu en güzel sanat vitrininde şiir sanatının hangi değerlerini taşıdığının izah edilemediği ürünlerin sürekli sergilenmesi ironi yaratmaktadır.
Konunun uzmanı kabul edilmem ve ekol önerebilen biri olarak kendi şiirlerimin bile seçilemeyişini kendime ve bana üstad diye hitap eden kişlere ifade edememekteyim.
Kimseyi kırmamak adına üzerime düşen sorumlulukları ifa etmek ama seçkiye de girmemek için şiirlerimin ilk gün bir kaç mısraını sonraki günlerde de geri kalanını asmak suretiyle şiirlerimi seçkiden çekmek zorunda kalıyorum.
Tüm değerli arkadaşlarıma ve Özleşim camiasına saygılarımla.
)( Özleşim tarzıyla yazılmıştır)(*
Ahbab ile muhabbet hazlara lezzet imiş. Mağrur olana rağbet şeytana hürmet imiş. Yâr gülse yüzü döktük kibre de düştük lakin? Gün düşse yere gökten, aşk cana feryat imiş.
Yıldız mı saya durduk sahnede gözler döküp? Eller ile yârenler meşkine hayret kalan... Aşkmış âleme cennet, meşk cana minnet imiş!
Heyhat ki, İsa olsak, cansıza can sağlasak Göz körse, günü tutsak, şavkımız zulmet imiş.
Bin dalda eli açmış gül dere bağdan çınar. Kısmet ki bu cihandan derdiği zahmet imiş.
İlm etti, cilalanmış ruhları çözmek kasıt. Gel gör ki bu keşiften vardığı cinnet imiş.
Güz geçti, kışa düştük, yolları kurtlar kapar. Her pençe cana değmiş, ahvali berbat imiş!
(zulmet: karanlık, sıkıntı meşk: uzatmak,uzun yazı yazmak, aşkla vakti geçirmek)
Ocak 2009.
Paylaş:
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Bir dost kazığı tat bak, yâr cana rahmet imiş! harikasınız okurken bile benim aklım karışıyor.bu kadar emek harcamanız gerçekten yürek ve emek ister.yüreğinize sağlık.kutluyorummmmm.
Şiirin yazımı, yazım tekniği ve fikir ortaya konuşu, tartışılmaz birinci sınıf bir emek ve bilirlik benim nazarımda.
örneğin: giriş bendi gibi şu bentte;
""Heyhat ki, İsa olsak, cansıza can sağlasak Göz körse, günü tutsak, şavkımız zulmet imiş.""
Harkulade bir anlatım zenginliği ve felsefe gücü var etmektedir. Şair gerçekten özgün ve özel, orjinal fraktaller var etmektedir.
Belkide hakkım olmayaraktan dileğim olacak...
Bana göre, bir tutkun okuru olaraktan, çalışmanın felsefik tutumlamasını kaçırmaktayım, esere o alan ve boyutta değerler, düşünsel bir açılım getiremez oluşum, tek sıkıntım. Dizeler üzerinde fikir yürütmeyeceğim. Ama ilahi baz bir açılımla mı, yada dostluk muhabbet tarz bir açılımla mı, yoksa erdemsi eksikleri ikame mi? gibi bu tür bir sistematik felsefeyi ben yorumlayamadım.
Örneğin şu güzel veciz ve aforizmatik kurguyu, başın ve bitişin bentlerine düz okuma ile oturturken, felsefe sisitematiği bağlamında zayıf anlamalara kaydım.
""İlm etti, cilalanmış ruhları çözmek kasıt. Gel gör ki bu keşiften vardığı cinnet imiş.""
Güçlü kalemi ve güçlü çalışmasını takdirle tebrik ederim.
benim foruma yazdığım bu yazıya TunçAY’ın cevabıyla başlayan yazışmalara şahamettin hocamın ikinci daveti ve edebiyatımıza farklı çalışmalarımla katkıda bulunmak istediğimden bu çağrıya evet dememle başladı serüven …
“ kendimiz olduğumuz zaman ... bir değil birçok yeni akımlar ortaya çıkacaktır..
kendi tarzımızı ortaya koymalıyız...kendimiz olmalıyız...
son dönemde yazılan birçok şiir etkilenmiş şiirdir.... orijinal şiire rastlamak pek mümkün değil gibi...
orijinali de fark etmek kapasite gerektirmektedir....sabiha küçüktüfekçi “
Sayın TunçAY
kendimiz olmak o kadar da zor değil... işe önce kendimizden birey olarak başlamalıyız... kendimize özgü bireyler olabilmek... sorunların kaynağı burası..
bu yönümüzü aşmadan ülkeye ve dünyaya açılmak ne sanatta ne bilimde mümkün değil...
bunun için farkı farkedecek kapasitesi yüksek özgür orijinal düşünebilen birey sayısının artması ve bu beyinlerin topluma yön veren ortamlarda örnek teşkil etmesi gerekir..
insanlar kendilerine benzeyenleri severler genelde.. farklı düşünen beyinler toplumda yadırganır çoğunlukla..tepki görür...ayrıca bu tepkileri karşılayabilecek gücünün de olması lazım..bir taraftan çalışmasını yapacak ..diğer taraftan var olma mücadelesi verecek engellere yok edicilere karşı... desteklenmesi gerekirken ...zor iş...
onun için kolay benzer şeyler hep ortalarda dolaşıyor..alkış ve övgü alıyor..rağbet görüyor..hal böyle olunca hep eskilerle yola devam ...ve hep dışarılardan ithal...oysa insanımızın kapasitesi o kadar yüksek ki fark edemeden geçip gidiyor ömürler...
her birimiz orijinal farklı dünyayız esasında .. ah bir farkına varabilsek...! kendimizi bir keşfedebilsek...
saygılarımla.. ...
ve devam eden yazışmalar.... . .
……………
“ BİR EDEBİ TOPLULUK KURALARIM ORTAK PAYDALAR VE YENİ Fİ,KİRLER VE ŞEKİL ANLAYIŞI ORTAYA KOYALIM VE BİR DERĞİ ÇIKARALIM….şahamettin “
yazışmaların sebep olduğu bu çağrıya ilk ve tek cevap sadece benden gelmiştir… aslında düşündürücü bir durumdur ne yazık ki edebiyat adına…
hocama yazdığım msj dan :
Tarih:24 Nisan 2008 Perşembe 15:18:48
……………….. hocam o zaman biz bir ikili olarak yola çıkıyoruz...hayırlı uğurlu olsun...saygılar...selamlar..(başaracağız...Allah ın izni ile.... inşallah...) (sonra nasılsa çoğalacaktır...)
“bir garip şiir “ hocamın şiirlerinin yayın tarihinden çok öncedir…özleşim biçimindedir…
hocam özleşim kuralları ile ilgili bilgileri bana daha sonra ulaştırmıştır.…
özleşimi ilk defa yazan birisinin “vah dedi bilen “ .. Güzel Eylem/e gibi şiirleri kısa sürede yazması mümkün değildir…
emek isteyen şiirlerdir…. sen ben değil ” biz” kavramıyla yola çıktık …öyle olsaydı bugünlere gelemezdik..bilgiye..emeğe
hizmete her zaman saygı duyarım..dolayısıyla hocama da…yola çıkış amacım bellidir..hocama yolladığım msj dan
anlaşılacağı gibi…
Tarih:19 Nisan 2008 Cumartesi 10:56:17 RE:RE:RE:Şahamettin
değerli hocam
insanlık makamında olmamız ve bizi yaradanın sunduklarını değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum...kendimi keşfetmek yenilikler - farklılıklar paylaşmak .. insanlığa yararlı olmak en büyük idealim..ve ilerleyen zaman içinde farklı katkılarda da bulunacağımı düşünüyorum..her türlü yeniliğe açığım.. ve hep birlikte başaracağız ...inşallah... ....selamlar..
hocamın sayfasında ki bu yorumlarda düşüncelerimize açık örnektir…
SABİHA KÜÇÜKTÜFEKÇİ 20.04.2008 15:44:41
şahamettin hocam
yeni akımda daima , birimiz hepimiz hepimiz birimiz için ... .hep birlikte başaracağız inşallah... teşekkürler gönül güzelliklerinize ve bizimle paylaşan herkese...saygılar..
şahamettin 18.04.2008 20:41:41 Sabiha Hanım oluşumun fikir sahibi olarak, tevazu göstermektedir. Oluşumu benim üzerime yıkarak sorumluluklarını azaltma ihtimalini umarım düşünmüyordur.
Fikir sahipleri başkalarını öne çıkararak sorumluluklarından kurtulamazlar. Şimdiden kendilerine bu zor süreçte başarılar dilerim.
önemli olan edebiyatımıza insanlık sanatına hizmettir….atalarımız eserlerine isim dahi yazmamıştır….
kaldı ki gerçek sanatçı bizleri var edip güzelliklerle donatandır…hiç bir şey sebepsiz ve tesadüf değildir…
bizler güneşten ışığını alan bir ay gibiyiz… bizleri yaratmaya ve güzelliklerle donatmaya değer bulduğu için yaradan a
ne kadar şükretsek azdır …
bizlerin yanında olan olmayan olumlu olumsuz eleştiren her zaman yolumuza ışık olan siz çok değerli sanatçı
katkılarıyla özleşimi bugünlere taşıyan şiir dostlarımıza gönül dolusu teşekkürler…
4====YA TUTARSA, GÖR O ZAMAN... 4====YA GELİRSE, GÖR O ZAMAN... 4====YA BİTERSE, GÖR O ZAMAN ... ....
11/12/2007...tarihinde siteye asılmıştır...
dört ölçülü özleşim tarzı şiir özleşimden çok öncesi asılmıştır..
--------------------------------------------------------------- B)
"Bir Garip Şiir" şiirin nazım biçimi özleşimdir...ve özleşimden önce yazılmış bir şiirdir..10.03.2008 özleşimden önce asılmıştır.. ve özleşim tadındadır..
şiirin bu bölümde ise bir yenilik daha uygulanmış hece de hiç kullanılmamış olan;
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Her taraf karanlık güneş doğmuyor Bitmiyor geceler sabah olmuyor Yârim hep ağlıyor yüzü gülmüyor Halinden bilmeyen eller neylesin....(doğmuyor- bitmiyor-gülmüyor..vs.)
ve özleşim çalışmaların sırasında da uyguladığım her taraftan yönden şiir uyak vs..vs...yenilikler yapmayı seviyorum...
ve biliyorum ki herşey O....o nun eseri ..algıladığımızca farkettiğimizce sanat..
Bir Garip Şiir ... ( - kimse yok mu…? )
Yârimin gönlünü hüzün bağlamış Oturmuş yerlere çökmüş ağlamış Feryadı figanı yürek dağlamış Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Kırılmış kanadı âlem görmüyor Ah-ı vah ediyor dostlar bilmiyor Kapanmış kapısı kimse çalmıyor Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Her taraf karanlık güneş doğmuyor Bitmiyor geceler sabah olmuyor Yârim hep ağlıyor yüzü gülmüyor Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Hayali ruhumdan bir an gitmiyor Gelmek istiyorum gücüm yetmiyor Yanmışım nârına sevda bitmiyor Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Hasretim yüzüne kalmışım ayrı Aşmak istesem de dağları bayrı Dönülmez seferler gelemem gayrı Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Ağlarım inlerim duyulmaz sesim Duvarlarda kalmış soluk bir resim Çürümüş bedenim bitmiş nefesim Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ...?
4====YA TUTARSA, GÖR O ZAMAN... 4====YA GELİRSE, GÖR O ZAMAN... 4====YA BİTERSE, GÖR O ZAMAN ... ....
11/12/2007...tarihinde siteye asılmıştır...
dört ölçülü özleşim tarzı şiir özleşimden çok öncesi asılmıştır..
--------------------------------------------------------------- B)
"Bir Garip Şiir" şiirin nazım biçimi özleşimdir...ve özleşimden önce yazılmış bir şiirdir..10.03.2008 özleşimden önce asılmıştır.. ve özleşim tadındadır..
şiirin bu bölümde ise bir yenilik daha uygulanmış hece de hiç kullanılmamış olan;
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Her taraf karanlık güneş doğmuyor Bitmiyor geceler sabah olmuyor Yârim hep ağlıyor yüzü gülmüyor Halinden bilmeyen eller neylesin....(doğmuyor- bitmiyor-gülmüyor..vs.)
ve özleşim çalışmaların sırasında da uyguladığım her taraftan yönden şiir uyak vs..vs...yenilikler yapmayı seviyorum...
ve biliyorum ki herşey O....o nun eseri ..algıladığımızca farkettiğimizce sanat..
Bir Garip Şiir ... ( - kimse yok mu…? )
Yârimin gönlünü hüzün bağlamış Oturmuş yerlere çökmüş ağlamış Feryadı figanı yürek dağlamış Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Kırılmış kanadı âlem görmüyor Ah-ı vah ediyor dostlar bilmiyor Kapanmış kapısı kimse çalmıyor Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Her taraf karanlık güneş doğmuyor Bitmiyor geceler sabah olmuyor Yârim hep ağlıyor yüzü gülmüyor Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Hayali ruhumdan bir an gitmiyor Gelmek istiyorum gücüm yetmiyor Yanmışım nârına sevda bitmiyor Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Hasretim yüzüne kalmışım ayrı Aşmak istesem de dağları bayrı Dönülmez seferler gelemem gayrı Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Ağlarım inlerim duyulmaz sesim Duvarlarda kalmış soluk bir resim Çürümüş bedenim bitmiş nefesim Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ...?
bu siirde bu sözler yüregime dokundu her cümlesi her harfi canözümde okundu firtinanin kopmasi andan daha yakindi ah sancilar içinde kiyametim kopuyor lütfen kabul edin sevgi selam ve saygilarimla tebrikler
"Ahbab ile muhabbet hazlara lezzet imiş. Mağrur olana rağbet iblise hürmet imiş. Yâr gülse yüzü döktük kibre de düştük lakin? Gün düşse yere gökten, aşk cana feryat imiş.
Yıldız mı saya durduk sahnede gözler döküp? Eller ile yârenler meşkine hayret kalan... Aşkmış âleme cennet, meşk cana minnet imiş!
Heyhat ki, İsa olsak, cansıza can sağlasak Göz körse, günü tutsak, şavkımız zulmet imiş.
Bin dalda eli açmış gül dere bağdan çınar. Kısmet ki bu cihandan derdiği zahmet imiş.
İlm etti, cilalanmış ruhları çözmek kasıt. Gel gör ki bu keşiften vardığı cinnet imiş.
Güz geçti, kışa düştük, yolları kurtlar kapar. Her pençe cana değmiş, ahvali berbat imiş!
Bir dost kazığı tat bak, yâr cana rahmet imiş!"
Öz şiirimizin, öz rayihasının, öz güzelliğinde, Öze can katan öz şahsuvarlığın, Göz kamaştıran yakamozlarını gündüzleyin kar mevsiminde, gönül sadedinde, Hoş yürekliler yaylasına efsunlayan, dizeleri dize getiren bir ahengin, Sınır tanımayan dik durmaklığının, Gönül almaklığıydı....
Değerli hocamın "seçki" konusundaki değerlendirmelerine bütün içtenliğimle katılıyorum.
Duygulular yaylasının mümbit notalarında durarak En taze içtenlikte ve en taze derinlikte şiir fısıltılarını içine çekerek, Yüreğinde damıtıp cemreli baharlara müjde sadedinde fısıldayan bir ahenktesiniz...
Ve şairlik dizelerinizin her yerinde... Selam, saygı ve Edip'çe tebriklerimle
Ekolünüzün muhteşem örnekleri...Evet Şahamettin bey,ömrümde böyle muhteşem eser okumadım.Yapmayınız...Bu resmen mezâlimdir...
''Özleşozan neşeli havalar çaldı söyledi...görelim ne söyledi:''
Cidden artık iyiden iyiye merak etmeye başladım...Cidden amacınız bir akım yaratmak mıdır yoksa yakında Dede Korkut da Özleşkorkut mu olacaktır?..
Sizin ekol dediğiniz şey eklektir efendim...Eklek...Ekol değildir...Ve ayrıca size Şair adı vereceğimi söylediğimde Cumhuriyet Şairi dedim,Habibi demedim.Tekrar ediyorum dikkatli okuyunuz yazdıklarımı...
''1) Özleşim :yeni sanal edebi akım ismi ''
Bakınız bu sizin terimler sözlüğünüzün ilk maddesi...''sanal''...bunları yazan sizlersiniz ben değilim... Gerçekliğin sanal ile aynı cümlede nasıl bir tahayyülü vardır ben açıkcası anlam veremiyorum..."
sevgili Verda
sizinle ilgili düşüncelerimi zaten biliyorsunuz…site adına edebiyat adına önemlisiniz değerli şair dost...
yazışmalarda aşağıdaki ifadeler yer almış… ikili olaylarda olayı ancak o ikili çözer buna inanırım.. üçüncü.. dördüncü...şahıs olmayı hiç sevmem ...lakin ifade ettiğiniz kısımlarda bana ait çalışmalar var… dolayısıyla olaya açıklık getirmem kaçınılmaz hal almıştır...
tamamen orijinal ordan buradan araklanmamış üstünde çalışılmış görüldüğü gibi örneksiz oluşturulmuş bir şiir …
özleşim ‘i kolay algılanabilir hale getirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla yapmış olduğum amacı da emeği de küçümsenemeyecek kadar büyük bir çalışmadır edebiyat adına .. sanat adına... bir deneme yazmanızı rica edeceğim beni daha iyi anlamanız için …
bugün hepimiz belirli seviyelere gelmişsek eğer unutulmamalıdır ki herşey bir " ali bak " ile başladı .... ondan da önce aslında " ikra " ile .... ne müthiş ne büyük kelimedir o her şeyi içinde barındıran...
şiirlerimize baktığımızda görmeliyiz unutmamalıyız hep o müthiş cümlelerin aslında "ali bak " olduğunu ..
ve unutmamalıyız o " ali bak " cümlesinin bir gün müthiş şiirlere yazılara vs ..dönüşeceğini... kurdele şiirin en güzel olduğu anlamını da taşımaz ..kurdele herşey değil elbette...sadece okuyucu sayısını etkiler o kadar.. seçki kurulu sitede önemli ...güç vermek adına ...sanata güç katmak sanatla hayatı güzelleştirmek adına...
görmesini bilirsek eğer…
tohumdadır ağaç ve ağaçtadır tohum
küçüktedir büyük ve küçüldükçe büyür insan
bakmak ile görmek arasında çok büyük fark vardır bildiğiniz gibi...özü anlamak ...güzel görmek.. güzele niyet edebilmek..ve güzelliklerle güzel yaşayabilmek bütün mesele...
en başından beri özleşim’in hedef belli….
amacı: bize ait sanat kültür tüm değerlerimizi geçmişten alıp günümüzle harmanlayıp modernleştirerek geleceğe evrensel boyutta taşımak…
dedekorkut da özel olarak bu akımda geçmişimizi temsilen yerini alacak
özleşozan da .. geçmişimizi hatırlamak adına yaratıcı düşüncelerin ürünü olarak elbet…
divan edebiyatında ezberlenmek zorunda kalınan zorluğu sebebiyle herkes tarafından pek kullanılamayan aruz kalıpları
serbestleşerek hece ile birleşerek “ özleşim akımını “ oluşturmuşlardır … böylece divan edebiyatı da daha iyi algılanacaktır.. hece şiirleri de ..serbest şiirlerde..
özleşim edebi yönden kişileri bilgilenmeye yöneltir… bu ise edebiyatta bilinçli çalışmalar adına bir kazançtır…
“Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”
—“Sanat güzelliğin ifadesidir… Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa musiki, nakş ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık… olur.”
—“Sanatkar, toplumda uzun mücadele ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.”
—“Türk milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin güzel sanatlara sevgisini mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür ” …….M.K. ATATÜRK
aruz...hece…serbest şiir edebiyatımızın temelidir.. özleşim hepsini kucaklayan bağrında barındıran bir çalışmadır… hepsi bizim zenginliklerimizdir …
dolayısıyla özleşim edebiyatta bütünleştirici yeni bir soluk yeni bir hareket yeni bir akımdır…
özleşim bu sitede "yeni edebi akım" forumdaki yazışmalar sırasında oluşan bir akım...
hem de dünyanın ilk sanal ortamda doğan edebi akımı … sanalda doğan… sanalda büyüyen…gelişerek devam eden.. edebiyatımız adına bundan gurur duyuyoruz…
benim foruma yazdığım bu yazıya TunçAY’ın cevabıyla başlayan yazışmalara şahamettin hocamın ikinci daveti ve edebiyatımıza farklı çalışmalarımla katkıda bulunmak istediğimden bu çağrıya evet dememle başladı serüven …
“ kendimiz olduğumuz zaman ... bir değil birçok yeni akımlar ortaya çıkacaktır..
kendi tarzımızı ortaya koymalıyız...kendimiz olmalıyız...
son dönemde yazılan birçok şiir etkilenmiş şiirdir.... orijinal şiire rastlamak pek mümkün değil gibi...
orijinali de fark etmek kapasite gerektirmektedir....sabiha küçüktüfekçi “
Sayın TunçAY
kendimiz olmak o kadar da zor değil... işe önce kendimizden birey olarak başlamalıyız... kendimize özgü bireyler olabilmek... sorunların kaynağı burası..
bu yönümüzü aşmadan ülkeye ve dünyaya açılmak ne sanatta ne bilimde mümkün değil...
bunun için farkı farkedecek kapasitesi yüksek özgür orijinal düşünebilen birey sayısının artması ve bu beyinlerin topluma yön veren ortamlarda örnek teşkil etmesi gerekir..
insanlar kendilerine benzeyenleri severler genelde.. farklı düşünen beyinler toplumda yadırganır çoğunlukla..tepki görür...ayrıca bu tepkileri karşılayabilecek gücünün de olması lazım..bir taraftan çalışmasını yapacak ..diğer taraftan var olma mücadelesi verecek engellere yok edicilere karşı... desteklenmesi gerekirken ...zor iş...
onun için kolay benzer şeyler hep ortalarda dolaşıyor..alkış ve övgü alıyor..rağbet görüyor..hal böyle olunca hep eskilerle yola devam ...ve hep dışarılardan ithal...oysa insanımızın kapasitesi o kadar yüksek ki fark edemeden geçip gidiyor ömürler...
her birimiz orijinal farklı dünyayız esasında .. ah bir farkına varabilsek...! kendimizi bir keşfedebilsek...
saygılarımla.. ...
ve devam eden yazışmalar.... . .
“ BİR EDEBİ TOPLULUK KURALARIM ORTAK PAYDALAR VE YENİ Fİ,KİRLER VE ŞEKİL ANLAYIŞI ORTAYA KOYALIM VE BİR DERĞİ ÇIKARALIM….şahamettin “
herkese yapılan bu çağrıya ilk ve tek cevap sadece benden gelmiştir… aslında düşündürücü bir durumdur ne yazık ki edebiyat adına…
edebiyat defteri bizim doğum sitemiz..ve sevgili Ansızın bizim için çok özel bir değer taşımaktadır…herkesten çok daha fazla edebiyata katkılarıyla…
siz değerli dostlarımız olumlu olumsuz eleştirilerinizle yolumuzu aydınlatan ışık oldunuz…
ve bizim de çalışmalarımızla edebiyata edebi.. yaratıcı.. düşüncelere katkılarımız göz ardı edilmemelidir…
ve sevgili verda sizin de desteklerinizi unutmayız…
teşekkürler yürekten …
güzel eylem/e özleşim hareketine ithafen yazılmış… özleşimin musikiye yatkınlığına vurgu amaçlı doğaçlama olarak tarafımdan bestelenmiştir …bu anlamda da yapısı itibariyle özleşim müzikal kaliteye sahip ilk akımdır…
özleşimin tüm çalışmalarıyla edebiyata katkısı ileride daha iyi algılanacaktır…
şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
özleşim tarihe damgasını vurmuştur ...tarihi ifadesiyle
Sevgili Sabiha Hanım takdir edersiniz ki daha önce sayfada görüşlerimi ve tarihin bize sunmuş olduğu bilgileri izah ettim. Ve elbette Şahamettin Bey kendince yazdıklarıma cevap verdi...Yazdıklarımın nokta ve virgülüne kadar arkasındayım hâlâ...
Sizce bu bir ''rönesans'' fakat benim için değil...Elbette kişiler farklı düşüncelere sahip olabilsinler ki insan olduğumuz ortaya çıksın...
Daha öncede ifade ettiğim gibi Aruz'un sindirilme aşamalarında bu tarz şiirler yazılmıştır...Fakat sonuç hüsran olmuştur...Bu benim değil değerli âlimlerin görüşleridir...
Sözü daha fazla uzatarak kim haklı kim haksız yarışına çekecek değilim olayı...Tarih mutlaka hakkını verir...
Fakat bir noktaya açıklık getirelim,size göre her çevreden destek alan bu ''ekol'' bana göre ise destek alamayan ve sadece ''sanal'' olarak devam edecek bir çalışmadır...
Sevgili Sabiha Hanım takdir edersiniz ki daha önce sayfada görüşlerimi ve tarihin bize sunmuş olduğu bilgileri izah ettim. Ve elbette Şahamettin Bey kendince yazdıklarıma cevap verdi...Yazdıklarımın nokta ve virgülüne kadar arkasındayım hâlâ...
Sizce bu bir ''rönesans'' fakat benim için değil...Elbette kişiler farklı düşüncelere sahip olabilsinler ki insan olduğumuz ortaya çıksın...
Daha öncede ifade ettiğim gibi Aruz'un sindirilme aşamalarında bu tarz şiirler yazılmıştır...Fakat sonuç hüsran olmuştur...Bu benim değil değerli âlimlerin görüşleridir...
Sözü daha fazla uzatarak kim haklı kim haksız yarışına çekecek değilim olayı...Tarih mutlaka hakkını verir...
Fakat bir noktaya açıklık getirelim,size göre her çevreden destek alan bu ''ekol'' bana göre ise destek alamayan ve sadece ''sanal'' olarak devam edecek bir çalışmadır...
Şahamettin bey,siz uzmansınız ya şöyle anlatayım size ve elbette uzmanlığınızı hangi üniversiteden aldığınızı da öğrenmek isterim...Neyse bu sonra ki konu...
Gelelim asıl konuya...Beni düelloya davet edebilmeniz için sizinle aynı denklikte olmamız gerekir...Ki değiliz.Öncelikle üslûp farkımız vardır...
Sadece şunu diyeyim. Sözünü ettiğiniz lehçeler ayrışması ile bilgileri gözden geçirin. Sizin anlatamadığınız şey Azerî Lehçesinin oluşumuysa bu lehçe de zaten o yıllarda şekilenmişti.
Buna rağmen duraklama döneminde de hatta gerileme dönemlerinde de Azerî sahasının Osmanlı hükümranlığında olduğunu unutmayın. Hele bir öğretmen bunu diyorsa hayret ve ibretle karşılarım.Türk Edebiyatı’nın en güçlü kollarından biri olarak addedilen Azerî Edebiyatı, Fars Edebiyatı ile hep içli dışlı olmuştur. Azerî sahası hiçbir zaman edebi anlamda Osmanlı hükümranlığında olmamıştır. Edebiyatı ve Türk Edebiyatı tarihini bu kadar iyi biliyorsunuz... bilgilerinize bazı şeyler daha ekleyeyim, ben.. not düşün; Azeri edebiyatı, bugünkü azat Azerbaycan’da değil, iran hakimiyetindeki Güney Azerbaycan’da yaşama imkanı bulmuştur, burada gelişmiş ve burada zirveye ulaşmıştır. Ve Azeri edebiyatı hiçbir zaman Osmanlı ile bir ilişki içerisinde bulunmamıştır. Kasr-ı Şirin ile az olan bağlar tamamen kopmuştur.
Azeri Edebiyatının en çok etkilendiği kaynak Fars edebiyatıdır, sonra da Mahtumkulu ile hayat bulan yine Türk Edebiyatının yine güçlü kollarından olan Türkmen Edebiyatı’dır. Fars edebiyatıdır ki, Azeri edebiyatının en güçlü ürünleri güney azerbaycan’dan çıkmıştır. Uzak döneme dair küçük bir örnek, Hatayî yalnızca Azeri edebiyatının değil fars edebiyarının da bir şairi’dir. Nesimi aynı kezâ… hatta yakın dönemden bir örnek vermek isterim ki bu iletişimin hâlâ devam ettiğine yönelik kayıt olsun; Muhammet Hüseyin Şehriyâr.. hem yakın dönem Azeri edebiyatının en önemli şairlerindendir, hem de yakın dönem fars edebiyatının en önemli şairlerindendir… Ki Fars Edebiyatı yalnızca Azerî edebiyatını değil, Müslüman Hint edebiyatını da etkilemiştir. Yine yakın döneme dair Pakistanın fikir babası olarak kabul edilen Muhammet İkbal de bu etki ile günümüze kadar ulaşan bir ışıktır.
Bilgilerinizi yeniden gözden geçiriniz…
Ve ilim irfan erkânı düello yapmazlar efendim...Bu söz son derece yanlıştır...(burada Puşkin aramıyoruz) Ve yazdıklarımı dikkatle okumadığınız kanısına varmaya başladım açıkcası...
'' Habibi Özleşimi buldu.'' gibi bir söylemim var mı dikkatle ve tekrar okuyunuz...Habibi örneği bana '' Divan ve halk şiirini bir birine karıştırıyorsunuz.'' demenize karşılık verdiğim bir cevaptır...Umarım şimdi daha iyi anlarsınız ne demek istediğimi...
Ekolünüzün muhteşem örnekleri...Evet Şahamettin bey,ömrümde böyle muhteşem eser okumadım.Yapmayınız...Bu resmen mezâlimdir...
''Özleşozan neşeli havalar çaldı söyledi...görelim ne söyledi:''
Cidden artık iyiden iyiye merak etmeye başladım...Cidden amacınız bir akım yaratmak mıdır yoksa yakında Dede Korkut da Özleşkorkut mu olacaktır?..
Sizin ekol dediğiniz şey eklektir efendim...Eklek...Ekol değildir...Ve ayrıca size Şair adı vereceğimi söylediğimde Cumhuriyet Şairi dedim,Habibi demedim.Tekrar ediyorum dikkatli okuyunuz yazdıklarımı...
''1) Özleşim :yeni sanal edebi akım ismi ''
Bakınız bu sizin terimler sözlüğünüzün ilk maddesi...''sanal''...bunları yazan sizlersiniz ben değilim... Gerçekliğin sanal ile aynı cümlede nasıl bir tahayyülü vardır ben açıkcası anlam veremiyorum...
Demişsiniz ki:
''Yani bisikletin yapımından hareketle motosiklet yapıyoruz. Birileri de motosiklete bakıp arabA yapamaz mı ?''
Kendi içinizde tutarsızsınız..Su 99 derece ısınır..bu nicel bir birikimdir..yani reformdur..su 100 derece olursa kaynar..bu niteliksel bir değişimdir..bu da devrimdir..bir sanat akımının akım olabilmesi için niteliksel değişime zaruriyeti söz konusudur..aksi takdirde yapılanlar nicel birikime ek ilavelerden başka bir anlam taşımaz.ve sizin asıl yanıldığınız temel nokta işte budur...
''Sorun köklerini geçmişten almaksa bu suçu işliyoruz. Divan şiiri tahsilini yapmışsanız şiirlerimizden bir şey anlamamanıza üzüntü duydum. Bu sizce çelişki değil mi ?''
demişsiniz Şahamettin bey fakat bence şaşırmamanız gerekirdi...Şiir örnekleriniz ortadadır velhasıl...
Ve nedense birden ''biz zaten eskilerden yararlanıyoruz'' demeye başladınız ki...Bir çok üyeniz ve kurucu kişiler siz de dahil hep ''yeni'' olduğunuzu ve bir ''ekol önerdiğinizi'' iddia ettiz...Yoksa tüm o bilgilere ulaşmam mı gerekiyor?.. Bence gerekmiyor...Sebebi size verdiğim cevapların saatine bakınca anlaşılır...
Buyurun eğitime de değinin isterseniz...Çok şükür bu konuda da edecek kelâmımız olur...Fakat sizden daha sakin bir tavırla hareket etmenizi istemek durumundayım.Kezâ ilk cevabınız da kullandığınız kelimelerden bazıları hüsrandır...
''Kurulla ilgili polemik yapmak istemiyorum. Bir şeyi asla boşuna söylemeyeceğime inanın.''
Yapılanın polemik mi yoksa başka şey mi olduğu aşikârdır efendim.Bu sebeple daha fazla sayfanızda kurula yer vermeyiniz. Ya da hikaye bölümünden o bölümü çıkarınız ki inandırıcılık kazansın sözleriniz...
Daha fazla konuşmak gerekiyor ise buyurun forum sayfası açın efendim...Neyi tartışmamız gerekirse tartışırız...Doğrunun yanındayız her daim...
Saygılarımla
verda tarafından 2/1/2009 9:40:21 PM zamanında düzenlenmiştir.
Ekolünüzün muhteşem örnekleri...Evet Şahamettin bey,ömrümde böyle muhteşem eser okumadım.Yapmayınız...Bu resmen mezâlimdir...
''Özleşozan neşeli havalar çaldı söyledi...görelim ne söyledi:''
Cidden artık iyiden iyiye merak etmeye başladım...Cidden amacınız bir akım yaratmak mıdır yoksa yakında Dede Korkut da Özleşkorkut mu olacaktır?..
Sizin ekol dediğiniz şey eklektir efendim...Eklek...Ekol değildir...Ve ayrıca size Şair adı vereceğimi söylediğimde Cumhuriyet Şairi dedim,Habibi demedim.Tekrar ediyorum dikkatli okuyunuz yazdıklarımı...
''1) Özleşim :yeni sanal edebi akım ismi ''
Bakınız bu sizin terimler sözlüğünüzün ilk maddesi...''sanal''...bunları yazan sizlersiniz ben değilim... Gerçekliğin sanal ile aynı cümlede nasıl bir tahayyülü vardır ben açıkcası anlam veremiyorum..."
sevgili Verda
sizinle ilgili düşüncelerimi zaten biliyorsunuz…site adına edebiyat adına önemlisiniz değerli şair dost...
yazışmalarda aşağıdaki ifadeler yer almış… ikili olaylarda olayı ancak o ikili çözer buna inanırım.. üçüncü.. dördüncü...şahıs olmayı hiç sevmem ...lakin ifade ettiğiniz kısımlarda bana ait çalışmalar var… dolayısıyla olaya açıklık getirmem kaçınılmaz hal almıştır...
tamamen orijinal ordan buradan araklanmamış üstünde çalışılmış görüldüğü gibi örneksiz oluşturulmuş bir şiir …
özleşim ‘i kolay algılanabilir hale getirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla yapmış olduğum amacı da emeği de küçümsenemeyecek kadar büyük bir çalışmadır edebiyat adına .. sanat adına... bir deneme yazmanızı rica edeceğim beni daha iyi anlamanız için …
bugün hepimiz belirli seviyelere gelmişsek eğer unutulmamalıdır ki herşey bir " ali bak " ile başladı .... ondan da önce aslında " ikra " ile .... ne müthiş ne büyük kelimedir o her şeyi içinde barındıran...
şiirlerimize baktığımızda görmeliyiz unutmamalıyız hep o müthiş cümlelerin aslında "ali bak " olduğunu ..
ve unutmamalıyız o " ali bak " cümlesinin bir gün müthiş şiirlere yazılara vs ..dönüşeceğini... kurdele şiirin en güzel olduğu anlamını da taşımaz ..kurdele herşey değil elbette...sadece okuyucu sayısını etkiler o kadar.. seçki kurulu sitede önemli ...güç vermek adına ...sanata güç katmak sanatla hayatı güzelleştirmek adına...
görmesini bilirsek eğer…
tohumdadır ağaç ve ağaçtadır tohum
küçüktedir büyük ve küçüldükçe büyür insan
bakmak ile görmek arasında çok büyük fark vardır bildiğiniz gibi...özü anlamak ...güzel görmek.. güzele niyet edebilmek..ve güzelliklerle güzel yaşayabilmek bütün mesele...
en başından beri özleşim’in hedef belli….
amacı: bize ait sanat kültür tüm değerlerimizi geçmişten alıp günümüzle harmanlayıp modernleştirerek geleceğe evrensel boyutta taşımak…
dedekorkut da özel olarak bu akımda geçmişimizi temsilen yerini alacak
özleşozan da .. geçmişimizi hatırlamak adına yaratıcı düşüncelerin ürünü olarak elbet…
divan edebiyatında ezberlenmek zorunda kalınan zorluğu sebebiyle herkes tarafından pek kullanılamayan aruz kalıpları
serbestleşerek hece ile birleşerek “ özleşim akımını “ oluşturmuşlardır … böylece divan edebiyatı da daha iyi algılanacaktır.. hece şiirleri de ..serbest şiirlerde..
özleşim edebi yönden kişileri bilgilenmeye yöneltir… bu ise edebiyatta bilinçli çalışmalar adına bir kazançtır…
“Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”
—“Sanat güzelliğin ifadesidir… Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa musiki, nakş ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık… olur.”
—“Sanatkar, toplumda uzun mücadele ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.”
—“Türk milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin güzel sanatlara sevgisini mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür ” …….M.K. ATATÜRK
aruz...hece…serbest şiir edebiyatımızın temelidir.. özleşim hepsini kucaklayan bağrında barındıran bir çalışmadır… hepsi bizim zenginliklerimizdir …
dolayısıyla özleşim edebiyatta bütünleştirici yeni bir soluk yeni bir hareket yeni bir akımdır…
özleşim bu sitede "yeni edebi akım" forumdaki yazışmalar sırasında oluşan bir akım...
hem de dünyanın ilk sanal ortamda doğan edebi akımı … sanalda doğan… sanalda büyüyen…gelişerek devam eden.. edebiyatımız adına bundan gurur duyuyoruz…
benim foruma yazdığım bu yazıya TunçAY’ın cevabıyla başlayan yazışmalara şahamettin hocamın ikinci daveti ve edebiyatımıza farklı çalışmalarımla katkıda bulunmak istediğimden bu çağrıya evet dememle başladı serüven …
“ kendimiz olduğumuz zaman ... bir değil birçok yeni akımlar ortaya çıkacaktır..
kendi tarzımızı ortaya koymalıyız...kendimiz olmalıyız...
son dönemde yazılan birçok şiir etkilenmiş şiirdir.... orijinal şiire rastlamak pek mümkün değil gibi...
orijinali de fark etmek kapasite gerektirmektedir....sabiha küçüktüfekçi “
Sayın TunçAY
kendimiz olmak o kadar da zor değil... işe önce kendimizden birey olarak başlamalıyız... kendimize özgü bireyler olabilmek... sorunların kaynağı burası..
bu yönümüzü aşmadan ülkeye ve dünyaya açılmak ne sanatta ne bilimde mümkün değil...
bunun için farkı farkedecek kapasitesi yüksek özgür orijinal düşünebilen birey sayısının artması ve bu beyinlerin topluma yön veren ortamlarda örnek teşkil etmesi gerekir..
insanlar kendilerine benzeyenleri severler genelde.. farklı düşünen beyinler toplumda yadırganır çoğunlukla..tepki görür...ayrıca bu tepkileri karşılayabilecek gücünün de olması lazım..bir taraftan çalışmasını yapacak ..diğer taraftan var olma mücadelesi verecek engellere yok edicilere karşı... desteklenmesi gerekirken ...zor iş...
onun için kolay benzer şeyler hep ortalarda dolaşıyor..alkış ve övgü alıyor..rağbet görüyor..hal böyle olunca hep eskilerle yola devam ...ve hep dışarılardan ithal...oysa insanımızın kapasitesi o kadar yüksek ki fark edemeden geçip gidiyor ömürler...
her birimiz orijinal farklı dünyayız esasında .. ah bir farkına varabilsek...! kendimizi bir keşfedebilsek...
saygılarımla.. ...
ve devam eden yazışmalar.... . .
“ BİR EDEBİ TOPLULUK KURALARIM ORTAK PAYDALAR VE YENİ Fİ,KİRLER VE ŞEKİL ANLAYIŞI ORTAYA KOYALIM VE BİR DERĞİ ÇIKARALIM….şahamettin “
herkese yapılan bu çağrıya ilk ve tek cevap sadece benden gelmiştir… aslında düşündürücü bir durumdur ne yazık ki edebiyat adına…
edebiyat defteri bizim doğum sitemiz..ve sevgili Ansızın bizim için çok özel bir değer taşımaktadır…herkesten çok daha fazla edebiyata katkılarıyla…
siz değerli dostlarımız olumlu olumsuz eleştirilerinizle yolumuzu aydınlatan ışık oldunuz…
ve bizim de çalışmalarımızla edebiyata edebi.. yaratıcı.. düşüncelere katkılarımız göz ardı edilmemelidir…
ve sevgili verda sizin de desteklerinizi unutmayız…
teşekkürler yürekten …
güzel eylem/e özleşim hareketine ithafen yazılmış… özleşimin musikiye yatkınlığına vurgu amaçlı doğaçlama olarak tarafımdan bestelenmiştir …bu anlamda da yapısı itibariyle özleşim müzikal kaliteye sahip ilk akımdır…
özleşimin tüm çalışmalarıyla edebiyata katkısı ileride daha iyi algılanacaktır…
şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
özleşim tarihe damgasını vurmuştur ...tarihi ifadesiyle
Ne acıdır ki her seferinde başka dala ucuyoruz. Lehçelere 15 yy da ayrıldı diyorsunuz yanıldığınızı görünce onu bırakıp Azerbaycan edebiyatına geçiyorsunuz. Azerbayacan edebiyatını Güney kuzey sahasına dağıtıyorsunuz. Kerkükteki ile Baküdeki farklı değil desem konu başka yere sıçrayacak.
fARS VE ARAP EDEBİYATININ sadece Azeri değil tüm islam ve Türk edebiyatına yayıldığını daha önce de saöyledim. Hindistandan dan Endülüse kadar. Divan Edebiyatının özelliklerini lütfen bir hatırlayınız.
Verda hanım bir örneği ortaya koyarak şu olmamış diyorsunuz. Bakın sizin şiirlerinizi öne alıp bir şey diyor muyum ? Sanat var mı yok mu diye sorguluyor muyum. Nesnel alanda yanılgılar ispatlanabilir ve herkes te yanılabilir. Ama öznel beğeniler üzerinde tartışmaya girmek sadede bir birimizi üzmekle sonuçlanır. İşin bu yanına girmeyiniz lütfen.
Bilmemek veya unutmak doğaldır. Benim bilmediğim ve unuttuğum milyarlarca şey var. " İrfanımda o kadar yükseldim ki sonunda hiç bir şey bilmediğimi öğrendim." Sadi Şirazi. Bu benim en sevdiğim sözdür.
Duraklama döneminde dil savruldu dediniz neden dedim ? şu şiirinizin şu mısraı kötü olmuşa çektiniz. Azeri edebiyatını nasıl oluyor da Edebiyatımızın dışına taşırıyorsunuz. Şimdi bunu hangi kaynak yazıyor ayrı olduğunu kim yazıyor diye sorayım mı size. Fuzuli , habibi, Mahdı-um kulu ile Kadı burhaneddin veya Nedim arasında bu açılardan fark olduğunu kim iddia ediyor. Bakın isterseniz burda duralım.
Hikemi, Türki basit, sebk i hindi ekol müdür , Serbest şiir Ekol müdür eklektik midir diye sormayacağım.
Bunları klasik şiirden ayıran çok küçük nüanslara bile işaret etmeyeceğim.Yine de bunlara neden ekol deniyor diye sizden cevap beklemiyoruım.
II. Yeninin sanat anlayışını siz zaten bilirsiniz. Serbest şiirin Mucidi sayılan O Velidir. Dede Korkutda da serbet manzumeler var mıdır., Yunan , Fransız, vb Halk şiirleri serbest midir değil midir diye sormayacağım. Yararı var mıdır yok mudur diye sorgulamayacağım. Çünkü yaratılan her farkın bir yararı olacağına inanırım.
Arşimetin suyun kaldırma kuvvetini bulduğu zamanda o keşfin hiç yararı yok gibi gözüküyordu değil mi ?
Daha önemlisi 25 dk sonra otobüse binip iki üç gün burada olamayacağım.
Döndüğümde görüşmek üzere.Ölüm var kalım var bir daha buralarda olamamak var.
Saygılarla Verda Hanım, başka şehirlerde biraz derinlik kazanmalıyım.
Ekolünüzün muhteşem örnekleri...Evet Şahamettin bey,ömrümde böyle muhteşem eser okumadım.Yapmayınız...Bu resmen mezâlimdir...
''Özleşozan neşeli havalar çaldı söyledi...görelim ne söyledi:''
Cidden artık iyiden iyiye merak etmeye başladım...Cidden amacınız bir akım yaratmak mıdır yoksa yakında Dede Korkut da Özleşkorkut mu olacaktır?..
Sizin ekol dediğiniz şey eklektir efendim...Eklek...Ekol değildir...Ve ayrıca size Şair adı vereceğimi söylediğimde Cumhuriyet Şairi dedim,Habibi demedim.Tekrar ediyorum dikkatli okuyunuz yazdıklarımı...
''1) Özleşim :yeni sanal edebi akım ismi ''
Bakınız bu sizin terimler sözlüğünüzün ilk maddesi...''sanal''...bunları yazan sizlersiniz ben değilim... Gerçekliğin sanal ile aynı cümlede nasıl bir tahayyülü vardır ben açıkcası anlam veremiyorum..."
sevgili Verda
sizinle ilgili düşüncelerimi zaten biliyorsunuz…site adına edebiyat adına önemlisiniz değerli şair dost...
yazışmalarda aşağıdaki ifadeler yer almış… ikili olaylarda olayı ancak o ikili çözer buna inanırım.. üçüncü.. dördüncü...şahıs olmayı hiç sevmem ...lakin ifade ettiğiniz kısımlarda bana ait çalışmalar var… dolayısıyla olaya açıklık getirmem kaçınılmaz hal almıştır...
tamamen orijinal ordan buradan araklanmamış üstünde çalışılmış görüldüğü gibi örneksiz oluşturulmuş bir şiir …
özleşim ‘i kolay algılanabilir hale getirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla yapmış olduğum amacı da emeği de küçümsenemeyecek kadar büyük bir çalışmadır edebiyat adına .. sanat adına... bir deneme yazmanızı rica edeceğim beni daha iyi anlamanız için …
bugün hepimiz belirli seviyelere gelmişsek eğer unutulmamalıdır ki herşey bir " ali bak " ile başladı .... ondan da önce aslında " ikra " ile .... ne müthiş ne büyük kelimedir o her şeyi içinde barındıran...
şiirlerimize baktığımızda görmeliyiz unutmamalıyız hep o müthiş cümlelerin aslında "ali bak " olduğunu ..
ve unutmamalıyız o " ali bak " cümlesinin bir gün müthiş şiirlere yazılara vs ..dönüşeceğini... kurdele şiirin en güzel olduğu anlamını da taşımaz ..kurdele herşey değil elbette...sadece okuyucu sayısını etkiler o kadar.. seçki kurulu sitede önemli ...güç vermek adına ...sanata güç katmak sanatla hayatı güzelleştirmek adına...
görmesini bilirsek eğer…
tohumdadır ağaç ve ağaçtadır tohum
küçüktedir büyük ve küçüldükçe büyür insan
bakmak ile görmek arasında çok büyük fark vardır bildiğiniz gibi...özü anlamak ...güzel görmek.. güzele niyet edebilmek..ve güzelliklerle güzel yaşayabilmek bütün mesele...
en başından beri özleşim’in hedef belli….
amacı: bize ait sanat kültür tüm değerlerimizi geçmişten alıp günümüzle harmanlayıp modernleştirerek geleceğe evrensel boyutta taşımak…
dedekorkut da özel olarak bu akımda geçmişimizi temsilen yerini alacak
özleşozan da .. geçmişimizi hatırlamak adına yaratıcı düşüncelerin ürünü olarak elbet…
divan edebiyatında ezberlenmek zorunda kalınan zorluğu sebebiyle herkes tarafından pek kullanılamayan aruz kalıpları
serbestleşerek hece ile birleşerek “ özleşim akımını “ oluşturmuşlardır … böylece divan edebiyatı da daha iyi algılanacaktır.. hece şiirleri de ..serbest şiirlerde..
özleşim edebi yönden kişileri bilgilenmeye yöneltir… bu ise edebiyatta bilinçli çalışmalar adına bir kazançtır…
“Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tam bir hayata malik olamaz. Böyle bir millet bir ayağı topal, bir kolu çolak, sakat ve alil bir kimse gibidir. Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş olur.”
—“Sanat güzelliğin ifadesidir… Bu ifade söz ile olursa şiir, nağme ile olursa musiki, nakş ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık… olur.”
—“Sanatkar, toplumda uzun mücadele ve gayretlerden sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır.”
—“Türk milletinin tarihi bir vasfı da güzel sanatları sevmek ve onda yükselmektir. Bunun içindir ki, milletimizin güzel sanatlara sevgisini mütemadiyen ve her türlü vasıta ve tedbirle besleyerek inkişaf ettirmek milli ülkümüzdür ” …….M.K. ATATÜRK
aruz...hece…serbest şiir edebiyatımızın temelidir.. özleşim hepsini kucaklayan bağrında barındıran bir çalışmadır… hepsi bizim zenginliklerimizdir …
dolayısıyla özleşim edebiyatta bütünleştirici yeni bir soluk yeni bir hareket yeni bir akımdır…
özleşim bu sitede "yeni edebi akım" forumdaki yazışmalar sırasında oluşan bir akım...
hem de dünyanın ilk sanal ortamda doğan edebi akımı … sanalda doğan… sanalda büyüyen…gelişerek devam eden.. edebiyatımız adına bundan gurur duyuyoruz…
benim foruma yazdığım bu yazıya TunçAY’ın cevabıyla başlayan yazışmalara şahamettin hocamın ikinci daveti ve edebiyatımıza farklı çalışmalarımla katkıda bulunmak istediğimden bu çağrıya evet dememle başladı serüven …
“ kendimiz olduğumuz zaman ... bir değil birçok yeni akımlar ortaya çıkacaktır..
kendi tarzımızı ortaya koymalıyız...kendimiz olmalıyız...
son dönemde yazılan birçok şiir etkilenmiş şiirdir.... orijinal şiire rastlamak pek mümkün değil gibi...
orijinali de fark etmek kapasite gerektirmektedir....sabiha küçüktüfekçi “
Sayın TunçAY
kendimiz olmak o kadar da zor değil... işe önce kendimizden birey olarak başlamalıyız... kendimize özgü bireyler olabilmek... sorunların kaynağı burası..
bu yönümüzü aşmadan ülkeye ve dünyaya açılmak ne sanatta ne bilimde mümkün değil...
bunun için farkı farkedecek kapasitesi yüksek özgür orijinal düşünebilen birey sayısının artması ve bu beyinlerin topluma yön veren ortamlarda örnek teşkil etmesi gerekir..
insanlar kendilerine benzeyenleri severler genelde.. farklı düşünen beyinler toplumda yadırganır çoğunlukla..tepki görür...ayrıca bu tepkileri karşılayabilecek gücünün de olması lazım..bir taraftan çalışmasını yapacak ..diğer taraftan var olma mücadelesi verecek engellere yok edicilere karşı... desteklenmesi gerekirken ...zor iş...
onun için kolay benzer şeyler hep ortalarda dolaşıyor..alkış ve övgü alıyor..rağbet görüyor..hal böyle olunca hep eskilerle yola devam ...ve hep dışarılardan ithal...oysa insanımızın kapasitesi o kadar yüksek ki fark edemeden geçip gidiyor ömürler...
her birimiz orijinal farklı dünyayız esasında .. ah bir farkına varabilsek...! kendimizi bir keşfedebilsek...
saygılarımla.. ...
ve devam eden yazışmalar.... . .
“ BİR EDEBİ TOPLULUK KURALARIM ORTAK PAYDALAR VE YENİ Fİ,KİRLER VE ŞEKİL ANLAYIŞI ORTAYA KOYALIM VE BİR DERĞİ ÇIKARALIM….şahamettin “
herkese yapılan bu çağrıya ilk ve tek cevap sadece benden gelmiştir… aslında düşündürücü bir durumdur ne yazık ki edebiyat adına…
edebiyat defteri bizim doğum sitemiz..ve sevgili Ansızın bizim için çok özel bir değer taşımaktadır…herkesten çok daha fazla edebiyata katkılarıyla…
siz değerli dostlarımız olumlu olumsuz eleştirilerinizle yolumuzu aydınlatan ışık oldunuz…
ve bizim de çalışmalarımızla edebiyata edebi.. yaratıcı.. düşüncelere katkılarımız göz ardı edilmemelidir…
ve sevgili verda sizin de desteklerinizi unutmayız…
teşekkürler yürekten …
güzel eylem/e özleşim hareketine ithafen yazılmış… özleşimin musikiye yatkınlığına vurgu amaçlı doğaçlama olarak tarafımdan bestelenmiştir …bu anlamda da yapısı itibariyle özleşim müzikal kaliteye sahip ilk akımdır…
özleşimin tüm çalışmalarıyla edebiyata katkısı ileride daha iyi algılanacaktır…
şunu rahatlıkla söyleyebiliriz:
özleşim tarihe damgasını vurmuştur ...tarihi ifadesiyle
Ne acıdır ki her seferinde başka dala ucuyoruz. Lehçelere 15 yy da ayrıldı diyorsunuz yanıldığınızı görünce onu bırakıp Azerbaycan edebiyatına geçiyorsunuz. Azerbayacan edebiyatını Güney kuzey sahasına dağıtıyorsunuz. Kerkükteki ile Baküdeki farklı değil desem konu başka yere sıçrayacak.
fARS VE ARAP EDEBİYATININ sadece Azeri değil tüm islam ve Türk edebiyatına yayıldığını daha önce de saöyledim. Hindistandan dan Endülüse kadar. Divan Edebiyatının özelliklerini lütfen bir hatırlayınız.
Verda hanım bir örneği ortaya koyarak şu olmamış diyorsunuz. Bakın sizin şiirlerinizi öne alıp bir şey diyor muyum ? Sanat var mı yok mu diye sorguluyor muyum. Nesnel alanda yanılgılar ispatlanabilir ve herkes te yanılabilir. Ama öznel beğeniler üzerinde tartışmaya girmek sadede bir birimizi üzmekle sonuçlanır. İşin bu yanına girmeyiniz lütfen.
Bilmemek veya unutmak doğaldır. Benim bilmediğim ve unuttuğum milyarlarca şey var. " İrfanımda o kadar yükseldim ki sonunda hiç bir şey bilmediğimi öğrendim." Sadi Şirazi. Bu benim en sevdiğim sözdür.
Duraklama döneminde dil savruldu dediniz neden dedim ? şu şiirinizin şu mısraı kötü olmuşa çektiniz. Azeri edebiyatını nasıl oluyor da Edebiyatımızın dışına taşırıyorsunuz. Şimdi bunu hangi kaynak yazıyor ayrı olduğunu kim yazıyor diye sorayım mı size. Fuzuli , habibi, Mahdı-um kulu ile Kadı burhaneddin veya Nedim arasında bu açılardan fark olduğunu kim iddia ediyor. Bakın isterseniz burda duralım.
Hikemi, Türki basit, sebk i hindi ekol müdür , Serbest şiir Ekol müdür eklektik midir diye sormayacağım.
Bunları klasik şiirden ayıran çok küçük nüanslara bile işaret etmeyeceğim.Yine de bunlara neden ekol deniyor diye sizden cevap beklemiyoruım.
II. Yeninin sanat anlayışını siz zaten bilirsiniz. Serbest şiirin Mucidi sayılan O Velidir. Dede Korkutda da serbet manzumeler var mıdır., Yunan , Fransız, vb Halk şiirleri serbest midir değil midir diye sormayacağım. Yararı var mıdır yok mudur diye sorgulamayacağım. Çünkü yaratılan her farkın bir yararı olacağına inanırım.
Arşimetin suyun kaldırma kuvvetini bulduğu zamanda o keşfin hiç yararı yok gibi gözüküyordu değil mi ?
Daha önemlisi 25 dk sonra otobüse binip iki üç gün burada olamayacağım.
Döndüğümde görüşmek üzere.Ölüm var kalım var bir daha buralarda olamamak var.
Saygılarla Verda Hanım, başka şehirlerde biraz derinlik kazanmalıyım.
Şahamettin bey,bu uzun cevap için bu kadar beklemenize gerek yoktu bence... Bilgi ve birikiminizi pekâla dün bu yorumu okuduğunuz vakitte de yazabilirdiniz...
Şimdi gelelim bana cevaben yazmış olduklarınıza...
''Bu uzun paragftan anladığım aruz ölçüsünü, özleşimle; Divan şiirinin konu kaynaklarıyla _mit ,esatir, destan, menkıbe, veli menkıbeleri vb - özleşimin konu kaynaklarını bir birine karıştırmışsınız.''
Siz yenilikten bahsediyorsunuz Şahamettin bey,daha önceleri de defaatle bunu dile getirdiniz...Kökleri geçmişe uzanan şey nasıl yeni olur?Öncelikle ben sizden bunun izahını isteyeyim... Şahsımın ''yeni'' şiirler yazması geleneği bilmediği anlamına gelmez.
Kaldı ki,bahsettiğiniz Divân,Aruz,Esatir,Ustûre başlıca eğitim alanlarım olup yıllarca Arap Edebiyatı'nda Aruz ve Divân şiirleri konusunda çalışma ve eğitimim mevcuttur...Bunu size özelden verebileceğim isim ve fakülte isimleri net açıklar...
Tarihleri sınırlı tutma sebebim gayet açıktır...Yeterli bilgi sahibi insanların da bunu anlayacağından eminim. Fakat bir yanlış anlama var ise hemen konuya kısaca değineyim...
Lehçeler arası ortaya çıkan ayrışma neticesi ile şiir dilinde de bir duraklama meydana gelmiş... Ama elbette ben size Nesîmi'yi,Fuzulî'yi bu işe karıştırın demiyorum.Hatta ve hatta Kadı Burhaneddin'i bile karıştırmayalım... Fakat duraklama dönemi içersinde dilin savrulmuşluğu elbette ki bazı şiir ve Şairlerin sizin bahsettiğiniz ''ekol'' ya da adı her ne ise çok örneklerle bezenmiştir...Kültürel etkileşimin de etkisi ile durum eskiye nazaran daha vahim hale gelmiştir...
Ve demişsiniz ki:
''Divan ve halk şiirini bir birine karıştırıyorsunuz''
Çok şükür neyi nasıl yazdığımın farkındayım Şahamettin bey...Edebiyat sadece Edebiyat Öğretmenliği ile sınırlı kalsaydı benim gibi binlerce Edebiyat eğitimi yapmış insanlar edebiyat yoksunu olarak ortalarda dolaşıyor olurdu.Ama durum sizin de bildiğiniz gibi söyleminizin tam aksidir... Siyer yazar ve Halk Edebiyatı örneklerini sadece Türk Dilinde örnekleyerek konuya bu açılımı getirmek çok büyük tutarsızlıktır...Siz şimdi çıkıp bana Habibi'nin Halk Şairliği'nden de yol almadığını iddia edersiniz ve ben o zaman size sadece başarılar dilemekle yetinirim...
Yine devam edelim sözlerinizle isterseniz...
''Konunun uzmanı kabul edilmem ve ekol önerebilen biri olarak kendi şiirlerimin bile seçilemeyişini kendime ve bana üstad diye hitap eden kişlere ifade edememekteyim.''
Uzmanlık...Peki siz uzman olun Şahamettin bey ve biz bu uzmanlığınızdan yararlanıp feyz alalım...Lüften bana izah ediniz ekol adı altında sunduğunuz şiirlerden ne alıyor insanlar?..Ya da şöyle sorayım,ulvî değerleri var da acaba ben körüm de bu sebeple mi göremiyorum?..Ki hiç şiirden anlamam ben...Şiir bilgim sıfırdır...Şiirin duygusu ve kafiyesinden de anlamam... İzah edin bana lütfen...olur mu?..
Bir de bir söyleminiz var ki inanın okuduğum vakit eyvahlar olsun dedim...
''Verda hanım o kadar aptal mıyız ?''
Çok pardon ama size kim aptal dedi?..Ben mi?..Yakıştıramadım size...Edip ve Uzman kişiliğinize...Destûr alayım efendim...
''Secici kurulun tarafsız olabilmesi şiirin her tarzına vakıf olabilmesi ile ilgilidir. Hece , aruz, A.İlhan, O. Veli tarzı serbest şiirlerin çok nadir seçilmesi çok manidardır.''
Seçici kurul şiirin her tarzına vakıftır!..Siz çok iyi bilirsiniz Şahamettin bey bunu!.. Ne demek istediğimi de gayet iyi bilirsiniz...O sebeple daha fazla kelâm etmeyeyim bu konuda ...Yoksa durum farklı bir noktaya gelir ve bu şahsıma yakışmaz...Kaldı ki,durum şiir muhabbetinden çıkar başka bir yol alır... Kurul şikayetinizi taraftar toplar gibi sayfanızda yapmak yerine yönetime bildiriniz...Kurulu rencide etmek kimsenin aslî görevi değildir!..
Açıkca seçimden rencide olduğunu dile getirip sonra bu söylemize ters düşen beyânlar sunan sizsiniz efendim...Ben değilim. Şiir ve ekolünüz hakkında Cumhuriyet dönemi şairlerinden bir isim var...Size bu ismi özelden açıklayacağım...Ekol dediğiniz şiir tarzını yıllarca evvel dile getirmiş olan Şairi yani Şahamettin bey...
Şimdilik size ve çalışma arkadaşlarınıza başarılar dilerim...Bu sizi ya da şiirinizi rencide edilmek için yazılmış bir cevap değildir...Bu sadece gördüğüm yanlışı ifade etmem zorunluluğumdur.
Sonsuz saygılarımla
verda tarafından 2/1/2009 5:16:28 PM zamanında düzenlenmiştir.
Şahamettin bey,siz uzmansınız ya şöyle anlatayım size ve elbette uzmanlığınızı hangi üniversiteden aldığınızı da öğrenmek isterim...Neyse bu sonra ki konu...
Gelelim asıl konuya...Beni düelloya davet edebilmeniz için sizinle aynı denklikte olmamız gerekir...Ki değiliz. Öncelikle üslûp farkımız vardır...
Sadece şunu diyeyim. Sözünü ettiğiniz lehçeler ayrışması ile bilgileri gözden geçirin. Sizin anlatamadığınız şey Azerî Lehçesinin oluşumuysa bu lehçe de zaten o yıllarda şekilenmişti.
Buna rağmen duraklama döneminde de hatta gerileme dönemlerinde de Azerî sahasının Osmanlı hükümranlığında olduğunu unutmayın. Hele bir öğretmen bunu diyorsa hayret ve ibretle karşılarım.Türk Edebiyatı’nın en güçlü kollarından biri olarak addedilen Azerî Edebiyatı, Fars Edebiyatı ile hep içli dışlı olmuştur. Azerî sahası hiçbir zaman edebi anlamda Osmanlı hükümranlığında olmamıştır. Edebiyatı ve Türk Edebiyatı tarihini bu kadar iyi biliyorsunuz... bilgilerinize bazı şeyler daha ekleyeyim, ben.. not düşün; Azeri edebiyatı, bugünkü azat Azerbaycan’da değil, iran hakimiyetindeki Güney Azerbaycan’da yaşama imkanı bulmuştur, burada gelişmiş ve burada zirveye ulaşmıştır. Ve Azeri edebiyatı hiçbir zaman Osmanlı ile bir ilişki içerisinde bulunmamıştır. Kasr-ı Şirin ile az olan bağlar tamamen kopmuştur.
Azeri Edebiyatının en çok etkilendiği kaynak Fars edebiyatıdır, sonra da Mahtumkulu ile hayat bulan yine Türk Edebiyatının yine güçlü kollarından olan Türkmen Edebiyatı’dır. Fars edebiyatıdır ki, Azeri edebiyatının en güçlü ürünleri güney azerbaycan’dan çıkmıştır. Uzak döneme dair küçük bir örnek, Hatayî yalnızca Azeri edebiyatının değil fars edebiyarının da bir şairi’dir. Nesimi aynı kezâ… hatta yakın dönemden bir örnek vermek isterim ki bu iletişimin hâlâ devam ettiğine yönelik kayıt olsun; Muhammet Hüseyin Şehriyâr.. hem yakın dönem Azeri edebiyatının en önemli şairlerindendir, hem de yakın dönem fars edebiyatının en önemli şairlerindendir… Ki Fars Edebiyatı yalnızca Azerî edebiyatını değil, Müslüman Hint edebiyatını da etkilemiştir. Yine yakın döneme dair Pakistanın fikir babası olarak kabul edilen Muhammet İkbal de bu etki ile günümüze kadar ulaşan bir ışıktır.
Bilgilerinizi yeniden gözden geçiriniz…
Ve ilim irfan erkânı düello yapmazlar efendim...Bu söz son derece yanlıştır...(burada Puşkin aramıyoruz) Ve yazdıklarımı dikkatle okumadığınız kanısına varmaya başladım açıkcası...
'' Habibi Özleşimi buldu.'' gibi bir söylemim var mı dikkatle ve tekrar okuyunuz...Habibi örneği bana '' Divan ve halk şiirini bir birine karıştırıyorsunuz.'' demenize karşılık verdiğim bir cevaptır...Umarım şimdi daha iyi anlarsınız ne demek istediğimi...
Ekolünüzün muhteşem örnekleri...Evet Şahamettin bey,ömrümde böyle muhteşem eser okumadım.Yapmayınız...Bu resmen mezâlimdir...
''Özleşozan neşeli havalar çaldı söyledi...görelim ne söyledi:''
Cidden artık iyiden iyiye merak etmeye başladım...Cidden amacınız bir akım yaratmak mıdır yoksa yakında Dede Korkut da Özleşkorkut mu olacaktır?..
Sizin ekol dediğiniz şey eklektir efendim...Eklek...Ekol değildir...Ve ayrıca size Şair adı vereceğimi söylediğimde Cumhuriyet Şairi dedim,Habibi demedim.Tekrar ediyorum dikkatli okuyunuz yazdıklarımı...
''1) Özleşim :yeni sanal edebi akım ismi ''
Bakınız bu sizin terimler sözlüğünüzün ilk maddesi...''sanal''...bunları yazan sizlersiniz ben değilim... Gerçekliğin sanal ile aynı cümlede nasıl bir tahayyülü vardır ben açıkcası anlam veremiyorum...
Demişsiniz ki:
''Yani bisikletin yapımından hareketle motosiklet yapıyoruz. Birileri de motosiklete bakıp arabA yapamaz mı ?''
Kendi içinizde tutarsızsınız..Su 99 derece ısınır..bu nicel bir birikimdir..yani reformdur.. su 100 derece olursa kaynar..bu niteliksel bir değişimdir..bu da devrimdir..bir sanat akımının akım olabilmesi için niteliksel değişime zaruriyeti söz konusudur..aksi takdirde yapılanlar nicel birikime ek ilavelerden başka bir anlam taşımaz.ve sizin asıl yanıldığınız temel nokta işte budur...
''Sorun köklerini geçmişten almaksa bu suçu işliyoruz. Divan şiiri tahsilini yapmışsanız şiirlerimizden bir şey anlamamanıza üzüntü duydum. Bu sizce çelişki değil mi ?''
demişsiniz Şahamettin bey fakat bence şaşırmamanız gerekirdi...Şiir örnekleriniz ortadadır velhasıl...
Ve nedense birden ''biz zaten eskilerden yararlanıyoruz'' demeye başladınız ki...Bir çok üyeniz ve kurucu kişiler siz de dahil hep ''yeni'' olduğunuzu ve bir ''ekol önerdiğinizi'' iddia ettiz...Yoksa tüm o bilgilere ulaşmam mı gerekiyor?.. Bence gerekmiyor...Sebebi size verdiğim cevapların saatine bakınca anlaşılır...
Buyurun eğitime de değinin isterseniz...Çok şükür bu konuda da edecek kelâmımız olur...Fakat sizden daha sakin bir tavırla hareket etmenizi istemek durumundayım.Kezâ ilk cevabınız da kullandığınız kelimelerden bazıları hüsrandır...
''Kurulla ilgili polemik yapmak istemiyorum. Bir şeyi asla boşuna söylemeyeceğime inanın.''
Yapılanın polemik mi yoksa başka şey mi olduğu aşikârdır efendim.Bu sebeple daha fazla sayfanızda kurula yer vermeyiniz... Ya da hikaye bölümünden o bölümü çıkarınız ki inandırıcılık kazansın sözleriniz...
Daha fazla konuşmak gerekiyor ise buyurun forum sayfası açın efendim...Neyi tartışmamız gerekirse tartışırız...Doğrunun yanındayız her daim...
" Siz yenilikten bahsediyorsunuz Şahamettin bey,daha önceleri de defaatle bunu dile getirdiniz...Kökleri geçmişe uzanan şey nasıl yeni olur?Öncelikle ben sizden bunun izahını isteyeyim... Şahsımın ''yeni'' şiirler yazması geleneği bilmediği anlamına gelmez."
Sorun köklerini geçmişten almaksa bu suçu işliyoruz. Divan şiiri tahsilini yapmışsanız şiirlerimizden bir şey anlamamanıza üzüntü duydum. Bu sizce çelişki değil mi ? Gelelim yenillik eskilik meseslesine : Divan şiiri bizim yazdığımız şekil özellikleriyle, dil , bakış açısı, hece sistemine de uyacak şekilde konu açılımıyla mı yazılıyor?
"Lehçeler arası ortaya çıkan ayrışma neticesi ile şiir dilinde de bir duraklama meydana gelmiş... Ama elbette ben size Nesîmi'yi,Fuzulî'yi bu işe karıştırın demiyorum.Hatta ve hatta Kadı Burhaneddin'i bile karıştırmayalım... Fakat duraklama dönemi içersinde dilin savrulmuşluğu elbette ki bazı şiir ve Şairlerin sizin bahsettiğiniz ''ekol'' yada adı her ne ise çok örneklerle bezenmiştir...Kültürel etkileşimin de etkisi ile durum eskiye nazaran daha vahim hale gelmiştir..."
Sizle düellouyu istesem buradan çok şey çıkarırım es geçiyorum.Sadece şunu diyeyim. Sözünü ettiğiniz lehçeler ayrışması ile bilgileri gözden geçirin. Sizin anlatamadığınız şey Azeri Lehçesinin oluşumuysa bu lehçe de zaten o yıllarda şekilenmişti. Buna rağmen duraklama döneminde de hatta gerileme dönemlerinde de azeri sahasının Osmanlı hükümranlığında olduğunu unutmayın.
Ayrıca duraklama döneminde dilin savrulmuşluğundan neyi kastettiğinizi hiç anlamadım. Nedim, Naili Şeyh Galip bu dönem sanatçılarıdır. Şeyh Galip son zirve isimdir 19 YY. peki DİL NEDEN SAVRULMUŞ ANLAMADIM.
Eğer Nabi ekolünü, Naili tarzını, Türk i Basiti kastediyoersanız. Aceba bunların neyini beğenmediniz ya da bizimle ilgisi nedir anlamadım.
"Habibi'nin Halk Şairliği'nden de yol almadığını iddia edersiniz ve ben o zaman size sadece başarılar dilemekle yetinirim..." Habibiden daha yenİ halk şiirimizden esinlenenler var. Divan şiirini de halk şirine taşıyanlar var. Ama sonuçta bunlar esinlenmedir. Aruz ve hece birbirinden tamamen farklı bir yoldadır. Her halde birinin yazılı diğerinin sözlü edebiyat olması gibi çok büyük farkı da işaret edeyim bari. Bu ikisini nasıl bir tutabiliriz.
Şunu mu demek istiyorsunuz. Habibi Özleşimi buldu. Özleşimcilerin biz bulduk dediğ nazım şekilleri ve yaklaşımı o buldu.
Habibiden böyle bir örnek verin diye sizi çok zora düşürmeyim. O bulmuşsa ne güzel ETMİŞ İŞTE BİZ DE ONUN YOLUNDAN GİDİYORUZ o halde . Maksadımıza hasıl oluyorsa kimin bulduğunun ne önemi var ki ? Sorun benim bulmamdan kaynaklan mıyormuş ne güzel Habibi bulmuş olur hepimiz rahatlarız.Bu günü nasıl görebildiğine hiç değinmeyeceğim.
Eğitim konusuna değinmeyeceğim. Ben çözümlediklerime bakabilirim.
Eee Verda hanım İslami dönem edebiyatının ana kaynaklarını ben buldum diye ortaya çıkan biri olursa aptal değil aptal oğlu aptaldır.
En son yapmak istediğim şey kişileri rencide etmektir. İnanın sizinle bu şekilde diayalog hiç arzu etmediğim bir şeydir. Ama beni anladıysanız kanıtlayamayacağım lafı sarf etmeyeceğimi anlamışsınızdır. En az ilgilendiğim konu da kimin ne yaptığıdır.
Kurulla ilgili polemik yapmak istemiyorum. Bir şeyi asla boşuna söylemeyeceğime inanın.
" Şiir ve ekolünüz hakkında Cumhuriyet dönemi şairlerinden bir isim var...Size bu ismi özelden açıklayacağım...Ekol dediğiniz şiir tarzını yıllarca evvel dile getirmiş olan Şairi yani Şahamettin bey"
Niye Özelime yazacaksınız ki. Alenen yazınız Verda hanım. SİZDEN SAKLAYAMADIĞIMIZI EDEBİYAT TARİHİNDEN , Bunca edebiyat fakültesinden nasıl saklarız Değil mi ? O yüzden aleni açıklayın ki millet öğrensin değil mi ? Yani onca edebiyat alemine kül yutturamayız nasılsa.
" Lüften bana izah ediniz ekol adı altında sunduğunuz şiirlerden ne alıyor insanlar?..Ya da şöyle sorayım,ulvî değerleri var da acaba ben körüm de bu sebeple mi göremiyorum?.."
Ulvi değerlerinin olduğunu ne zaman yazmışsak hatalı yazmışız. Nerde yazdığımızı gösteriri misiniz. Özleşim II. Yeni, serbest ve hece kadar ulvidir ya da değildir. aMA ŞAİRİ ULVİ ŞEYLER YAZABİLİYORSA HEPSİN DE YAZABİLİR.
N e verdiğine gelince bana savunduğunuz stilin insanlara ne verdiğini izah edin .Ben onunla mukayese ederek size güzel bir cevap vereyim olmaz mı Verda Hanım .
Biz sadece bir öneri getiiyoruz, O Veli gibi kabul eden eder etmeyen etmez. Bizimkisi bir çeşni sunmak, dün le bu gün arasında bir köprü tesis etmek. Uyulur ya da uyulmaz. Kabul görürü ya da görmez. Sonuçta bizden başka zaralı çıkan olmayacaktır değil mi? Uğraştığımız yanımıza kâr kalır.
Şahamettin bey,siz uzmansınız ya şöyle anlatayım size ve elbette uzmanlığınızı hangi üniversiteden aldığınızı da öğrenmek isterim...Neyse bu sonra ki konu...
Gelelim asıl konuya...Beni düelloya davet edebilmeniz için sizinle aynı denklikte olmamız gerekir...Ki değiliz. Öncelikle üslûp farkımız vardır...
Sadece şunu diyeyim. Sözünü ettiğiniz lehçeler ayrışması ile bilgileri gözden geçirin. Sizin anlatamadığınız şey Azerî Lehçesinin oluşumuysa bu lehçe de zaten o yıllarda şekilenmişti.
Buna rağmen duraklama döneminde de hatta gerileme dönemlerinde de Azerî sahasının Osmanlı hükümranlığında olduğunu unutmayın. Hele bir öğretmen bunu diyorsa hayret ve ibretle karşılarım.Türk Edebiyatı’nın en güçlü kollarından biri olarak addedilen Azerî Edebiyatı, Fars Edebiyatı ile hep içli dışlı olmuştur. Azerî sahası hiçbir zaman edebi anlamda Osmanlı hükümranlığında olmamıştır. Edebiyatı ve Türk Edebiyatı tarihini bu kadar iyi biliyorsunuz... bilgilerinize bazı şeyler daha ekleyeyim, ben.. not düşün; Azeri edebiyatı, bugünkü azat Azerbaycan’da değil, iran hakimiyetindeki Güney Azerbaycan’da yaşama imkanı bulmuştur, burada gelişmiş ve burada zirveye ulaşmıştır. Ve Azeri edebiyatı hiçbir zaman Osmanlı ile bir ilişki içerisinde bulunmamıştır. Kasr-ı Şirin ile az olan bağlar tamamen kopmuştur.
Azeri Edebiyatının en çok etkilendiği kaynak Fars edebiyatıdır, sonra da Mahtumkulu ile hayat bulan yine Türk Edebiyatının yine güçlü kollarından olan Türkmen Edebiyatı’dır. Fars edebiyatıdır ki, Azeri edebiyatının en güçlü ürünleri güney azerbaycan’dan çıkmıştır. Uzak döneme dair küçük bir örnek, Hatayî yalnızca Azeri edebiyatının değil fars edebiyarının da bir şairi’dir. Nesimi aynı kezâ… hatta yakın dönemden bir örnek vermek isterim ki bu iletişimin hâlâ devam ettiğine yönelik kayıt olsun; Muhammet Hüseyin Şehriyâr.. hem yakın dönem Azeri edebiyatının en önemli şairlerindendir, hem de yakın dönem fars edebiyatının en önemli şairlerindendir… Ki Fars Edebiyatı yalnızca Azerî edebiyatını değil, Müslüman Hint edebiyatını da etkilemiştir. Yine yakın döneme dair Pakistanın fikir babası olarak kabul edilen Muhammet İkbal de bu etki ile günümüze kadar ulaşan bir ışıktır.
Bilgilerinizi yeniden gözden geçiriniz…
Ve ilim irfan erkânı düello yapmazlar efendim...Bu söz son derece yanlıştır...(burada Puşkin aramıyoruz) Ve yazdıklarımı dikkatle okumadığınız kanısına varmaya başladım açıkcası...
'' Habibi Özleşimi buldu.'' gibi bir söylemim var mı dikkatle ve tekrar okuyunuz...Habibi örneği bana '' Divan ve halk şiirini bir birine karıştırıyorsunuz.'' demenize karşılık verdiğim bir cevaptır...Umarım şimdi daha iyi anlarsınız ne demek istediğimi...
Ekolünüzün muhteşem örnekleri...Evet Şahamettin bey,ömrümde böyle muhteşem eser okumadım.Yapmayınız...Bu resmen mezâlimdir...
''Özleşozan neşeli havalar çaldı söyledi...görelim ne söyledi:''
Cidden artık iyiden iyiye merak etmeye başladım...Cidden amacınız bir akım yaratmak mıdır yoksa yakında Dede Korkut da Özleşkorkut mu olacaktır?..
Sizin ekol dediğiniz şey eklektir efendim...Eklek...Ekol değildir...Ve ayrıca size Şair adı vereceğimi söylediğimde Cumhuriyet Şairi dedim,Habibi demedim.Tekrar ediyorum dikkatli okuyunuz yazdıklarımı...
''1) Özleşim :yeni sanal edebi akım ismi ''
Bakınız bu sizin terimler sözlüğünüzün ilk maddesi...''sanal''...bunları yazan sizlersiniz ben değilim... Gerçekliğin sanal ile aynı cümlede nasıl bir tahayyülü vardır ben açıkcası anlam veremiyorum...
Demişsiniz ki:
''Yani bisikletin yapımından hareketle motosiklet yapıyoruz. Birileri de motosiklete bakıp arabA yapamaz mı ?''
Kendi içinizde tutarsızsınız..Su 99 derece ısınır..bu nicel bir birikimdir..yani reformdur.. su 100 derece olursa kaynar..bu niteliksel bir değişimdir..bu da devrimdir..bir sanat akımının akım olabilmesi için niteliksel değişime zaruriyeti söz konusudur..aksi takdirde yapılanlar nicel birikime ek ilavelerden başka bir anlam taşımaz.ve sizin asıl yanıldığınız temel nokta işte budur...
''Sorun köklerini geçmişten almaksa bu suçu işliyoruz. Divan şiiri tahsilini yapmışsanız şiirlerimizden bir şey anlamamanıza üzüntü duydum. Bu sizce çelişki değil mi ?''
demişsiniz Şahamettin bey fakat bence şaşırmamanız gerekirdi...Şiir örnekleriniz ortadadır velhasıl...
Ve nedense birden ''biz zaten eskilerden yararlanıyoruz'' demeye başladınız ki...Bir çok üyeniz ve kurucu kişiler siz de dahil hep ''yeni'' olduğunuzu ve bir ''ekol önerdiğinizi'' iddia ettiz...Yoksa tüm o bilgilere ulaşmam mı gerekiyor?.. Bence gerekmiyor...Sebebi size verdiğim cevapların saatine bakınca anlaşılır...
Buyurun eğitime de değinin isterseniz...Çok şükür bu konuda da edecek kelâmımız olur...Fakat sizden daha sakin bir tavırla hareket etmenizi istemek durumundayım.Kezâ ilk cevabınız da kullandığınız kelimelerden bazıları hüsrandır...
''Kurulla ilgili polemik yapmak istemiyorum. Bir şeyi asla boşuna söylemeyeceğime inanın.''
Yapılanın polemik mi yoksa başka şey mi olduğu aşikârdır efendim.Bu sebeple daha fazla sayfanızda kurula yer vermeyiniz... Ya da hikaye bölümünden o bölümü çıkarınız ki inandırıcılık kazansın sözleriniz...
Daha fazla konuşmak gerekiyor ise buyurun forum sayfası açın efendim...Neyi tartışmamız gerekirse tartışırız...Doğrunun yanındayız her daim...
" Siz yenilikten bahsediyorsunuz Şahamettin bey,daha önceleri de defaatle bunu dile getirdiniz...Kökleri geçmişe uzanan şey nasıl yeni olur?Öncelikle ben sizden bunun izahını isteyeyim... Şahsımın ''yeni'' şiirler yazması geleneği bilmediği anlamına gelmez."
Sorun köklerini geçmişten almaksa bu suçu işliyoruz. Divan şiiri tahsilini yapmışsanız şiirlerimizden bir şey anlamamanıza üzüntü duydum. Bu sizce çelişki değil mi ? Gelelim yenillik eskilik meseslesine : Divan şiiri bizim yazdığımız şekil özellikleriyle, dil , bakış açısı, hece sistemine de uyacak şekilde konu açılımıyla mı yazılıyor?
"Lehçeler arası ortaya çıkan ayrışma neticesi ile şiir dilinde de bir duraklama meydana gelmiş... Ama elbette ben size Nesîmi'yi,Fuzulî'yi bu işe karıştırın demiyorum.Hatta ve hatta Kadı Burhaneddin'i bile karıştırmayalım... Fakat duraklama dönemi içersinde dilin savrulmuşluğu elbette ki bazı şiir ve Şairlerin sizin bahsettiğiniz ''ekol'' yada adı her ne ise çok örneklerle bezenmiştir...Kültürel etkileşimin de etkisi ile durum eskiye nazaran daha vahim hale gelmiştir..."
Sizle düellouyu istesem buradan çok şey çıkarırım es geçiyorum.Sadece şunu diyeyim. Sözünü ettiğiniz lehçeler ayrışması ile bilgileri gözden geçirin. Sizin anlatamadığınız şey Azeri Lehçesinin oluşumuysa bu lehçe de zaten o yıllarda şekilenmişti. Buna rağmen duraklama döneminde de hatta gerileme dönemlerinde de azeri sahasının Osmanlı hükümranlığında olduğunu unutmayın.
Ayrıca duraklama döneminde dilin savrulmuşluğundan neyi kastettiğinizi hiç anlamadım. Nedim, Naili Şeyh Galip bu dönem sanatçılarıdır. Şeyh Galip son zirve isimdir 19 YY. peki DİL NEDEN SAVRULMUŞ ANLAMADIM.
Eğer Nabi ekolünü, Naili tarzını, Türk i Basiti kastediyoersanız. Aceba bunların neyini beğenmediniz ya da bizimle ilgisi nedir anlamadım.
"Habibi'nin Halk Şairliği'nden de yol almadığını iddia edersiniz ve ben o zaman size sadece başarılar dilemekle yetinirim..." Habibiden daha yenİ halk şiirimizden esinlenenler var. Divan şiirini de halk şirine taşıyanlar var. Ama sonuçta bunlar esinlenmedir. Aruz ve hece birbirinden tamamen farklı bir yoldadır. Her halde birinin yazılı diğerinin sözlü edebiyat olması gibi çok büyük farkı da işaret edeyim bari. Bu ikisini nasıl bir tutabiliriz.
Şunu mu demek istiyorsunuz. Habibi Özleşimi buldu. Özleşimcilerin biz bulduk dediğ nazım şekilleri ve yaklaşımı o buldu.
Habibiden böyle bir örnek verin diye sizi çok zora düşürmeyim. O bulmuşsa ne güzel ETMİŞ İŞTE BİZ DE ONUN YOLUNDAN GİDİYORUZ o halde . Maksadımıza hasıl oluyorsa kimin bulduğunun ne önemi var ki ? Sorun benim bulmamdan kaynaklan mıyormuş ne güzel Habibi bulmuş olur hepimiz rahatlarız.Bu günü nasıl görebildiğine hiç değinmeyeceğim.
Eğitim konusuna değinmeyeceğim. Ben çözümlediklerime bakabilirim.
Eee Verda hanım İslami dönem edebiyatının ana kaynaklarını ben buldum diye ortaya çıkan biri olursa aptal değil aptal oğlu aptaldır.
En son yapmak istediğim şey kişileri rencide etmektir. İnanın sizinle bu şekilde diayalog hiç arzu etmediğim bir şeydir. Ama beni anladıysanız kanıtlayamayacağım lafı sarf etmeyeceğimi anlamışsınızdır. En az ilgilendiğim konu da kimin ne yaptığıdır.
Kurulla ilgili polemik yapmak istemiyorum. Bir şeyi asla boşuna söylemeyeceğime inanın.
" Şiir ve ekolünüz hakkında Cumhuriyet dönemi şairlerinden bir isim var...Size bu ismi özelden açıklayacağım...Ekol dediğiniz şiir tarzını yıllarca evvel dile getirmiş olan Şairi yani Şahamettin bey"
Niye Özelime yazacaksınız ki. Alenen yazınız Verda hanım. SİZDEN SAKLAYAMADIĞIMIZI EDEBİYAT TARİHİNDEN , Bunca edebiyat fakültesinden nasıl saklarız Değil mi ? O yüzden aleni açıklayın ki millet öğrensin değil mi ? Yani onca edebiyat alemine kül yutturamayız nasılsa.
" Lüften bana izah ediniz ekol adı altında sunduğunuz şiirlerden ne alıyor insanlar?..Ya da şöyle sorayım,ulvî değerleri var da acaba ben körüm de bu sebeple mi göremiyorum?.."
Ulvi değerlerinin olduğunu ne zaman yazmışsak hatalı yazmışız. Nerde yazdığımızı gösteriri misiniz. Özleşim II. Yeni, serbest ve hece kadar ulvidir ya da değildir. aMA ŞAİRİ ULVİ ŞEYLER YAZABİLİYORSA HEPSİN DE YAZABİLİR.
N e verdiğine gelince bana savunduğunuz stilin insanlara ne verdiğini izah edin .Ben onunla mukayese ederek size güzel bir cevap vereyim olmaz mı Verda Hanım .
Biz sadece bir öneri getiiyoruz, O Veli gibi kabul eden eder etmeyen etmez. Bizimkisi bir çeşni sunmak, dün le bu gün arasında bir köprü tesis etmek. Uyulur ya da uyulmaz. Kabul görürü ya da görmez. Sonuçta bizden başka zaralı çıkan olmayacaktır değil mi? Uğraştığımız yanımıza kâr kalır.
'Sİtemiz vitririne taşınan şiirler yüzde doksan beş oranında II. Yeni tarzıdır.Bu tarza karşı olmamakla birlikte bu orantısızlık diğerlerini ve beni de rencide etmektedir. Bu cümleden II.Yeniye karşı olduğum değil karşı olmadığım anlaşılmaz mı sevgili Verda. Şiirimizin her stili kültürümüzün bir parçasıdır. Kolumu sevip bacağımı sevmediğimi nasıl söyleyebilirim. O yüzden şu cümleniz "II.Yeni tarzınının sizi rencide etmesine bir anlam veremedim açıkcası" benim anlattığım değil anlamayı istediğiniz manadır.
" Arap Edebiyatının Aruz'un oluşum safhalarında,Fars ve Türk Edebiyatı’nın Aruz’u sindirebilmek için çok defa işlenmiş ve bir türlü kabul görmemiş olan çalışmalarından ibaret olduğu kanısına varmama neden olmuştur... x. ve XV.yüzyıl şairleri özellikle incelendiği vakit gerekli bilgiler elde edilecektir.İran yani Fars mitolojisinde dahi bu anlatımlar vücud bulmuştur...Elbette ki bu yazılı olmaksızın sözlü geleneğin süregelmesi neticesi ortaya çıkmıştır.Ustûrelerde tarihi ve doku farklılığı sizin ''ekol'' çalışmalarınız içinde de vardır bence...ve fakat bu elbette sadece benim şahsî görüşüm olmayıp,Arap Edebiyatı ile de alâkalı bir gerçekliktir...
Örnekler taranır ve tasnif edilip bir araştırma yapılır ise amaç daha net ortaya çıkacaktır...Yeni olduğunu iddia ettiğiniz bu ekol çok zaman önceleri Azerî edebiyatında çokca dile getirilmiştir.Ama siz derseniz ki;biz bunu Türk Edebiyatı'nda ilk ortaya atanız o zaman ben de size tekrar iyi tahliller yapılması gerektiğini söylemek durumunda kalırım."
Bu uzun paragftan anladığım aruz ölçüsünü, özleşimle; Divan şiirinin konu kaynaklarıyla _mit ,esatir, destan, menkıbe, veli menkıbeleri vb - özleşimin konu kaynaklarını bir birine karıştırmışsınız.
Özleşim ölçüsünün oluşumunu aruzun oluşumuyla bir tutuğunuz anlaşılıyor. Biz aruzdan ve heceden bağımsız bir ölçü oluşturduğumuzu nerde iddia etmişiz ki ? Zaten aruzun temel hareket noktasından esinlendiğimizi, heceyle bağdaştırdığımızı söylüyoruz hep. Yani bisikletin yapımından hareketle motosiklet yapıyoruz. Birileri de motosiklete bakıp arabA yapamaz mı ?
Bunu kabul etmemize rağmen aruzun arapça kelimelerini, gramer ve ses kaidelerine aldırmıyoruz. Biz Türki aruz ile hecceden müteşekkil bir ölçü ortaya koyduk. Buna keşif de denilebilir, esinlenme de . Bu, olaya nereden bakmak istediğinize bağlıdır.
" x. ve XV.yüzyıl şairleri özellikle incelendiği vakit gerekli bilgiler elde edilecektir.İran yani Fars mitolojisinde dahi bu anlatımlar vücud bulmuştur.."
neden XV yy la sınırladınız. SÖZÜNÜ ETTİĞİNİZ konu kaynakları 20. yy kadar uzanıyor. Konu anlayışımızda bunları keşfettik iddiamız mı var. İslami dönem edebiyatının konu kaynakları olan mit ,esatir, destan, menkıbe, veli menkıbeleri, Arap, acem Türk halk hikayeleri vb biz nerede BULDUK diye ima etmişiz hiç anlamadım. Bunları motif olarak kullanmak amaçlarımızla bizzat örtüşür. Fakat kullanma heveslisi de sayılmayız. Ama Grek, Roma kültürlerinin yerine tercih ederiz.
Bunları kullanmayın mı demek istiyorsunuz ? Fakat geçmiş kültürüyle güncel hayat arasında bağlar tesis etmek amacıyla oluşan bir topluluğa bunu öneremezsiniz.
"Yeni olduğunu iddia ettiğiniz bu ekol çok zaman önceleri Azerî edebiyatında çokca dile getirilmiştir"
Verda hanım neler yazmışssınız böyle: İslami devrin konu kaynaklarını Azeriler, Araplar, Acemler, Eyyubiler, Babürlüler, Emeviler, Abbasiler, Secuklular, Osmanlılar vb kullanmıştır. Anlatamdığınız şu galiba :" Eskiden beri işlenen konuları Özleşimciler biz bulduk diye iddia etmesin " Öyle bir iddiamız zaten olamaz. Aşk olsun Verda hanım o kadar aptal mıyız ? Anlaşılıyor ki Özleşimin misyonunu hiç okumamışsınız. Bizim tam derdimiz de budur. Eskiden kullanılan bu gün unutturulan- Bakın siz bile nekadar tereddüt yaşamışssınız ki bu da ne denli haklı olduğumuzu ortaya koymaktadır- konulardan ziyade konulara bakış açısını, teknik, sanat, biçim, nazım türü vb anlayışını güncellemek, bunların çagdaş varvasyonlarını üretmektir.
Yani biz yüzde yüz icatlar peşinde değiliz. " Kaynağını mazisinden alan geleceğiz " ilkesiyle hareket etmeye çalışıyoruz. Bunları çagdaş anlayışla yeniden ele alıyoruz. Çağımıza yeni bir içerik bakış açısı, serbet şiir ve batı şiiri anlayışalrından esinlenmiş yöntemlerele yeniden şekillendiriyoruz. Buna gericilik de , esinlenme de keşif de, özenme de diyebilirsiniz . Bu nerden baktığınıza bağlıdır. Verilecek anlamlandırmalara aldırmadan biz bu işleri başarmaya bakıyoruz.
Tasnife , araştırmaya ne gerek var gidip bir kere Özleşim kurallar bölümünü okuduğunuzda bunların zaten bizim gayelerimizin özü olduğunu analayacaksınız.
Biz icatlar değil gelişim peşindeyiz. Oluşan ilkler de bu amaçların sentezlemesi sonucu doğal oluşumlardır. Bilirsiniz ki fikri gelişimler eylemleri değişitirir ve keşifleri oluşturur. Hiç bir keşif de önceki keşiflerden bağımsız olamaz. Teker bulunmadan araba, elektirik bulunmadan ampulun bulunamayacağı gibi.
İşte Özleşim tam olarak bunun arayışındadır. Kendi düşün yapısı üzerinde aşama gösteremeyen milletler gelişemez. İthal kültür, ithal bilime gebe kalır. Batı uygarlığı tüm uygarlıklardan esinlenmiş ama kendi gelişimini kendi düşün ve inanç dünyasında sağladıgı reformlarla başarmıştır. Bizde bunu başarmak için kendi kültürmüzde reform yapabilmeliyiz.Batının bilgisini kendi dokumuza uygun geliştirmeyi başarmalıyız. Denizli horozu en iyi şekilde denizli horozu gibi ötebilir değil mi ? Onun için tüm teknikleri kendi doğamıza uygun olanda uygulamayı becermemiz şarttır.
Klasik şiirimiz bizim genlerimizdir. Kendi kültür genlerinden arınan her kültür yok olmuştur. Babil, sümer, mısır gibi...Bunların yükselişleri kendi kültürlerini geliştirmeleriyle, YOK OLUŞLARI DA gelişimlerini değişimlere adapte edememeleriyle ilgilidir. Buna biyolojide doğal seleksiyon denilir.
"Divânlar,kasideler,tuyuglar elbette daha geniş bir perspektifte incelenmelidir...Ve elbetteki Azerî Edebiyatı'nın köklü bir sözlü edebiyata dayanması sebebiyle bu Halk Edebiyatını da fazlası ile etkilemiştir. Aşıklar(saz şairleri) ve kalem şuarası(halk şairleri) eski geleneğin yerini heceye bırakmasıyla daha farklı eserler vermişlerdir...Eski edebiyat şekli ile oluşturulan manzumeler de bunlara örnek teşkil edebilirler"
Edebiyat fakültelerinin bunları araştırmaktan başka ne işi olabilir ki ? Azeri ve Anadolu halkı hiç bir zaman heceden kopmadı. Hece anonim veya ozan geleneğinde hiç bırakılmadı. Sizi rencide etmemek için şu kadar söyleyeyim. Divan ve halk şiirini bir birine karıştırıyorsunuz.
" Özleşim şiirlerinde yer bulan kelimelere de bakıldığı vakit aslında kelimelerin kök itibari ile kullanılması gerektiği gibi kullanılmamış olduğunu görürüz."
Şunu mu kastettiniz : Divar= duvar, çiharşenbe = çarşamba, İlla= ille, merdiban = merdiven, derd = derd Bunları elbette dilimize yerleşmiş haliyle yazacağız. Yoksa yazım ve imle hatalarından mı söz ettiniz. İnanın ki Özleşim anlayışı şairlerine hatalı yazın demediği gibi aksine hataya düşmemeyi tembihliyor."
"Şiirlerde kafiyelerin yetersizliği ayrı bir konudur elbette.Teknik olarak bu konuya daha fazla değinmek istemiyorum açıkcası." Bu konuya değinmenize çok şaşırdım . Sizin kaifyeli şiirinizi görmedim. Fakat Ozan geleneğinin bakış açısından özellikle benim bazı şiirlerimde edindiğim tavır açısından haklılığı olan bir yaklaşımdır.
YAZDIĞINIZ BU ELEŞTİRİLERDE EN SOMUT , ELLE TUTULUR , KANITLANABİLİR VE GEÇERLİ OLABİLECEK en nesnel eleştiri budur. Diğerleri ya yanlış bilgilenmeye , ya yanlış anlamaya, ya da eksik bilgiye dayalıydı.
Bazı şiirlerimde Ozan geleneği anlayışına dayanmadan kafiye kullandığım doğrudur. Bazı arkadaşlarımda da bu yanlışlara görülebilir. Ama bazı arkadaşlarımızda bu konuda çok titiz davranmaktadır.
Açıkça ben kafiyede çoğu zaman ses benzerliğini yeterli görmüşümdür.Ozan geleneğine birebir uyan sadece bir kaç heceli şiirim vardır.Bazan da tam uyarım. Söz gelimi bu şiir da bu açıdan hata yoktur.
Bazı aydın ve divan şairlerimizin tutumunu kabullendiğim doğrudur.
" Ak tolgalı beyler beyi haykırdı ilerle Bir yaz günü geçtik Tuna dan kafilelerle. ( Y. Kemal, Bin Atlı ) iler- kafile= iler(i) ler-le , kafile-ler le
Örnekleri yüzlerce verebilirim.
Ama Özleşimin kafiye örgüsü, kafiye anlayışı , şekil , şematik ve nazım birimi açısndan ozan şiirinden farklı olduğunu da kavramış, görmüş olmalıydınız. Yani bu serbet şiirde ölçü ve kafiye neden kullan mıyorsun gibi bir sorgulama kadar hatalıdır.
"Şiir insanlara öz verebildiği müddetçe şiir olabilmiştir...Bazı şiirler dışında,Özleşim şiirlerinin aritmetik göstergesi tutumu ise ayrıca şahsım adına düşündürücüdür..."
İnsanlara öz vermekten kastınızı izah edin ki özleşim şiirlerinin neden insanlara öz vermediğini anlamış olalım . Burasını çok iyi ve kendi anlayışınızla örtüşerek açıklamanızı rica edeyim. Ama isterseniz bu konuda sizinle tartışmaya girmeyelim. Özden ne anladığınızı ben çok iyi biliyorum. Yazacaklarınız kendi anlayışınızı reddetmek olacaktır.
ARİTMETİK GÖSTERGE DERKEN GALİBA RAKAMSAL BAZDAKİ ÖLÇÜ SEMBOLLERİNİ KASTETTİNİZ. İçerik ve şiirle direkt alakası olmayan bu konuda tartışma gereksiz . Sembollerin şu veya bu şekilde gösterilmesinin hiç bir önemi yoktur.Kasıt başka bir şeyse açılımını yapınız lütfen.
ESAS KONUYA GELİNCE
Konuyla ilgili forumlarda bu görüşlerim defalarca kez yazılmıştır.
Şiirlerin seçkiden çekilmesinin suç olduğuna dikkat etmedim. Bu site kurallarına aykırıysa dikkate alırım. Değilse neden rahatsız olurlar ki ? Konu şahsımla ilgilidir.
Tutumum kişseldir Kimseye siz de çekin denmemiştir. Ve denmeyecektir.
"sanat anlayışı bizim dışımızdakileri görmemek ve sanatı sadece kendi ölçülerimiz doğrultusunda değerlendirmek ise sizinle bu konuda elbette aynı düşünceye sahip olamam..."
Tepkimin nedenini bana aksettirmişsiniz. Bu konuda kimseyi üzmek istemem . Ama şunu yazabileyim " Şiirde anlama, ahenge, duyguya yer vermeyip ölçüye, kurallara ( yazım , imla noktalama dahil) sanatsallığa karşı çıkan şiirleri başarılı bulurken, şiirde tüm bunlara sahip çıkan şiir anlayışları görmezlikten gelinince doğrusu mu yapılmış oluyor.
Şu da olabilir : Denilir ki bu site II. Yeni anlayışının sitesidir ve bu tarz şiirleri ödüllendirmek amacıyla kurulmuştur. Bakın o zaman kimse küsmeyecek, darılmayacak, tepki vermeyecektir.
Bakın Heceye gönül verenler atölyesi heceli şiir yarışması yapıyor anlamı şudur. Seçilecek olan ayın şiiri hece ölçüsünün kurallarına uygun şiir olacaktır.
Kimse de buna içerlememekte kızmamaktadır.
Seçici kurulun tarafsız ve güvenilir şairlerden seçilmesi ayrı bir şey, sürekli aynı tutumu sergilemesi ayrı bir şeydir. Sözünü ettiğimiz konu kişilerin kimlikleri karakterleri vb değil, tutumlarıdır.
Secici kurulun tarafsız olabilmesi şiirin her tarzına vakıf olabilmesi ile ilgilidir. Hece , aruz, A.İlhan, O. Veli tarzı serbest şiirlerin çok nadir seçilmesi çok manidardır.
Maksadım bağcıyı dövmek değil üzümün adil paylaştırılmasıdır.
Üzüm yetiştirenler üzüm yiyenlerden siteyi daha çok seviyor demektir. Sadece yemek için gelenlerin üzüm kalmayınca gideceğinin bilnmesi gerekir..
Üretenler asmasını bırakıp gitmeyi pek istemezler.
Şahamettin bey,bu uzun cevap için bu kadar beklemenize gerek yoktu bence... Bilgi ve birikimizi pekâla dün bu yorumu okuduğunuz vakitte de yapabilirdiniz...
Şimdi gelelim bana cevaben yazmış olduklarınıza...
''Bu uzun paragftan anladığım aruz ölçüsünü, özleşimle; Divan şiirinin konu kaynaklarıyla _mit ,esatir, destan, menkıbe, veli menkıbeleri vb - özleşimin konu kaynaklarını bir birine karıştırmışsınız.''
Siz yenilikten bahsediyorsunuz Şahamettin bey,daha önceleri de defaatle bunu dile getirdiniz...Kökleri geçmişe uzanan şey nasıl yeni olur?Öncelikle ben sizden bunun izahını isteyeyim... Şahsımın ''yeni'' şiirler yazması geleceği bilmediği anlamına gelmez.
Kaldı ki,bahsettiğiniz Divân,Aruz,Esatir,Ustûre başlıca eğitim alanlarım olup yıllarca Arap Edebiyatı'nda Aruz ve Divân şiirleri konusunda çalışma ve eğitimim mevcuttur...Bunu size özelden verebileceğim isim ve fakülte isimleri net açıklar...
Tarihleri sınırlı tutma sebebim gayet açıktır...Yeterli bilgi sahibi insanların da bunu anlayacağından eminim. Fakat bir yanlış anlama var ise hemen konuya kısaca değineyim... Lehçeler arası ortaya çıkan ayrışma neticesi ile şiir dilinde de bir duraklama meydana gelmiş... Ama elbette ben size NesÎmi'yi,Fuzulî'yi bu işe karıştırın demiyorum.Hatta ve hatta Kadı Burhaneddin'i bile karıştırmayalım. Fakat duraklama dönemi içersinde dilin savrulmuşluğu elbette ki bazı şiir ve Şairlerin sizin bahsettiğiniz ''ekol'' ya da adı her ne ise çok öerneklerle bezenmiştir...Kültürel etkileşimin de etkisi ile durum eskiye nazaran daha vahim hale gelmiştir...
Ve demişsiniz ki:
''Divan ve halk şiirini bir birine karıştırıyorsunuz''
Çok şükür neyi nasıl yazdığımın farkındayım Şahamettin bey...Edebiyat sadece Edebiyat Öğretmenliği ile sınırlı kalsaydı benim gibi binlerce Edebiyat eğitimi yapmış insanlar edebiyat yoksunu olarak ortalarda dolaşıyor olurdu.Ama durum sizin de bildiğiniz gibi söyleminizin tam aksidir... Siyer yazara ve Halk Edebiyatı örneklerini sadece Türk Dilinde örnekleyerek konuya bu açılımı getirmek çok büyük tutarsızlıktır...Siz şimdi çıkıp bana Habibi'nin Halk Şairliği'nden de yol almadığını iddia edersiniz ve ben o zaman size sadece başarılar dilemekle yetinirim...
Yine devam edelim sözlerinizle isterseniz...
''Konunun uzmanı kabul edilmem ve ekol önerebilen biri olarak kendi şiirlerimin bile seçilemeyişini kendime ve bana üstad diye hitap eden kişlere ifade edememekteyim.''
Uzmanlık...Peki siz uzman olun Şahamettin bey ve biz bu uzmanlığınızdan yararlanıp feyz alalım...Lüften bana izah ediniz ekol adı altında sunduğunuz şiirlerden ne alıyor insanlar?..Ya da şöyle sorayım,ulvî değerleri var da acaba ben körüm de bu sebeple mi göremiyorum?..Ki hiç şiirden anlamam ben...Şiir bilgim sıfırdır...Şiirin duygusu ve kafiyesinden de anlamam... İzah edin bana lütfen...olur mu?..
Bir de bir söyleminiz var ki inanın okuduğum vakit eyvahlar olsun dedim...
''Verda hanım o kadar aptal mıyız ?''
Çok pardon ama size kim aptal dedi?..Ben mi?..Yakıştıramadım size...Edip ve Uzman kişiliğinize...Destûr alayım efendim...
''Secici kurulun tarafsız olabilmesi şiirin her tarzına vakıf olabilmesi ile ilgilidir. Hece , aruz, A.İlhan, O. Veli tarzı serbest şiirlerin çok nadir seçilmesi çok manidardır.''
Seçici kurul şiirin her tarzına vakıftır!..Siz çok iyi bilirsiniz Şahamettin bey bunu!.. Ne demek istediğimi de gayet iyi bilirsiniz...O sebeple daha fazla kelâm etmeyeyim bu konuda ...Yoksa durum farklı bir noktaya gelir ve bu şahsıma yakışmaz...Kaldı ki,durum şiir muhabbetinden çıkar başka bir yol alır... Kurul şikayetinizi taraftar toplar gibi sayfanızda yapmak yerine yönetime bildiriniz...Kurulu rencide etmek kimsenin aslî görevi değildir!..
Açıkca seçimden rencide olduğunu dile getirip sonra bu söylemize ters düşen beyânlar sunan sizsiniz efendim...Ben değilim. Şiir ve ekolünüz hakkında Cumhuriyet dönemi şairlerinden bir isim var... Size bu ismi özelden açıklayacağım...Ekol dediğiniz şiir tarzını yıllarca evvel dile getirmiş olan Şairi yani Şahamettin bey...Şimdilik size ve çalışma arkadaşlarınıza başarılar dilerim...Bu sizi ya da şiirinizi rencide edilmek için yazılmış bir cevap değildir...Bu sadece gördüğüm yanlışı ifade etmem zorunluluğumdur.
Şahamettin bey,bu uzun cevap için bu kadar beklemenize gerek yoktu bence... Bilgi ve birikimizi pekâla dün bu yorumu okuduğunuz vakitte de yapabilirdiniz...
Şimdi gelelim bana cevaben yazmış olduklarınıza...
''Bu uzun paragftan anladığım aruz ölçüsünü, özleşimle; Divan şiirinin konu kaynaklarıyla _mit ,esatir, destan, menkıbe, veli menkıbeleri vb - özleşimin konu kaynaklarını bir birine karıştırmışsınız.''
Siz yenilikten bahsediyorsunuz Şahamettin bey,daha önceleri de defaatle bunu dile getirdiniz...Kökleri geçmişe uzanan şey nasıl yeni olur?Öncelikle ben sizden bunun izahını isteyeyim... Şahsımın ''yeni'' şiirler yazması geleceği bilmediği anlamına gelmez.
Kaldı ki,bahsettiğiniz Divân,Aruz,Esatir,Ustûre başlıca eğitim alanlarım olup yıllarca Arap Edebiyatı'nda Aruz ve Divân şiirleri konusunda çalışma ve eğitimim mevcuttur...Bunu size özelden verebileceğim isim ve fakülte isimleri net açıklar...
Tarihleri sınırlı tutma sebebim gayet açıktır...Yeterli bilgi sahibi insanların da bunu anlayacağından eminim. Fakat bir yanlış anlama var ise hemen konuya kısaca değineyim... Lehçeler arası ortaya çıkan ayrışma neticesi ile şiir dilinde de bir duraklama meydana gelmiş... Ama elbette ben size NesÎmi'yi,Fuzulî'yi bu işe karıştırın demiyorum.Hatta ve hatta Kadı Burhaneddin'i bile karıştırmayalım. Fakat duraklama dönemi içersinde dilin savrulmuşluğu elbette ki bazı şiir ve Şairlerin sizin bahsettiğiniz ''ekol'' ya da adı her ne ise çok öerneklerle bezenmiştir...Kültürel etkileşimin de etkisi ile durum eskiye nazaran daha vahim hale gelmiştir...
Ve demişsiniz ki:
''Divan ve halk şiirini bir birine karıştırıyorsunuz''
Çok şükür neyi nasıl yazdığımın farkındayım Şahamettin bey...Edebiyat sadece Edebiyat Öğretmenliği ile sınırlı kalsaydı benim gibi binlerce Edebiyat eğitimi yapmış insanlar edebiyat yoksunu olarak ortalarda dolaşıyor olurdu.Ama durum sizin de bildiğiniz gibi söyleminizin tam aksidir... Siyer yazara ve Halk Edebiyatı örneklerini sadece Türk Dilinde örnekleyerek konuya bu açılımı getirmek çok büyük tutarsızlıktır...Siz şimdi çıkıp bana Habibi'nin Halk Şairliği'nden de yol almadığını iddia edersiniz ve ben o zaman size sadece başarılar dilemekle yetinirim...
Yine devam edelim sözlerinizle isterseniz...
''Konunun uzmanı kabul edilmem ve ekol önerebilen biri olarak kendi şiirlerimin bile seçilemeyişini kendime ve bana üstad diye hitap eden kişlere ifade edememekteyim.''
Uzmanlık...Peki siz uzman olun Şahamettin bey ve biz bu uzmanlığınızdan yararlanıp feyz alalım...Lüften bana izah ediniz ekol adı altında sunduğunuz şiirlerden ne alıyor insanlar?..Ya da şöyle sorayım,ulvî değerleri var da acaba ben körüm de bu sebeple mi göremiyorum?..Ki hiç şiirden anlamam ben...Şiir bilgim sıfırdır...Şiirin duygusu ve kafiyesinden de anlamam... İzah edin bana lütfen...olur mu?..
Bir de bir söyleminiz var ki inanın okuduğum vakit eyvahlar olsun dedim...
''Verda hanım o kadar aptal mıyız ?''
Çok pardon ama size kim aptal dedi?..Ben mi?..Yakıştıramadım size...Edip ve Uzman kişiliğinize...Destûr alayım efendim...
''Secici kurulun tarafsız olabilmesi şiirin her tarzına vakıf olabilmesi ile ilgilidir. Hece , aruz, A.İlhan, O. Veli tarzı serbest şiirlerin çok nadir seçilmesi çok manidardır.''
Seçici kurul şiirin her tarzına vakıftır!..Siz çok iyi bilirsiniz Şahamettin bey bunu!.. Ne demek istediğimi de gayet iyi bilirsiniz...O sebeple daha fazla kelâm etmeyeyim bu konuda ...Yoksa durum farklı bir noktaya gelir ve bu şahsıma yakışmaz...Kaldı ki,durum şiir muhabbetinden çıkar başka bir yol alır... Kurul şikayetinizi taraftar toplar gibi sayfanızda yapmak yerine yönetime bildiriniz...Kurulu rencide etmek kimsenin aslî görevi değildir!..
Açıkca seçimden rencide olduğunu dile getirip sonra bu söylemize ters düşen beyânlar sunan sizsiniz efendim...Ben değilim. Şiir ve ekolünüz hakkında Cumhuriyet dönemi şairlerinden bir isim var... Size bu ismi özelden açıklayacağım...Ekol dediğiniz şiir tarzını yıllarca evvel dile getirmiş olan Şairi yani Şahamettin bey...Şimdilik size ve çalışma arkadaşlarınıza başarılar dilerim...Bu sizi ya da şiirinizi rencide edilmek için yazılmış bir cevap değildir...Bu sadece gördüğüm yanlışı ifade etmem zorunluluğumdur.
Sn.Şahamettin bey,şiirinizden çok şiirin hikayesi dikkat çekmektedir takdir edersiniz ki... Bu sebeple benim de bir kaç kelâmım olacak bu konuda...
Demişsiniz ki:
''Saygı duyduğum, sanatına hayran olduğum, az sayıdaki değerli şairlerimizin şiir sanatının inceliklerini taşıyan şiirlerinin sürekli göz ardı edilmesi üzüntü vericidir.''
Seçki kurulu ne hikmetse bu sayfada hedef olmuş...bu son derece yanlıştır...bir istek veya bir şikayet var ise bu yönetime bildirilir...diğer seçenek ise forum sayfası açmaktır... Aslında yönetim hergün bir başka üyeyi kurula alsa da sitede ne kadar şaheser var ortaya çıksa...hep beraber okuyup feyz alsak fena olmaz,değil mi?..
Yine demişsiniz ki:
''Sİtemiz vitririne taşınan şiirler yüzde doksan beş oranında II. Yeni tarzıdır.Bu tarza karşı olmamakla birlikte bu orantısızlık diğerlerini ve beni de rencide etmektedir. Seçilen şiirlerin " estetik ve sanat değeri nedir ?" sorularına cevap verilememektedir.''
II.Yeni tarzınının sizi rencide etmesine bir anlam veremedim açıkcası...Sitenin geneline baktığınız vakit hakim olan yeni bu durumda daha çok gündemde olacaktır.bu elbette ki en doğal olanıdır. sizin bahsettiğiniz ''estetik ve sanat değeri'' elbette tartışılabilir...Fakat eğer ki sanat anlayışı bizim dışımızdakileri görmemek ve sanatı sadece kendi ölçülerimiz doğrultusunda değerlendirmek ise sizinle bu konuda elbette aynı düşünceye sahip olamam...
Yine demişsiniz ki:
''Ülkemizin bu en güzel sanat vitrininde şiir sanatının hangi değerlerini taşıdığının izah edilemediği ürünlerin sürekli sergilenmesi ironi yaratmaktadır. Konunun uzmanı kabul edilmem ve ekol önerebilen biri olarak kendi şiirlerimin bile seçilemeyişini kendime ve bana üstad diye hitap eden kişlere ifade edememekteyim.''
Bahse konu olan ekol atölyeniz şahsım tarafından incelenmiştir.Ve gördüğüm o ki;Arap Edebiyatının Aruz'un oluşum safhalarında,Fars ve Türk Edebiyatı’nın Aruz’u sindirebilmek için çok defa işlenmiş ve bir türlü kabul görmemiş olan çalışmalarından ibaret olduğu kanısına varmama neden olmuştur...
x. ve XV.yüzyıl şairleri özellikle incelendiği vakit gerekli bilgiler elde edilecektir.İran yani Fars mitolojisinde dahi bu anlatımlar vücud bulmuştur...Elbette ki bu yazılı olmaksızın sözlü geleneğin süregelmesi neticesi ortaya çıkmıştır. Ustûrelerde tarihi ve doku farklılığı sizin ''ekol'' çalışmalarınız içinde de vardır bence...ve fakat bu elbette sadece benim şahsî görüşüm olmayıp,Arap Edebiyatı ile de alâkalı bir gerçekliktir...
Örnekler taranır ve tasnif edilip bir araştırma yapılır ise amaç daha net ortaya çıkacaktır...Yeni olduğunu iddia ettiğiniz bu ekol çok zaman önceleri Azerî edebiyatında çokca dile getirilmiştir.Ama siz derseniz ki;biz bunu Türk Edebiyatı'nda ilk ortaya atanız o zaman ben de size tekrar iyi tahliller yapılması gerektiğini söylemek durumunda kalırım... Divânlar,kasideler,tuyuglar elbette daha geniş bir perspektifte incelenmelidir...Ve elbetteki Azerî Edebiyatı'nın köklü bir sözlü edebiyata dayanması sebebiyle bu Halk Edebiyatını da fazlası ile etkilemiştir. Aşıklar(saz şairleri) ve kalem şuarası(halk şairleri) eski geleneğin yerini heceye bırakmasıyla daha farklı eserler vermişlerdir...Eski edebiyat şekli ile oluşturulan manzumeler de bunlara örnek teşkil edebilirler...
Özleşim şiirlerinde yer bulan kelimelere de bakıldığı vakit aslında kelimelerin kök itibari ile kullanılması gerektiği gibi kullanılmamış olduğunu görürüz.Şiirlerde kafiyelerin yetersizliği ayrı bir konudur elbette.Teknik olarak bu konuya daha fazla değinmek istemiyorum açıkcası. Şiir insanlara öz verebildiği müddetçe şiir olabilmiştir...Bazı şiirler dışında,Özleşim şiirlerinin aritmetik göstergesi tutumu ise ayrıca şahsım adına düşündürücüdür...
Yine sizin söyleminize istinaden devam edeceğim sözlerime.Çok ilginç bulduğum sözleriniz şöyledir:
''Kimseyi kırmamak adına üzerime düşen sorumlulukları ifa etmek ama seçkiye de girmemek için şiirlerimin ilk gün bir kaç mısraını sonraki günlerde de geri kalanını asmak suretiyle şiirlerimi seçkiden çekmek zorunda kalıyorum.''
Seçkiye lâyık olmak...Cidden artık tüm sitenin bir seçki karmaşası içinde olduğunu,şiirin yakasına takılan beyaz veya kırmızı kurdelanın sanki Türk Şiiri etiketi olduğu gibi bir düşünce içinde olan insanları görmek beni çok şaşırtıyor. Seçkiye girip girmemek sizin değil elbette ki kurulun tercihi olmalıdır.Siz bu tutum ve davranışlarınızla aslında büyük bir yanlış yaptığınız düşünmek bile şahsım adına üzücüdür... Ve en çok öğrenmek istediğim ve cevap vermenizi beklediğim şey ise;neden bir forum açmadığınızdır... Forum açmış olsaydınız bu konular daha dikkatli ve özenli bir şekilde görüşülüp tartışılırdı...Sayfanızda bu konuya değinmeniz genel itibari ile Özleşim taraftarı insanların görüşlerini almak ve diğer düşüncelere yolu kapatmaktır kanısındayım...En azından tek taraftarlık bir trübün maçına dönebilir bu durum.
Sözün ahvâl-i özeti şudur ki:
Edebiyat Defteri bünyesinde kurulda olan kişilerin Edebiyat bilgisi ve tarafsızlığı göz önünde tutularak seçildiği görüşündeyim...Ve bu görüşümü değiştirecek her hangi bir gelişme olmadı... Sizin de en azından o diğer üyeler kadar kurula saygılı olmanız gerektiği kanısındayım Şahamettin bey... Ve belki daha fazlasını...
'Sİtemiz vitririne taşınan şiirler yüzde doksan beş oranında II. Yeni tarzıdır.Bu tarza karşı olmamakla birlikte bu orantısızlık diğerlerini ve beni de rencide etmektedir. Bu cümleden II.Yeniye karşı olduğum değil karşı olmadığım anlaşılmaz mı sevgili Verda. Şiirimizin her stili kültürümüzün bir parçasıdır. Kolumu sevip bacağımı sevmediğimi nasıl söyleyebilirim. O yüzden şu cümleniz "II.Yeni tarzınının sizi rencide etmesine bir anlam veremedim açıkcası" benim anlattığım değil anlamayı istediğiniz manadır.
" Arap Edebiyatının Aruz'un oluşum safhalarında,Fars ve Türk Edebiyatı’nın Aruz’u sindirebilmek için çok defa işlenmiş ve bir türlü kabul görmemiş olan çalışmalarından ibaret olduğu kanısına varmama neden olmuştur... x. ve XV.yüzyıl şairleri özellikle incelendiği vakit gerekli bilgiler elde edilecektir.İran yani Fars mitolojisinde dahi bu anlatımlar vücud bulmuştur...Elbette ki bu yazılı olmaksızın sözlü geleneğin süregelmesi neticesi ortaya çıkmıştır.Ustûrelerde tarihi ve doku farklılığı sizin ''ekol'' çalışmalarınız içinde de vardır bence...ve fakat bu elbette sadece benim şahsî görüşüm olmayıp,Arap Edebiyatı ile de alâkalı bir gerçekliktir...
Örnekler taranır ve tasnif edilip bir araştırma yapılır ise amaç daha net ortaya çıkacaktır...Yeni olduğunu iddia ettiğiniz bu ekol çok zaman önceleri Azerî edebiyatında çokca dile getirilmiştir.Ama siz derseniz ki;biz bunu Türk Edebiyatı'nda ilk ortaya atanız o zaman ben de size tekrar iyi tahliller yapılması gerektiğini söylemek durumunda kalırım."
Bu uzun paragftan anladığım aruz ölçüsünü, özleşimle; Divan şiirinin konu kaynaklarıyla _mit ,esatir, destan, menkıbe, veli menkıbeleri vb - özleşimin konu kaynaklarını bir birine karıştırmışsınız.
Özleşim ölçüsünün oluşumunu aruzun oluşumuyla bir tutuğunuz anlaşılıyor. Biz aruzdan ve heceden bağımsız bir ölçü oluşturduğumuzu nerde iddia etmişiz ki ? Zaten aruzun temel hareket noktasından esinlendiğimizi, heceyle bağdaştırdığımızı söylüyoruz hep. Yani bisikletin yapımından hareketle motosiklet yapıyoruz. Birileri de motosiklete bakıp arabA yapamaz mı ?
Bunu kabul etmemize rağmen aruzun arapça kelimelerini, gramer ve ses kaidelerine aldırmıyoruz. Biz Türki aruz ile hecceden müteşekkil bir ölçü ortaya koyduk. Buna keşif de denilebilir, esinlenme de . Bu, olaya nereden bakmak istediğinize bağlıdır.
" x. ve XV.yüzyıl şairleri özellikle incelendiği vakit gerekli bilgiler elde edilecektir.İran yani Fars mitolojisinde dahi bu anlatımlar vücud bulmuştur.."
neden XV yy la sınırladınız. SÖZÜNÜ ETTİĞİNİZ konu kaynakları 20. yy kadar uzanıyor. Konu anlayışımızda bunları keşfettik iddiamız mı var. İslami dönem edebiyatının konu kaynakları olan mit ,esatir, destan, menkıbe, veli menkıbeleri, Arap, acem Türk halk hikayeleri vb biz nerede BULDUK diye ima etmişiz hiç anlamadım. Bunları motif olarak kullanmak amaçlarımızla bizzat örtüşür. Fakat kullanma heveslisi de sayılmayız. Ama Grek, Roma kültürlerinin yerine tercih ederiz.
Bunları kullanmayın mı demek istiyorsunuz ? Fakat geçmiş kültürüyle güncel hayat arasında bağlar tesis etmek amacıyla oluşan bir topluluğa bunu öneremezsiniz.
"Yeni olduğunu iddia ettiğiniz bu ekol çok zaman önceleri Azerî edebiyatında çokca dile getirilmiştir"
Verda hanım neler yazmışssınız böyle: İslami devrin konu kaynaklarını Azeriler, Araplar, Acemler, Eyyubiler, Babürlüler, Emeviler, Abbasiler, Secuklular, Osmanlılar vb kullanmıştır. Anlatamdığınız şu galiba :" Eskiden beri işlenen konuları Özleşimciler biz bulduk diye iddia etmesin " Öyle bir iddiamız zaten olamaz. Aşk olsun Verda hanım o kadar aptal mıyız ? Anlaşılıyor ki Özleşimin misyonunu hiç okumamışsınız. Bizim tam derdimiz de budur. Eskiden kullanılan bu gün unutturulan- Bakın siz bile nekadar tereddüt yaşamışssınız ki bu da ne denli haklı olduğumuzu ortaya koymaktadır- konulardan ziyade konulara bakış açısını, teknik, sanat, biçim, nazım türü vb anlayışını güncellemek, bunların çagdaş varvasyonlarını üretmektir.
Yani biz yüzde yüz icatlar peşinde değiliz. " Kaynağını mazisinden alan geleceğiz " ilkesiyle hareket etmeye çalışıyoruz. Bunları çagdaş anlayışla yeniden ele alıyoruz. Çağımıza yeni bir içerik bakış açısı, serbet şiir ve batı şiiri anlayışalrından esinlenmiş yöntemlerele yeniden şekillendiriyoruz. Buna gericilik de , esinlenme de keşif de, özenme de diyebilirsiniz . Bu nerden baktığınıza bağlıdır. Verilecek anlamlandırmalara aldırmadan biz bu işleri başarmaya bakıyoruz.
Tasnife , araştırmaya ne gerek var gidip bir kere Özleşim kurallar bölümünü okuduğunuzda bunların zaten bizim gayelerimizin özü olduğunu analayacaksınız.
Biz icatlar değil gelişim peşindeyiz. Oluşan ilkler de bu amaçların sentezlemesi sonucu doğal oluşumlardır. Bilirsiniz ki fikri gelişimler eylemleri değişitirir ve keşifleri oluşturur. Hiç bir keşif de önceki keşiflerden bağımsız olamaz. Teker bulunmadan araba, elektirik bulunmadan ampulun bulunamayacağı gibi.
İşte Özleşim tam olarak bunun arayışındadır. Kendi düşün yapısı üzerinde aşama gösteremeyen milletler gelişemez. İthal kültür, ithal bilime gebe kalır. Batı uygarlığı tüm uygarlıklardan esinlenmiş ama kendi gelişimini kendi düşün ve inanç dünyasında sağladıgı reformlarla başarmıştır. Bizde bunu başarmak için kendi kültürmüzde reform yapabilmeliyiz.Batının bilgisini kendi dokumuza uygun geliştirmeyi başarmalıyız. Denizli horozu en iyi şekilde denizli horozu gibi ötebilir değil mi ? Onun için tüm teknikleri kendi doğamıza uygun olanda uygulamayı becermemiz şarttır.
Klasik şiirimiz bizim genlerimizdir. Kendi kültür genlerinden arınan her kültür yok olmuştur. Babil, sümer, mısır gibi...Bunların yükselişleri kendi kültürlerini geliştirmeleriyle, YOK OLUŞLARI DA gelişimlerini değişimlere adapte edememeleriyle ilgilidir. Buna biyolojide doğal seleksiyon denilir.
"Divânlar,kasideler,tuyuglar elbette daha geniş bir perspektifte incelenmelidir...Ve elbetteki Azerî Edebiyatı'nın köklü bir sözlü edebiyata dayanması sebebiyle bu Halk Edebiyatını da fazlası ile etkilemiştir. Aşıklar(saz şairleri) ve kalem şuarası(halk şairleri) eski geleneğin yerini heceye bırakmasıyla daha farklı eserler vermişlerdir...Eski edebiyat şekli ile oluşturulan manzumeler de bunlara örnek teşkil edebilirler"
Edebiyat fakültelerinin bunları araştırmaktan başka ne işi olabilir ki ? Azeri ve Anadolu halkı hiç bir zaman heceden kopmadı. Hece anonim veya ozan geleneğinde hiç bırakılmadı. Sizi rencide etmemek için şu kadar söyleyeyim. Divan ve halk şiirini bir birine karıştırıyorsunuz.
" Özleşim şiirlerinde yer bulan kelimelere de bakıldığı vakit aslında kelimelerin kök itibari ile kullanılması gerektiği gibi kullanılmamış olduğunu görürüz."
Şunu mu kastettiniz : Divar= duvar, çiharşenbe = çarşamba, İlla= ille, merdiban = merdiven, derd = derd Bunları elbette dilimize yerleşmiş haliyle yazacağız. Yoksa yazım ve imle hatalarından mı söz ettiniz. İnanın ki Özleşim anlayışı şairlerine hatalı yazın demediği gibi aksine hataya düşmemeyi tembihliyor."
"Şiirlerde kafiyelerin yetersizliği ayrı bir konudur elbette.Teknik olarak bu konuya daha fazla değinmek istemiyorum açıkcası." Bu konuya değinmenize çok şaşırdım . Sizin kaifyeli şiirinizi görmedim. Fakat Ozan geleneğinin bakış açısından özellikle benim bazı şiirlerimde edindiğim tavır açısından haklılığı olan bir yaklaşımdır.
YAZDIĞINIZ BU ELEŞTİRİLERDE EN SOMUT , ELLE TUTULUR , KANITLANABİLİR VE GEÇERLİ OLABİLECEK en nesnel eleştiri budur. Diğerleri ya yanlış bilgilenmeye , ya yanlış anlamaya, ya da eksik bilgiye dayalıydı.
Bazı şiirlerimde Ozan geleneği anlayışına dayanmadan kafiye kullandığım doğrudur. Bazı arkadaşlarımda da bu yanlışlara görülebilir. Ama bazı arkadaşlarımızda bu konuda çok titiz davranmaktadır.
Açıkça ben kafiyede çoğu zaman ses benzerliğini yeterli görmüşümdür.Ozan geleneğine birebir uyan sadece bir kaç heceli şiirim vardır.Bazan da tam uyarım. Söz gelimi bu şiir da bu açıdan hata yoktur.
Bazı aydın ve divan şairlerimizin tutumunu kabullendiğim doğrudur.
" Ak tolgalı beyler beyi haykırdı ilerle Bir yaz günü geçtik Tuna dan kafilelerle. ( Y. Kemal, Bin Atlı ) iler- kafile= iler(i) ler-le , kafile-ler le
Örnekleri yüzlerce verebilirim.
Ama Özleşimin kafiye örgüsü, kafiye anlayışı , şekil , şematik ve nazım birimi açısndan ozan şiirinden farklı olduğunu da kavramış, görmüş olmalıydınız. Yani bu serbet şiirde ölçü ve kafiye neden kullan mıyorsun gibi bir sorgulama kadar hatalıdır.
"Şiir insanlara öz verebildiği müddetçe şiir olabilmiştir...Bazı şiirler dışında,Özleşim şiirlerinin aritmetik göstergesi tutumu ise ayrıca şahsım adına düşündürücüdür..."
İnsanlara öz vermekten kastınızı izah edin ki özleşim şiirlerinin neden insanlara öz vermediğini anlamış olalım . Burasını çok iyi ve kendi anlayışınızla örtüşerek açıklamanızı rica edeyim. Ama isterseniz bu konuda sizinle tartışmaya girmeyelim. Özden ne anladığınızı ben çok iyi biliyorum. Yazacaklarınız kendi anlayışınızı reddetmek olacaktır.
ARİTMETİK GÖSTERGE DERKEN GALİBA RAKAMSAL BAZDAKİ ÖLÇÜ SEMBOLLERİNİ KASTETTİNİZ. İçerik ve şiirle direkt alakası olmayan bu konuda tartışma gereksiz . Sembollerin şu veya bu şekilde gösterilmesinin hiç bir önemi yoktur.Kasıt başka bir şeyse açılımını yapınız lütfen.
ESAS KONUYA GELİNCE
Konuyla ilgili forumlarda bu görüşlerim defalarca kez yazılmıştır.
Şiirlerin seçkiden çekilmesinin suç olduğuna dikkat etmedim. Bu site kurallarına aykırıysa dikkate alırım. Değilse neden rahatsız olurlar ki ? Konu şahsımla ilgilidir.
Tutumum kişseldir Kimseye siz de çekin denmemiştir. Ve denmeyecektir.
"sanat anlayışı bizim dışımızdakileri görmemek ve sanatı sadece kendi ölçülerimiz doğrultusunda değerlendirmek ise sizinle bu konuda elbette aynı düşünceye sahip olamam..."
Tepkimin nedenini bana aksettirmişsiniz. Bu konuda kimseyi üzmek istemem . Ama şunu yazabileyim " Şiirde anlama, ahenge, duyguya yer vermeyip ölçüye, kurallara ( yazım , imla noktalama dahil) sanatsallığa karşı çıkan şiirleri başarılı bulurken, şiirde tüm bunlara sahip çıkan şiir anlayışları görmezlikten gelinince doğrusu mu yapılmış oluyor.
Şu da olabilir : Denilir ki bu site II. Yeni anlayışının sitesidir ve bu tarz şiirleri ödüllendirmek amacıyla kurulmuştur. Bakın o zaman kimse küsmeyecek, darılmayacak, tepki vermeyecektir.
Bakın Heceye gönül verenler atölyesi heceli şiir yarışması yapıyor anlamı şudur. Seçilecek olan ayın şiiri hece ölçüsünün kurallarına uygun şiir olacaktır.
Kimse de buna içerlememekte kızmamaktadır.
Seçici kurulun tarafsız ve güvenilir şairlerden seçilmesi ayrı bir şey, sürekli aynı tutumu sergilemesi ayrı bir şeydir. Sözünü ettiğimiz konu kişilerin kimlikleri karakterleri vb değil, tutumlarıdır.
Secici kurulun tarafsız olabilmesi şiirin her tarzına vakıf olabilmesi ile ilgilidir. Hece , aruz, A.İlhan, O. Veli tarzı serbest şiirlerin çok nadir seçilmesi çok manidardır.
Maksadım bağcıyı dövmek değil üzümün adil paylaştırılmasıdır.
Üzüm yetiştirenler üzüm yiyenlerden siteyi daha çok seviyor demektir. Sadece yemek için gelenlerin üzüm kalmayınca gideceğinin bilnmesi gerekir..
Üretenler asmasını bırakıp gitmeyi pek istemezler.
'Sİtemiz vitririne taşınan şiirler yüzde doksan beş oranında II. Yeni tarzıdır.Bu tarza karşı olmamakla birlikte bu orantısızlık diğerlerini ve beni de rencide etmektedir. Bu cümleden II.Yeniye karşı olduğum değil karşı olmadığım anlaşılmaz mı sevgili Verda. Şiirimizin her stili kültürümüzün bir parçasıdır. Kolumu sevip bacağımı sevmediğimi nasıl söyleyebilirim. O yüzden şu cümleniz "II.Yeni tarzınının sizi rencide etmesine bir anlam veremedim açıkcası" benim anlattığım değil anlamayı istediğiniz manadır.
" Arap Edebiyatının Aruz'un oluşum safhalarında,Fars ve Türk Edebiyatı’nın Aruz’u sindirebilmek için çok defa işlenmiş ve bir türlü kabul görmemiş olan çalışmalarından ibaret olduğu kanısına varmama neden olmuştur... x. ve XV.yüzyıl şairleri özellikle incelendiği vakit gerekli bilgiler elde edilecektir.İran yani Fars mitolojisinde dahi bu anlatımlar vücud bulmuştur...Elbette ki bu yazılı olmaksızın sözlü geleneğin süregelmesi neticesi ortaya çıkmıştır.Ustûrelerde tarihi ve doku farklılığı sizin ''ekol'' çalışmalarınız içinde de vardır bence...ve fakat bu elbette sadece benim şahsî görüşüm olmayıp,Arap Edebiyatı ile de alâkalı bir gerçekliktir...
Örnekler taranır ve tasnif edilip bir araştırma yapılır ise amaç daha net ortaya çıkacaktır...Yeni olduğunu iddia ettiğiniz bu ekol çok zaman önceleri Azerî edebiyatında çokca dile getirilmiştir.Ama siz derseniz ki;biz bunu Türk Edebiyatı'nda ilk ortaya atanız o zaman ben de size tekrar iyi tahliller yapılması gerektiğini söylemek durumunda kalırım."
Bu uzun paragftan anladığım aruz ölçüsünü, özleşimle; Divan şiirinin konu kaynaklarıyla _mit ,esatir, destan, menkıbe, veli menkıbeleri vb - özleşimin konu kaynaklarını bir birine karıştırmışsınız.
Özleşim ölçüsünün oluşumunu aruzun oluşumuyla bir tutuğunuz anlaşılıyor. Biz aruzdan ve heceden bağımsız bir ölçü oluşturduğumuzu nerde iddia etmişiz ki ? Zaten aruzun temel hareket noktasından esinlendiğimizi, heceyle bağdaştırdığımızı söylüyoruz hep. Yani bisikletin yapımından hareketle motosiklet yapıyoruz. Birileri de motosiklete bakıp arabA yapamaz mı ?
Bunu kabul etmemize rağmen aruzun arapça kelimelerini, gramer ve ses kaidelerine aldırmıyoruz. Biz Türki aruz ile hecceden müteşekkil bir ölçü ortaya koyduk. Buna keşif de denilebilir, esinlenme de . Bu, olaya nereden bakmak istediğinize bağlıdır.
" x. ve XV.yüzyıl şairleri özellikle incelendiği vakit gerekli bilgiler elde edilecektir.İran yani Fars mitolojisinde dahi bu anlatımlar vücud bulmuştur.."
neden XV yy la sınırladınız. SÖZÜNÜ ETTİĞİNİZ konu kaynakları 20. yy kadar uzanıyor. Konu anlayışımızda bunları keşfettik iddiamız mı var. İslami dönem edebiyatının konu kaynakları olan mit ,esatir, destan, menkıbe, veli menkıbeleri, Arap, acem Türk halk hikayeleri vb biz nerede BULDUK diye ima etmişiz hiç anlamadım. Bunları motif olarak kullanmak amaçlarımızla bizzat örtüşür. Fakat kullanma heveslisi de sayılmayız. Ama Grek, Roma kültürlerinin yerine tercih ederiz.
Bunları kullanmayın mı demek istiyorsunuz ? Fakat geçmiş kültürüyle güncel hayat arasında bağlar tesis etmek amacıyla oluşan bir topluluğa bunu öneremezsiniz.
"Yeni olduğunu iddia ettiğiniz bu ekol çok zaman önceleri Azerî edebiyatında çokca dile getirilmiştir"
Verda hanım neler yazmışssınız böyle: İslami devrin konu kaynaklarını Azeriler, Araplar, Acemler, Eyyubiler, Babürlüler, Emeviler, Abbasiler, Secuklular, Osmanlılar vb kullanmıştır. Anlatamdığınız şu galiba :" Eskiden beri işlenen konuları Özleşimciler biz bulduk diye iddia etmesin " Öyle bir iddiamız zaten olamaz. Aşk olsun Verda hanım o kadar aptal mıyız ? Anlaşılıyor ki Özleşimin misyonunu hiç okumamışsınız. Bizim tam derdimiz de budur. Eskiden kullanılan bu gün unutturulan- Bakın siz bile nekadar tereddüt yaşamışssınız ki bu da ne denli haklı olduğumuzu ortaya koymaktadır- konulardan ziyade konulara bakış açısını, teknik, sanat, biçim, nazım türü vb anlayışını güncellemek, bunların çagdaş varvasyonlarını üretmektir.
Yani biz yüzde yüz icatlar peşinde değiliz. " Kaynağını mazisinden alan geleceğiz " ilkesiyle hareket etmeye çalışıyoruz. Bunları çagdaş anlayışla yeniden ele alıyoruz. Çağımıza yeni bir içerik bakış açısı, serbet şiir ve batı şiiri anlayışalrından esinlenmiş yöntemlerele yeniden şekillendiriyoruz. Buna gericilik de , esinlenme de keşif de, özenme de diyebilirsiniz . Bu nerden baktığınıza bağlıdır. Verilecek anlamlandırmalara aldırmadan biz bu işleri başarmaya bakıyoruz.
Tasnife , araştırmaya ne gerek var gidip bir kere Özleşim kurallar bölümünü okuduğunuzda bunların zaten bizim gayelerimizin özü olduğunu analayacaksınız.
Biz icatlar değil gelişim peşindeyiz. Oluşan ilkler de bu amaçların sentezlemesi sonucu doğal oluşumlardır. Bilirsiniz ki fikri gelişimler eylemleri değişitirir ve keşifleri oluşturur. Hiç bir keşif de önceki keşiflerden bağımsız olamaz. Teker bulunmadan araba, elektirik bulunmadan ampulun bulunamayacağı gibi.
İşte Özleşim tam olarak bunun arayışındadır. Kendi düşün yapısı üzerinde aşama gösteremeyen milletler gelişemez. İthal kültür, ithal bilime gebe kalır. Batı uygarlığı tüm uygarlıklardan esinlenmiş ama kendi gelişimini kendi düşün ve inanç dünyasında sağladıgı reformlarla başarmıştır. Bizde bunu başarmak için kendi kültürmüzde reform yapabilmeliyiz.Batının bilgisini kendi dokumuza uygun geliştirmeyi başarmalıyız. Denizli horozu en iyi şekilde denizli horozu gibi ötebilir değil mi ? Onun için tüm teknikleri kendi doğamıza uygun olanda uygulamayı becermemiz şarttır.
Klasik şiirimiz bizim genlerimizdir. Kendi kültür genlerinden arınan her kültür yok olmuştur. Babil, sümer, mısır gibi...Bunların yükselişleri kendi kültürlerini geliştirmeleriyle, YOK OLUŞLARI DA gelişimlerini değişimlere adapte edememeleriyle ilgilidir. Buna biyolojide doğal seleksiyon denilir.
"Divânlar,kasideler,tuyuglar elbette daha geniş bir perspektifte incelenmelidir...Ve elbetteki Azerî Edebiyatı'nın köklü bir sözlü edebiyata dayanması sebebiyle bu Halk Edebiyatını da fazlası ile etkilemiştir. Aşıklar(saz şairleri) ve kalem şuarası(halk şairleri) eski geleneğin yerini heceye bırakmasıyla daha farklı eserler vermişlerdir...Eski edebiyat şekli ile oluşturulan manzumeler de bunlara örnek teşkil edebilirler"
Edebiyat fakültelerinin bunları araştırmaktan başka ne işi olabilir ki ? Azeri ve Anadolu halkı hiç bir zaman heceden kopmadı. Hece anonim veya ozan geleneğinde hiç bırakılmadı. Sizi rencide etmemek için şu kadar söyleyeyim. Divan ve halk şiirini bir birine karıştırıyorsunuz.
" Özleşim şiirlerinde yer bulan kelimelere de bakıldığı vakit aslında kelimelerin kök itibari ile kullanılması gerektiği gibi kullanılmamış olduğunu görürüz."
Şunu mu kastettiniz : Divar= duvar, çiharşenbe = çarşamba, İlla= ille, merdiban = merdiven, derd = derd Bunları elbette dilimize yerleşmiş haliyle yazacağız. Yoksa yazım ve imle hatalarından mı söz ettiniz. İnanın ki Özleşim anlayışı şairlerine hatalı yazın demediği gibi aksine hataya düşmemeyi tembihliyor."
"Şiirlerde kafiyelerin yetersizliği ayrı bir konudur elbette.Teknik olarak bu konuya daha fazla değinmek istemiyorum açıkcası." Bu konuya değinmenize çok şaşırdım . Sizin kaifyeli şiirinizi görmedim. Fakat Ozan geleneğinin bakış açısından özellikle benim bazı şiirlerimde edindiğim tavır açısından haklılığı olan bir yaklaşımdır.
YAZDIĞINIZ BU ELEŞTİRİLERDE EN SOMUT , ELLE TUTULUR , KANITLANABİLİR VE GEÇERLİ OLABİLECEK en nesnel eleştiri budur. Diğerleri ya yanlış bilgilenmeye , ya yanlış anlamaya, ya da eksik bilgiye dayalıydı.
Bazı şiirlerimde Ozan geleneği anlayışına dayanmadan kafiye kullandığım doğrudur. Bazı arkadaşlarımda da bu yanlışlara görülebilir. Ama bazı arkadaşlarımızda bu konuda çok titiz davranmaktadır.
Açıkça ben kafiyede çoğu zaman ses benzerliğini yeterli görmüşümdür.Ozan geleneğine birebir uyan sadece bir kaç heceli şiirim vardır.Bazan da tam uyarım. Söz gelimi bu şiir da bu açıdan hata yoktur.
Bazı aydın ve divan şairlerimizin tutumunu kabullendiğim doğrudur.
" Ak tolgalı beyler beyi haykırdı ilerle Bir yaz günü geçtik Tuna dan kafilelerle. ( Y. Kemal, Bin Atlı ) iler- kafile= iler(i) ler-le , kafile-ler le
Örnekleri yüzlerce verebilirim.
Ama Özleşimin kafiye örgüsü, kafiye anlayışı , şekil , şematik ve nazım birimi açısndan ozan şiirinden farklı olduğunu da kavramış, görmüş olmalıydınız. Yani bu serbet şiirde ölçü ve kafiye neden kullan mıyorsun gibi bir sorgulama kadar hatalıdır.
"Şiir insanlara öz verebildiği müddetçe şiir olabilmiştir...Bazı şiirler dışında,Özleşim şiirlerinin aritmetik göstergesi tutumu ise ayrıca şahsım adına düşündürücüdür..."
İnsanlara öz vermekten kastınızı izah edin ki özleşim şiirlerinin neden insanlara öz vermediğini anlamış olalım . Burasını çok iyi ve kendi anlayışınızla örtüşerek açıklamanızı rica edeyim. Ama isterseniz bu konuda sizinle tartışmaya girmeyelim. Özden ne anladığınızı ben çok iyi biliyorum. Yazacaklarınız kendi anlayışınızı reddetmek olacaktır.
ARİTMETİK GÖSTERGE DERKEN GALİBA RAKAMSAL BAZDAKİ ÖLÇÜ SEMBOLLERİNİ KASTETTİNİZ. İçerik ve şiirle direkt alakası olmayan bu konuda tartışma gereksiz . Sembollerin şu veya bu şekilde gösterilmesinin hiç bir önemi yoktur.Kasıt başka bir şeyse açılımını yapınız lütfen.
ESAS KONUYA GELİNCE
Konuyla ilgili forumlarda bu görüşlerim defalarca kez yazılmıştır.
Şiirlerin seçkiden çekilmesinin suç olduğuna dikkat etmedim. Bu site kurallarına aykırıysa dikkate alırım. Değilse neden rahatsız olurlar ki ? Konu şahsımla ilgilidir.
Tutumum kişseldir Kimseye siz de çekin denmemiştir. Ve denmeyecektir.
"sanat anlayışı bizim dışımızdakileri görmemek ve sanatı sadece kendi ölçülerimiz doğrultusunda değerlendirmek ise sizinle bu konuda elbette aynı düşünceye sahip olamam..."
Tepkimin nedenini bana aksettirmişsiniz. Bu konuda kimseyi üzmek istemem . Ama şunu yazabileyim " Şiirde anlama, ahenge, duyguya yer vermeyip ölçüye, kurallara ( yazım , imla noktalama dahil) sanatsallığa karşı çıkan şiirleri başarılı bulurken, şiirde tüm bunlara sahip çıkan şiir anlayışları görmezlikten gelinince doğrusu mu yapılmış oluyor.
Şu da olabilir : Denilir ki bu site II. Yeni anlayışının sitesidir ve bu tarz şiirleri ödüllendirmek amacıyla kurulmuştur. Bakın o zaman kimse küsmeyecek, darılmayacak, tepki vermeyecektir.
Bakın Heceye gönül verenler atölyesi heceli şiir yarışması yapıyor anlamı şudur. Seçilecek olan ayın şiiri hece ölçüsünün kurallarına uygun şiir olacaktır.
Kimse de buna içerlememekte kızmamaktadır.
Seçici kurulun tarafsız ve güvenilir şairlerden seçilmesi ayrı bir şey, sürekli aynı tutumu sergilemesi ayrı bir şeydir. Sözünü ettiğimiz konu kişilerin kimlikleri karakterleri vb değil, tutumlarıdır.
Secici kurulun tarafsız olabilmesi şiirin her tarzına vakıf olabilmesi ile ilgilidir. Hece , aruz, A.İlhan, O. Veli tarzı serbest şiirlerin çok nadir seçilmesi çok manidardır.
Maksadım bağcıyı dövmek değil üzümün adil paylaştırılmasıdır.
Üzüm yetiştirenler üzüm yiyenlerden siteyi daha çok seviyor demektir. Sadece yemek için gelenlerin üzüm kalmayınca gideceğinin bilnmesi gerekir..
Üretenler asmasını bırakıp gitmeyi pek istemezler.
Şahamettin Bey'in endişelerine, tespitlerine katılıyorum. Tabii ki bu demek değildir ki serbest şiirler estetik ve sanat değeri bakımından yoksundur. Edebiyatın hemen hemen her dalını eğer yapabiliyorsak, değerlendirebiliyorsak sanat değeriyle değenlendirmeliyiz. Sitemize gelince yoğunluk ve çoğunluk Şahamettin Bey'in belirttiği gibi serbest yani yeni tarzıdır. Hal böyle olunca haliyle seçkilerde de oran bozulmuş oluyor. Bence site yönetimi ve kurulları şiir ekleme menüsünü ikiye ayırmalı: 1- Serbest Şiirler 2- Ölçülü Şiirler
Böylece güne iki şiir seçilebilir. Serbest ve ölçülü şiirlerde uygulanan edebi sanatlar okuyucuya ve diğer şair arkadaşlara yol gösterici olabilir. Tereddütü olanların, bilgisi olmayanların bir şekilde bilgilendirilmesi yapılabilir.
Şahamettin Bey; Eserlerinizi, Özleşim tarzınızı, edebiyata kattığınız değerleri açıkça ve elimden geldiğince takip ediyorum. Anlayabildiğim kadarıyla, bilgimin beni yanıltmadığı durumlarda, beynimin kıvrımlarımda oluşan duygularımı zaten sizlerle arkadaşça paylaşıyorum. Seçkiye girme, çekme ya da muaf olma kararınızı tamamen öz benliğinizle aldığınıza inanıyor ve saygıyla karşılıyorum.
Şiirinize gelince; zaten açıklamalarınızla örtüşen gayet başarılı özleşim tarzıyla örülen ve gerektiği şekilde mesajları veren harika bir eser olmuş.
Yıldız mı saya durduk sahnede gözler döküp, Eller ile yârenler meşkine hayret kalan... Aşkmış âleme cennet, meşk cana minnet imiş!
Çağlayan duygu seliniz dizelere ,ahenkli ve heceye uygun olarak inci gibi dizilmiş. Zevkle ve beğenerek okudum. Şiirden önceki duygu ve düşüncelerinize aynen katılıyorum. Bu güzel şiirinizi canı gönülden kutluyorum.Selam saygılar efendim.
Değerli hocamın sayfasını ziyarettte gecikmişim...önce özür borcumu ödeyeyim.. bu şiir şirden öte bir şey...bir edebi eser niteliğinde... zaten özleşimce diye değerli dostumun kurculuğunu yaptığı ekolün tarzında yazılması bile başlı başına bir bilgi ve emek ister...
Ahbab ile muhabbet hazlara hikmet imiş. Mağrur olana rağbet şeytana şefkat imiş. Yâr gülse yüzü dökmüş kibre mi düştük böyle? Gün düşse yere gökten, aşk cana feryat imiş.
Yıldız mı saya durduk sahnede gözler döküp, Eller ile yârenler meşkine hayret kalan... Aşkmış âleme cennet, meşk cana minnet imiş!
Heyhat ki İsa olsak cansıza can sağlasak Göz körse günü tutsak şavkımız zahmet imiş.
topluluğumuzun kurucusu ve üstatdı olarak sizin şirlerde mükemmellikten başka ne aranabilir... şiire güzellik ve haz katan tüm öğeleri bulmak mümkünken ben:
ben bu mısraya "mısrayı berceste" diyorum....öyle inanıyorum ki bu mısra ileride şiirin önüne geçecek, bir atasözü gibi dillerde dolaşacak.... bana göre bu tek mısra bile sayfalar dolusu şiire bedel....
ahenk, hissediş ve söyleyiş mükemmeldi.....bize alkışlamak kalmış....
tüm gönül kurdelalarımı taktım gitti...
kutlarım efendim....selamlar....
Not: Murat Beyin gönderdiği özleşim albümü elime geçti....ilgilenmenizden dolayı teşekkür ederim...
"özleşim yeni edebi topluluğu " kurulma dönemi ilk mesajlardan önem taşıyan tarihi bölümler ... edebiyata ışık ...:)
kronolojik sıra..
sayfama topluluk öncesi astığım ve sitedeki şair dostlar tarafından yorumlanan şiirlerin asılma tarihleri..
topluluk öncesi ilk özleşim tarzı şiir...............12.kasım .2OO7
sayfamdaki ikinci özleşim- aruz -hece-serbest şiir......14.kasım .2007
sayfamdaki özleşim nazım biçimli ilk şiir....................15 .mart-2008 (şiir linkleri en altadır)
topluluk kurmak için (özleşim)karar verme tarihim: ...6. nisan .2008
özleşim'in ilk oluşumu süreci alttaki linktedir...
şahametin Tarih:06 Nisan 2008 Pazar 06:56:59 RE:yeni edebiyat akımı üzerine ...
bÖYLE BİR OLUŞUMDA SİZİN OLMANIZDAN MUTLULUK DUYARIM ,DİL VE SANAT TARZIMIZDA YAKIN DURUYOR.
13 Nisan 2008 Pazar 17:41:30 şahamettin ...
"Şimdi, hepsi bizim kültürümüzün parçası olduğuna göre,hem divan hem halk,hem de sebest şiirimizin anlayışlarını bir potada ve aynı değerde tutarak içerik ve şekil açısından mesela " .... son Şiirimdeki gibi sizin de bazı şiirlerinizde yapmaya çalıştığınız gibi bütünleştiriciliği ilke edinen bir topluluk kurarak ve buna uygun fikirlerimizi geliştirerek bir toluluk kuramaz mıyız.
Kendimize özgü bütünleştirici bir şekil anlayışı ve hem serbest hem, hece ve hem de aruzun niteliklerinin tümünü kapsayan bir ölçü sistemiyle yola çıkamazmıyız." ...
(bir edebi akım nasıl doğdu..?..özleşim gerçek hikayesi)
her şey aşağıdaki linkte bulunan foruma yazdığım yoruma cevap yazan TunçAY’ın bana “yazınıza yorum yazılmıştır” mesajı ile başladı…
lütfen linki inceleyiniz.. http://forum.edebiyatdefteri.com/forum-icerik/1717/
emeği geçen tüm şair dostlara sevgim ve saygılarımla..
şiir linkleri "gör o zaman"-1990 üsk. mus. cem. http://www.edebiyatdefteri.com/siir/64095
4====YA TUTARSA, GÖR O ZAMAN... 4====YA GELİRSE, GÖR O ZAMAN... 4====YA BİTERSE, GÖR O ZAMAN ... ....
11/12/2007...tarihinde siteye asılmıştır...
dört ölçülü özleşim tarzı şiir özleşimden çok öncesi asılmıştır..
--------------------------------------------------------------- B)
"Bir Garip Şiir" şiirin nazım biçimi özleşimdir...ve özleşimden önce yazılmış bir şiirdir..10.03.2008 özleşimden önce asılmıştır.. ve özleşim tadındadır..
şiirin bu bölümde ise bir yenilik daha uygulanmış hece de hiç kullanılmamış olan;
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Her taraf karanlık güneş doğmuyor Bitmiyor geceler sabah olmuyor Yârim hep ağlıyor yüzü gülmüyor Halinden bilmeyen eller neylesin....(doğmuyor- bitmiyor-gülmüyor..vs.)
ve özleşim çalışmaların sırasında da uyguladığım her taraftan yönden şiir uyak vs..vs...yenilikler yapmayı seviyorum...
ve biliyorum ki herşey O....o nun eseri ..algıladığımızca farkettiğimizce sanat..
Bir Garip Şiir ... ( - kimse yok mu…? )
Yârimin gönlünü hüzün bağlamış Oturmuş yerlere çökmüş ağlamış Feryadı figanı yürek dağlamış Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Kırılmış kanadı âlem görmüyor Ah-ı vah ediyor dostlar bilmiyor Kapanmış kapısı kimse çalmıyor Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Her taraf karanlık güneş doğmuyor Bitmiyor geceler sabah olmuyor Yârim hep ağlıyor yüzü gülmüyor Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Hayali ruhumdan bir an gitmiyor Gelmek istiyorum gücüm yetmiyor Yanmışım nârına sevda bitmiyor Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Hasretim yüzüne kalmışım ayrı Aşmak istesem de dağları bayrı Dönülmez seferler gelemem gayrı Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Ağlarım inlerim duyulmaz sesim Duvarlarda kalmış soluk bir resim Çürümüş bedenim bitmiş nefesim Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ...?
benim foruma yazdığım bu yazıya TunçAY’ın cevabıyla başlayan yazışmalara şahamettin hocamın ikinci daveti ve edebiyatımıza farklı çalışmalarımla katkıda bulunmak istediğimden bu çağrıya evet dememle başladı serüven …
“ kendimiz olduğumuz zaman ... bir değil birçok yeni akımlar ortaya çıkacaktır..
kendi tarzımızı ortaya koymalıyız...kendimiz olmalıyız...
son dönemde yazılan birçok şiir etkilenmiş şiirdir.... orijinal şiire rastlamak pek mümkün değil gibi...
orijinali de fark etmek kapasite gerektirmektedir....sabiha küçüktüfekçi “
Sayın TunçAY
kendimiz olmak o kadar da zor değil... işe önce kendimizden birey olarak başlamalıyız... kendimize özgü bireyler olabilmek... sorunların kaynağı burası..
bu yönümüzü aşmadan ülkeye ve dünyaya açılmak ne sanatta ne bilimde mümkün değil...
bunun için farkı farkedecek kapasitesi yüksek özgür orijinal düşünebilen birey sayısının artması ve bu beyinlerin topluma yön veren ortamlarda örnek teşkil etmesi gerekir..
insanlar kendilerine benzeyenleri severler genelde.. farklı düşünen beyinler toplumda yadırganır çoğunlukla..tepki görür...ayrıca bu tepkileri karşılayabilecek gücünün de olması lazım..bir taraftan çalışmasını yapacak ..diğer taraftan var olma mücadelesi verecek engellere yok edicilere karşı... desteklenmesi gerekirken ...zor iş...
onun için kolay benzer şeyler hep ortalarda dolaşıyor..alkış ve övgü alıyor..rağbet görüyor..hal böyle olunca hep eskilerle yola devam ...ve hep dışarılardan ithal...oysa insanımızın kapasitesi o kadar yüksek ki fark edemeden geçip gidiyor ömürler...
her birimiz orijinal farklı dünyayız esasında .. ah bir farkına varabilsek...! kendimizi bir keşfedebilsek...
saygılarımla.. ...
ve devam eden yazışmalar.... . .
……………
“ BİR EDEBİ TOPLULUK KURALARIM ORTAK PAYDALAR VE YENİ Fİ,KİRLER VE ŞEKİL ANLAYIŞI ORTAYA KOYALIM VE BİR DERĞİ ÇIKARALIM….şahamettin “
yazışmaların sebep olduğu bu çağrıya ilk ve tek cevap sadece benden gelmiştir… aslında düşündürücü bir durumdur ne yazık ki edebiyat adına…
hocama yazdığım msj dan :
Tarih:24 Nisan 2008 Perşembe 15:18:48
……………….. hocam o zaman biz bir ikili olarak yola çıkıyoruz...hayırlı uğurlu olsun...saygılar...selamlar..(başaracağız...Allah ın izni ile.... inşallah...) (sonra nasılsa çoğalacaktır...)
“bir garip şiir “ hocamın şiirlerinin yayın tarihinden çok öncedir…özleşim biçimindedir…
hocam özleşim kuralları ile ilgili bilgileri bana daha sonra ulaştırmıştır.…
özleşimi ilk defa yazan birisinin “vah dedi bilen “ .. Güzel Eylem/e gibi şiirleri kısa sürede yazması mümkün değildir…
emek isteyen şiirlerdir…. sen ben değil ” biz” kavramıyla yola çıktık …öyle olsaydı bugünlere gelemezdik..bilgiye..emeğe
hizmete her zaman saygı duyarım..dolayısıyla hocama da…yola çıkış amacım bellidir..hocama yolladığım msj dan
anlaşılacağı gibi…
Tarih:19 Nisan 2008 Cumartesi 10:56:17 RE:RE:RE:Şahamettin
değerli hocam
insanlık makamında olmamız ve bizi yaradanın sunduklarını değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum...kendimi keşfetmek yenilikler - farklılıklar paylaşmak .. insanlığa yararlı olmak en büyük idealim..ve ilerleyen zaman içinde farklı katkılarda da bulunacağımı düşünüyorum..her türlü yeniliğe açığım.. ve hep birlikte başaracağız ...inşallah... ....selamlar..
hocamın sayfasında ki bu yorumlarda düşüncelerimize açık örnektir…
SABİHA KÜÇÜKTÜFEKÇİ 20.04.2008 15:44:41
şahamettin hocam
yeni akımda daima , birimiz hepimiz hepimiz birimiz için ... .hep birlikte başaracağız inşallah... teşekkürler gönül güzelliklerinize ve bizimle paylaşan herkese...saygılar..
şahamettin 18.04.2008 20:41:41 Sabiha Hanım oluşumun fikir sahibi olarak, tevazu göstermektedir. Oluşumu benim üzerime yıkarak sorumluluklarını azaltma ihtimalini umarım düşünmüyordur.
Fikir sahipleri başkalarını öne çıkararak sorumluluklarından kurtulamazlar. Şimdiden kendilerine bu zor süreçte başarılar dilerim.
önemli olan edebiyatımıza insanlık sanatına hizmettir….atalarımız eserlerine isim dahi yazmamıştır….
kaldı ki gerçek sanatçı bizleri var edip güzelliklerle donatandır…hiç bir şey sebepsiz ve tesadüf değildir…
bizler güneşten ışığını alan bir ay gibiyiz… bizleri yaratmaya ve güzelliklerle donatmaya değer bulduğu için yaradan a
ne kadar şükretsek azdır …
bizlerin yanında olan olmayan olumlu olumsuz eleştiren her zaman yolumuza ışık olan siz çok değerli sanatçı
katkılarıyla özleşimi bugünlere taşıyan şiir dostlarımıza gönül dolusu teşekkürler…
Dikkat ederseniz Sabiha Hanım, Özleşim Fikrini ben buldum demiyor. Özleşim şiirlerine şeklen benzeyen bir şiir yolladığını söylüyor. Ama Sabiha Hanım Özleşim fikirine ilk desteği çıkan " Hocam sonsuza kadar arkanızdayım diyen" ve bu güne kadar da özleşim şiirinin pek çok yönüne pek çok değerler kattığı malum olan bir arkadaşımızdır. Hiç bir zaman " Hocam sizde pek proje olduğunu biliyorum. Açıklayın KİMSE YOKSA SONSUZA KADAR BEN YANINIZDAYIM MESAJI " Beni yüreklendirmiş ve özleşim ölçüsüyle yazılan İlk şiiri yayımlamama cesaret vermiştir.
Hatta onun tavsiyeleri ile Özleşim fikirinin yayımlanmadan evvel noter onayı alınmıştır. 15 Nisan 2008 de ANSIZIN özleşimin duyurulmasına izin verince ilk haberdar ettiğim kişi yine sabiha hanım olmuştur.
Özleşimin fikirleri 17 nisan 2008 den itıbaren sırasıyla Sait edip, Güler Turan, Sabiha Hocam, Saadet Ün ve Yunus Karaçöp e iletilmiş Ölçü sistemi, ise bir kaç gün sonra yine bu arkadaşlara yollanmış. Özleşim Şiirlerinin ikincisi oarak bu sitede yayımlanan Leylamız Cumbasından sonra da Sabiha hanım ertesi günlerde
Güzel Eyleme adlı şiirini yazmıştır.
SABİHA hANIM Burda bam başka bir şeyden söz etmektedir.Özleşim oluşmadan Özleşim Şiir şeklini andıran bir şiir yazmış olmasını ilahi bir sebeble ve tesadüf olmadığını ifade etmektedir.
Zaten fikirlerin kime ait olduğunun önemi yoktur. Sabiha Hanım Özleşimin olmazsa olmaz ana parçasıdır. Ve Özleşime yukarıda saydığı hizmetleri sunmuştur.
Nazım şekillerini tertip edip sıralandırmış, özleşim ölçüsüne sayısal sitemi düşünmüş, pek çok nazım şekli geliştirmiş, özleşim logosunu bulmuş, özleşim terimlerini tasnif ve tespit etmiş, üyelerimize özleşimi öğretmek maksatlı çok zahmetli çalışmalar yapmıştır.
Sabiha HANIMIN BU HİZMETLERİNİ KİMSE İNKAR VE GÖZ ARDI EDEMEZ.
Yunusi beye katiliyorum, bilmediklerimizi ögrendik bu aciklamaniz ile..
3.benim de şahamettin hocamla biraraya gelmeden özleşim tarzı şiir çalışmalarım olduğunu daha hocam
çalışmaları ile bilgi vermeden ona özleşim tarzı şiir yazıp yolladığımı ...
Bilmiyorduk mesela, bunun hangi siir oldugunu aciklarsaniz memnun kaliriz.. Özlesimde cidden egiticiliginizle örnek bir kisilik sergilediginizden dolayida tsk etmek istedim bu yazimda size..
Bu konudada aciklama getirdiginizden dolayi tsk, biz simdiye dek, özlesim ekolünün mucidi olarak, sayin Kuzuculari, görmüstük, ekolun ana sahibesinin ana fikir sahibinin siz oldugunuzu, yukaridaki bu yazinizla ögrenmis olduk..
Garip bir tesadüfmü? Sorunuza da söyle bir yanit vermek istiyorum, iki ayri yüregin birbirinden habersiz bir akim düsünmesi ki, her ikiside bilgi yönünden donanimli kisiler, sizlersiniz.. Ayni seyi düsünmüs olmaktan ziyade, sanirim amacda anlasip bu yolda bulustuktan sonra, alinan ortak kararlarla bu akimin dogmasi diye aciklayabiliriz..
Her durumda her ikinizinde bu konuda egitimci kisiliginizin yabana atilmayacagini ve emegin her daim geri dönüsümün olacagini ve sizlerin emeklerininde görüldügü üzre bos olmadigini belirtmek istiyorum.. Siz ya da Sehamettin bey, akimi kimin buldugu pek de önemli degil, önemli olan bu yolda neler yapildigi ve yapilmaya devam edilis durumudur ki, yine her ikinizinde bu konudaki emekleri karsisinda saygi duyanlardan biri oldugumu bilmenizi diliyorum..
"özleşim yeni edebi topluluğu " kurulma dönemi ilk mesajlardan önem taşıyan tarihi bölümler ... edebiyata ışık ...:)
kronolojik sıra..
sayfama topluluk öncesi astığım ve sitedeki şair dostlar tarafından yorumlanan şiirlerin asılma tarihleri..
topluluk öncesi ilk özleşim tarzı şiir...............12.kasım .2OO7
sayfamdaki ikinci özleşim- aruz -hece-serbest şiir......14.kasım .2007
sayfamdaki özleşim nazım biçimli ilk şiir....................15 .mart-2008 (şiir linkleri en altadır)
topluluk kurmak için (özleşim)karar verme tarihim: ...6. nisan .2008
özleşim'in ilk oluşumu süreci alttaki linktedir...
şahametin Tarih:06 Nisan 2008 Pazar 06:56:59 RE:yeni edebiyat akımı üzerine ...
bÖYLE BİR OLUŞUMDA SİZİN OLMANIZDAN MUTLULUK DUYARIM ,DİL VE SANAT TARZIMIZDA YAKIN DURUYOR.
13 Nisan 2008 Pazar 17:41:30 şahamettin ...
"Şimdi, hepsi bizim kültürümüzün parçası olduğuna göre,hem divan hem halk,hem de sebest şiirimizin anlayışlarını bir potada ve aynı değerde tutarak içerik ve şekil açısından mesela " .... son Şiirimdeki gibi sizin de bazı şiirlerinizde yapmaya çalıştığınız gibi bütünleştiriciliği ilke edinen bir topluluk kurarak ve buna uygun fikirlerimizi geliştirerek bir toluluk kuramaz mıyız.
Kendimize özgü bütünleştirici bir şekil anlayışı ve hem serbest hem, hece ve hem de aruzun niteliklerinin tümünü kapsayan bir ölçü sistemiyle yola çıkamazmıyız." ...
(bir edebi akım nasıl doğdu..?..özleşim gerçek hikayesi)
her şey aşağıdaki linkte bulunan foruma yazdığım yoruma cevap yazan TunçAY’ın bana “yazınıza yorum yazılmıştır” mesajı ile başladı…
lütfen linki inceleyiniz.. http://forum.edebiyatdefteri.com/forum-icerik/1717/
emeği geçen tüm şair dostlara sevgim ve saygılarımla..
şiir linkleri "gör o zaman"-1990 üsk. mus. cem. http://www.edebiyatdefteri.com/siir/64095
4====YA TUTARSA, GÖR O ZAMAN... 4====YA GELİRSE, GÖR O ZAMAN... 4====YA BİTERSE, GÖR O ZAMAN ... ....
11/12/2007...tarihinde siteye asılmıştır...
dört ölçülü özleşim tarzı şiir özleşimden çok öncesi asılmıştır..
--------------------------------------------------------------- B)
"Bir Garip Şiir" şiirin nazım biçimi özleşimdir...ve özleşimden önce yazılmış bir şiirdir..10.03.2008 özleşimden önce asılmıştır.. ve özleşim tadındadır..
şiirin bu bölümde ise bir yenilik daha uygulanmış hece de hiç kullanılmamış olan;
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Her taraf karanlık güneş doğmuyor Bitmiyor geceler sabah olmuyor Yârim hep ağlıyor yüzü gülmüyor Halinden bilmeyen eller neylesin....(doğmuyor- bitmiyor-gülmüyor..vs.)
ve özleşim çalışmaların sırasında da uyguladığım her taraftan yönden şiir uyak vs..vs...yenilikler yapmayı seviyorum...
ve biliyorum ki herşey O....o nun eseri ..algıladığımızca farkettiğimizce sanat..
Bir Garip Şiir ... ( - kimse yok mu…? )
Yârimin gönlünü hüzün bağlamış Oturmuş yerlere çökmüş ağlamış Feryadı figanı yürek dağlamış Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Kırılmış kanadı âlem görmüyor Ah-ı vah ediyor dostlar bilmiyor Kapanmış kapısı kimse çalmıyor Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Her taraf karanlık güneş doğmuyor Bitmiyor geceler sabah olmuyor Yârim hep ağlıyor yüzü gülmüyor Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Hayali ruhumdan bir an gitmiyor Gelmek istiyorum gücüm yetmiyor Yanmışım nârına sevda bitmiyor Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Hasretim yüzüne kalmışım ayrı Aşmak istesem de dağları bayrı Dönülmez seferler gelemem gayrı Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ?
Ağlarım inlerim duyulmaz sesim Duvarlarda kalmış soluk bir resim Çürümüş bedenim bitmiş nefesim Halinden bilmeyen eller neylesin
...........Yâr şimdi derdini kime söylesin ?
...........Sevinsin düşmanı bayram eylesin ...........O şimdi derdini kime söylesin ...?
benim foruma yazdığım bu yazıya TunçAY’ın cevabıyla başlayan yazışmalara şahamettin hocamın ikinci daveti ve edebiyatımıza farklı çalışmalarımla katkıda bulunmak istediğimden bu çağrıya evet dememle başladı serüven …
“ kendimiz olduğumuz zaman ... bir değil birçok yeni akımlar ortaya çıkacaktır..
kendi tarzımızı ortaya koymalıyız...kendimiz olmalıyız...
son dönemde yazılan birçok şiir etkilenmiş şiirdir.... orijinal şiire rastlamak pek mümkün değil gibi...
orijinali de fark etmek kapasite gerektirmektedir....sabiha küçüktüfekçi “
Sayın TunçAY
kendimiz olmak o kadar da zor değil... işe önce kendimizden birey olarak başlamalıyız... kendimize özgü bireyler olabilmek... sorunların kaynağı burası..
bu yönümüzü aşmadan ülkeye ve dünyaya açılmak ne sanatta ne bilimde mümkün değil...
bunun için farkı farkedecek kapasitesi yüksek özgür orijinal düşünebilen birey sayısının artması ve bu beyinlerin topluma yön veren ortamlarda örnek teşkil etmesi gerekir..
insanlar kendilerine benzeyenleri severler genelde.. farklı düşünen beyinler toplumda yadırganır çoğunlukla..tepki görür...ayrıca bu tepkileri karşılayabilecek gücünün de olması lazım..bir taraftan çalışmasını yapacak ..diğer taraftan var olma mücadelesi verecek engellere yok edicilere karşı... desteklenmesi gerekirken ...zor iş...
onun için kolay benzer şeyler hep ortalarda dolaşıyor..alkış ve övgü alıyor..rağbet görüyor..hal böyle olunca hep eskilerle yola devam ...ve hep dışarılardan ithal...oysa insanımızın kapasitesi o kadar yüksek ki fark edemeden geçip gidiyor ömürler...
her birimiz orijinal farklı dünyayız esasında .. ah bir farkına varabilsek...! kendimizi bir keşfedebilsek...
saygılarımla.. ...
ve devam eden yazışmalar.... . .
……………
“ BİR EDEBİ TOPLULUK KURALARIM ORTAK PAYDALAR VE YENİ Fİ,KİRLER VE ŞEKİL ANLAYIŞI ORTAYA KOYALIM VE BİR DERĞİ ÇIKARALIM….şahamettin “
yazışmaların sebep olduğu bu çağrıya ilk ve tek cevap sadece benden gelmiştir… aslında düşündürücü bir durumdur ne yazık ki edebiyat adına…
hocama yazdığım msj dan :
Tarih:24 Nisan 2008 Perşembe 15:18:48
……………….. hocam o zaman biz bir ikili olarak yola çıkıyoruz...hayırlı uğurlu olsun...saygılar...selamlar..(başaracağız...Allah ın izni ile.... inşallah...) (sonra nasılsa çoğalacaktır...)
“bir garip şiir “ hocamın şiirlerinin yayın tarihinden çok öncedir…özleşim biçimindedir…
hocam özleşim kuralları ile ilgili bilgileri bana daha sonra ulaştırmıştır.…
özleşimi ilk defa yazan birisinin “vah dedi bilen “ .. Güzel Eylem/e gibi şiirleri kısa sürede yazması mümkün değildir…
emek isteyen şiirlerdir…. sen ben değil ” biz” kavramıyla yola çıktık …öyle olsaydı bugünlere gelemezdik..bilgiye..emeğe
hizmete her zaman saygı duyarım..dolayısıyla hocama da…yola çıkış amacım bellidir..hocama yolladığım msj dan
anlaşılacağı gibi…
Tarih:19 Nisan 2008 Cumartesi 10:56:17 RE:RE:RE:Şahamettin
değerli hocam
insanlık makamında olmamız ve bizi yaradanın sunduklarını değerlendirmemiz gerektiğine inanıyorum...kendimi keşfetmek yenilikler - farklılıklar paylaşmak .. insanlığa yararlı olmak en büyük idealim..ve ilerleyen zaman içinde farklı katkılarda da bulunacağımı düşünüyorum..her türlü yeniliğe açığım.. ve hep birlikte başaracağız ...inşallah... ....selamlar..
hocamın sayfasında ki bu yorumlarda düşüncelerimize açık örnektir…
SABİHA KÜÇÜKTÜFEKÇİ 20.04.2008 15:44:41
şahamettin hocam
yeni akımda daima , birimiz hepimiz hepimiz birimiz için ... .hep birlikte başaracağız inşallah... teşekkürler gönül güzelliklerinize ve bizimle paylaşan herkese...saygılar..
şahamettin 18.04.2008 20:41:41 Sabiha Hanım oluşumun fikir sahibi olarak, tevazu göstermektedir. Oluşumu benim üzerime yıkarak sorumluluklarını azaltma ihtimalini umarım düşünmüyordur.
Fikir sahipleri başkalarını öne çıkararak sorumluluklarından kurtulamazlar. Şimdiden kendilerine bu zor süreçte başarılar dilerim.
önemli olan edebiyatımıza insanlık sanatına hizmettir….atalarımız eserlerine isim dahi yazmamıştır….
kaldı ki gerçek sanatçı bizleri var edip güzelliklerle donatandır…hiç bir şey sebepsiz ve tesadüf değildir…
bizler güneşten ışığını alan bir ay gibiyiz… bizleri yaratmaya ve güzelliklerle donatmaya değer bulduğu için yaradan a
ne kadar şükretsek azdır …
bizlerin yanında olan olmayan olumlu olumsuz eleştiren her zaman yolumuza ışık olan siz çok değerli sanatçı
katkılarıyla özleşimi bugünlere taşıyan şiir dostlarımıza gönül dolusu teşekkürler…
Dikkat ederseniz Sabiha Hanım, Özleşim Fikrini ben buldum demiyor. Özleşim şiirlerine şeklen benzeyen bir şiir yolladığını söylüyor. Ama Sabiha Hanım Özleşim fikirine ilk desteği çıkan " Hocam sonsuza kadar arkanızdayım diyen" ve bu güne kadar da özleşim şiirinin pek çok yönüne pek çok değerler kattığı malum olan bir arkadaşımızdır. Hiç bir zaman " Hocam sizde pek proje olduğunu biliyorum. Açıklayın KİMSE YOKSA SONSUZA KADAR BEN YANINIZDAYIM MESAJI " Beni yüreklendirmiş ve özleşim ölçüsüyle yazılan İlk şiiri yayımlamama cesaret vermiştir.
Hatta onun tavsiyeleri ile Özleşim fikirinin yayımlanmadan evvel noter onayı alınmıştır. 15 Nisan 2008 de ANSIZIN özleşimin duyurulmasına izin verince ilk haberdar ettiğim kişi yine sabiha hanım olmuştur.
Özleşimin fikirleri 17 nisan 2008 den itıbaren sırasıyla Sait edip, Güler Turan, Sabiha Hocam, Saadet Ün ve Yunus Karaçöp e iletilmiş Ölçü sistemi, ise bir kaç gün sonra yine bu arkadaşlara yollanmış. Özleşim Şiirlerinin ikincisi oarak bu sitede yayımlanan Leylamız Cumbasından sonra da Sabiha hanım ertesi günlerde
Güzel Eyleme adlı şiirini yazmıştır.
SABİHA hANIM Burda bam başka bir şeyden söz etmektedir.Özleşim oluşmadan Özleşim Şiir şeklini andıran bir şiir yazmış olmasını ilahi bir sebeble ve tesadüf olmadığını ifade etmektedir.
Zaten fikirlerin kime ait olduğunun önemi yoktur. Sabiha Hanım Özleşimin olmazsa olmaz ana parçasıdır. Ve Özleşime yukarıda saydığı hizmetleri sunmuştur.
Nazım şekillerini tertip edip sıralandırmış, özleşim ölçüsüne sayısal sitemi düşünmüş, pek çok nazım şekli geliştirmiş, özleşim logosunu bulmuş, özleşim terimlerini tasnif ve tespit etmiş, üyelerimize özleşimi öğretmek maksatlı çok zahmetli çalışmalar yapmıştır.
Sabiha HANIMIN BU HİZMETLERİNİ KİMSE İNKAR VE GÖZ ARDI EDEMEZ.
Yunusi beye katiliyorum, bilmediklerimizi ögrendik bu aciklamaniz ile..
3.benim de şahamettin hocamla biraraya gelmeden özleşim tarzı şiir çalışmalarım olduğunu daha hocam
çalışmaları ile bilgi vermeden ona özleşim tarzı şiir yazıp yolladığımı ...
Bilmiyorduk mesela, bunun hangi siir oldugunu aciklarsaniz memnun kaliriz.. Özlesimde cidden egiticiliginizle örnek bir kisilik sergilediginizden dolayida tsk etmek istedim bu yazimda size..
Bu konudada aciklama getirdiginizden dolayi tsk, biz simdiye dek, özlesim ekolünün mucidi olarak, sayin Kuzuculari, görmüstük, ekolun ana sahibesinin ana fikir sahibinin siz oldugunuzu, yukaridaki bu yazinizla ögrenmis olduk..
Garip bir tesadüfmü? Sorunuza da söyle bir yanit vermek istiyorum, iki ayri yüregin birbirinden habersiz bir akim düsünmesi ki, her ikiside bilgi yönünden donanimli kisiler, sizlersiniz.. Ayni seyi düsünmüs olmaktan ziyade, sanirim amacda anlasip bu yolda bulustuktan sonra, alinan ortak kararlarla bu akimin dogmasi diye aciklayabiliriz..
Her durumda her ikinizinde bu konuda egitimci kisiliginizin yabana atilmayacagini ve emegin her daim geri dönüsümün olacagini ve sizlerin emeklerininde görüldügü üzre bos olmadigini belirtmek istiyorum.. Siz ya da Sehamettin bey, akimi kimin buldugu pek de önemli degil, önemli olan bu yolda neler yapildigi ve yapilmaya devam edilis durumudur ki, yine her ikinizinde bu konudaki emekleri karsisinda saygi duyanlardan biri oldugumu bilmenizi diliyorum..
Şiirin hikâyesinde izah ettiğiniz duygularınıza aynen katılıyorum. Öncelikle bu siteye ve bu siteyi hazırlayıp Edebiyat dünyasına kazandıranlara çok teşekkür ederim. Bu site ile tanışıp şiirler yazmaya başladıktan sonra siz değerli uzman kişilerden çok şeyler öğrendiğimi ifade etmeliyim. Seçki alan şiirler konusunuda , bende sizin gibi bir türlü anlayabilmiş değilim. Ama bence en büyük seçki şiirlerimizi takip eden değerli Şair arkadaşların yorum yapmasa bile okumaları en büyük seçki olduğuna inananlardanım. Şiirlerinizi yarım değil de tam olarak asarsanız en azından benim gibi siteye çok az zaman bulup ta girenler için hiç değilse tamamını birden okumalarını sağlamış olursunuz. Naçizane böyle düşünüyorum. Her şey gönlünüzce olsun.Benden bir harf fazla bilen herkes hocamdır. Selam ve sevgiler gönderiyorum Hocam.
Sayın hocam İçinde sanat değeri taşıyan şiirler ne yazık ki geri planda kalabiliyor.İkinci yeni tarzı biraz da Orhan Veli'ye ve aynı edebi tavrı taşıyanlara karşı bir hareket olarak çıkmıştı.Allah korusun ya ikinci yeni tarzı değil de birinci yeni tarzı olsa o zaman ne yapardık:) Bir şiiri değerli yapan başlıca unsurlar nelerdir? Belki bazı şeyler buna göre değerlendirilse bir takım seçimler de daha farklı ve yerinde olacak. Bir şiir; İçindeki ahenk,ritm,şairin şiirinde yansıttığı sanat anlayışı ile, İmgeler ve imgelerde yansıtılan duygulardaki mantık,duygu ve bunların ortak yaşantımıza yansıması ile, Şairin şiirinde dili nasıl kullandığı ile, Şairin şiir içindeki özgünlüğü ile, Ve tabi ki şairin şiirinin etkileyiciliği ile ele alınıp değerlendirilmezse yapılan her değerlendirme emek ve sanat ürünü eserlerin üzerini örtecek değerlendirmeler olarak kalacaktır. Aslında hepimizin temennisi en güzeli yakalayıp orda hep beraber buluşmak ama henüz buna hazır değiliz galiba.Zihniyetiyle,duygusuyla,biçimiyle nice güzelliklerde buluşmayı diliyorum hepimiz için. Bütün bunları paylaştıktan sonra şiirinize değinmeden sayfadan gitmek bence yerinde olmayacak...Özleşim şekli ile yazılmış anlam derinliği oldukça sağlam bir şiir olmuş yine şiiriniz "Ahbab ile muhabbet hazlara hikmet imiş Mağrur olana rağbet şeytana şefkat imiş."Hem özleşim ile yazılıp hemde içinden kıssadan hisse çıkarılabilecek derinlikte dizeler var şiirde. "Aşkmış âleme cennet, meşk cana minet imiş!" Şiir son sözü ile de büyük manaları özleşimce söylemiş olmanın heybetiyle karşımızda.Aşkın,sevginin ve hoşgörünün hayatımızda kapladığı alana ve öneme işaret ediyor. Ne mutlu derya da bir damla olmak için ömür tüketene.Ne mutlu mananın özüne gönül verene.Sağladığınız beyin doygunluğu için sonsuz teşekkürler hocam.
Belirtmiş olduğunuz hususlar tarafımdan da dikkatle izlenmektedir.Ancak; burada bahsini etmiş olduğunuz gerçeklerin"değerlendirme hususu"bence fazla önemi olmamamkla birlikte asıl gerçeğin yani; değerlendirmenin anlayan,akleden,süzen,yorumlayan vasıfları vitrinde duran esere karşı samimiyeti önemsemek gerekli.Sizin sayfanız ile ilk kez karşılaşıyorum ve bir üstadın kaleminden döküldüğünü gün gibi aşikar nidası ile görüyorum.Eserlerinizi çekme kararınızı saygı ile eserlerinizi çekmenizi ise teessür ile karşıladığımı bilmenizi isterim.
Belirtmiş olduğunuz hususlar tarafımdan da dikkatle izlenmektedir.Ancak; burada bahsini etmiş olduğunuz gerçeklerin"değerlendirme hususu"bence fazla önemi olmamamkla birlikte asıl gerçeğin yani; değerlendirmenin anlayan,akleden,süzen,yorumlayan vasıfları vitrinde duran esere karşı samimiyeti önemsemek gerekli.Sizin sayfanız ile ilk kez karşılaşıyorum ve bir üstadın kaleminden döküldüğünü gün gibi aşikar nidası ile görüyorum.Eserlerinizi çekme kararınızı saygı ile eserlerinizi çekmenizi ise teessür ile karşıladığımı bilmenizi isterim.
Degerli üstadım; gönül telini titreten bir eser olmuş.Tebrik ediyorum.Özleşim tarzını ilk kez duyuyorum. Ben Sınıf ögretmenligi mezunuyum , yan alanım edebiyattı. Şiirlerimi ORTAOKULDAN BERİ yazmaktayım. Benim naçizane olarak fikrim; edebiyat bölümlerinde DERSLER TEORİ VE UYGULAMALAR OLARAK ikiye ayrılmalı ve her ögrenci her edebi türde eser vermelidir.Tabi bizdeki edebiyat zenginligi kadar, edebiyat sevgisi aşılanmadıgı için ,okumadıgımız için ne yazık ki yerimizde sayıyoruz.Ben en çok ögrencilerime okuma sevgisi aşılamaya çalışıyorum. Fakat her insanın edebiyatla ilgilenmesi, çok güzel bir olay olmasına karşın; gerektigi gibi degerlendirilememektedir. Sitemiz çok güzel ama ne kıstaslarda beyaz kurdela dagıtılıyor anlamış degilim.Çalışmalarınızı ilgi ile takip edecegim. Şiirlerime degerli yorumlarınızı aktarırsanız çok memnun olurum. DünİLK DEFA yeni bir tarz denedim.Manzum hikaye türünde yazdım.<ACI BÖBER> olan bu şirimi degerlendirirseniz çok mutlu olurum. Degerli yorumlarınızı bekliyorum.
Değerli hocam, Önemli olan şiirlerin okuyana vermiş olduğu o güzel duyguları okuyanın idrak etmesidir. Bir an da olsa kendini şairin yerine koyup duyguları tadabiliyorsa ki böyle olmalıdır. En büyük mutluluk şair için budur. Duygularına ortak bulma, yaren bulma sevinci inanın başka birşey istemez. Tabi dediğiniz gibi birde duygularını yoruma döküp şairi taltif etmesi en büyük seçkidir. Kutluyorum duygularınızı, aydınlatıcı bilgilerinizi. Bu yolda yılmadan devam ediniz ki, sizleri takip edecek olanlar bu ekolde güzel eserler versinler. Saygılarımla.
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.
Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.