6
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1293
Okunma
Seni gözlerimden emzirerek büyüttüğüm
acılarımın zamansızlığında tanıdım.
İmbiklerden sağalırdı gece üzerimize.
Ne çok sevmiştik kederlerimizi
ve ne çok aczetmiştik kimliklerimizi.
Gözlerimiz de bir yılanın zehirli öfkesi birikirdi
ve aldırmazdık dalga dalga coşan sevinçlere
bilirdik ki yüzdürdüğümüz gemilerimiz di
kan kırmızı denizlerimiz de.
Yırtılan göğüslerimizin kafeslerin de gizlenirdik
zincirlere vururduk...
ay’a yıldız!a kesmiş düşlerimizi
ne çok ağlamaklı ve gamlıydık
oysa susmuştuk..
susturmuştuk masum çocukluklarımızı.
Yıkık bir Eylül’dü sanrılarımız
bağıramıyorduk çıkmıyordu avazımız
.
Dilan ve Behram’ın aşkına şahitti zaman
yıl sonu balosuna gider gibi şıktı sevdamız
sarılmıştı dört koldan yalnızlıklarımız..
Söyle neydi?
Neydi bizim yaşadığımız şarkımız?
Yaşatacağımız ezgimiz neydi ?
Kahır ambarlarım lebaleb
Kasım hüzünlerindeyim şimdiler de.
Gün geçmiyor ki..
bir bomba düşmesin koca şehre
çocuklarımın vurulmadığı bir dünya yok ki
Bak ayaza çekti gökyüzü
Kılçan tuttu umut türkülerimiz
Ayın şavkı vurmuyor camlarımıza
Canı yanmış gibi saman yolu kıvranıyor
bir ücra köşede
siperler tutulmuş, bir sesizlik ki sorma
mavzer olmuş ellerim vuruyor maviliklerimi
-Ağzına kadar kana bulanmış mezarlarımız vardı damsız
ölmüştük açık kalmıştı gözlerimiz-
18 Ocak 2009 02:30