1
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
841
Okunma
Şehir önümüzde sıralanmakta
Gözlerimiz kamaşıyor ona baktığımızda
Tüm ışıklar serin ve inatçı bir
Seni getiriyor ferahca bana.
Bir ağustos böceği
Ötmeye çalışıyor.
İki sesinden biri sen
Karanlıkta görünen tek yıldız seni düşürür aklıma.
Tüm ışıkların,
Tüm olan ya da olmazların,
Tüm olacak ya da olmamışların atasısın.
Ve nerde ne zaman bir ışık belirse,
Noktasında bir nazar
Esnasında seher vaktinin
Sen hiç duymasan da
Gökten yağmur yerine sen düşersin
Düşünmekten çatlamış alnıma.
Şimdi söyler misin? Nerdesin?
Hangi koltuğun üzerinde,
kimlerin rüyasında?
kimin elinin içinde ya da
benim gibi bir acizin aklının bir köşesinde?
Tek dileğimle tüm şehrin
Işıkları kapanıyor
Karanlıkta efendimiz.
İlk ışık yine sen.
Sonunda hakiki bir kinin.
Elinde sonunda-başında,
Başı görünen ama sonunu seçemediğim tüm aydınlıklarda,
Şehir sussa da, konuşmasa da uzunca bir süre
Gün görmemiş bir günün son anında tüm nefesler
Sana tutulur.
Bu kelime oyunu değildir.
Bu aşkın dile gelmesi hiç değil.
Bu değişik bir şeydir.
Denizin kabarıp,
İnadımıza köpürüp,
Beyazlaşıp,
Sonra tekrar sakin ve eski haline dönmesidir.
Anlatabilir miyim bunu?
Hayır.