4
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1191
Okunma

Tamda yudumlayacakken sevdanın ilk demini
Yüz üstü bıraktın bir akşam üstü, terk edip gittin
Ben bin bir hayalle koşarken yıllarca peşinden
Acımadan her fırsatta yollarıma cefalar serdin
Güller serdim yollarına, taç yaptım çiçekleri
Kıymetini bilemedin güvenip taze güzelliğine
Ben aşkımdan deli divane koşarken ardından
Sen bulutlarda gezer oldun kapılıp kibrin yeline
Bir umutsuz aşk uğruna bir ömür nasıl geçip gitti
Keşke taş bağlasaydı da yüreğim hiç sevmeseydim
Tam da tadacakken seninle aşkın tatlı şerbetini
Eyvah ! kısacık ömrün ahir zamanına geldim.
Neydi o haşarı çocukluğum, uçarı gençliğim neydi
Ömrümün en güzel yıllarını aşkın uğruna serdim
Tamda anlamışken hayatın kıymet-i hakikiyesini
Ziyan ettim tadımlık ömrümü, biçilen kışına geldim.
Nede uzun gelmişti ömür, kanarak önümdeki yıllara
Çarçabuk geçti gitti yıllarım, ufukta işte sonum
Tam içecekken aşkın badesini yudum yudum
Taktın yine çelmeni son anda, upuzun serildim yola.
İncindi gönlüm, islah olmaz artık her şey paramparça
Peşinden koşmaktan bitkin düştüm yar, gayri yoruldum
Umutsuz aşkımın hazin hikayesi yazıldı son sayfalara
Yıkıldı dimdikken mihrabım, bin bir derde düçar oldum.
Geçti ömrün baharı artık ne bir gül ne bir çiçek açar bekleme
Yeşermez artık gönül ağacımın dalları kalmadı hiç umudum
Pişman olup da, boşuna kapımda yalvarıp sakın af dileme
Söküp attım yüreğimi can kafesinden, taştan bir heykel oldum.
İdris AKMETİN