9
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
1741
Okunma

En güzel çiçekleri süslerken başka şehirlerin, bambaşka kaldırımlarını...
Sokaklarında alımlı kadınlar ve beyler dolanırken,
Tüm duygu ve düşünceler, etkileşim altında işgale uğrarken,
Beynim dur, kalbim yürü derken
İçime yürüyen sen...
ve adın
ve tadın
ve sen kadın... sen...
Aşk’ının adı her dilde dert oluyordu...
Derdime düştüm
yağmurun toprak sevdası oldum gözlerde
sakındım
saklandım bir sokak kedisi misali üzerime gelen şehirde
kimi zaman bir tokat süsledi yanağımı
kimi zaman leş kokan dudaklar silüetimi...
Kolladım
kendimi
kazandım
diyetimi
ödedim
sanıyordum tüm bedelleri...
bir çığlığa kurban gitti vuruluşum
oysa ne çok yaşayacaklarım vardı çocuksu parklarda
bir salıncakta sallanacaktım
sonra düşecektim dizim acıyacaktı usul usul...
Annem gelecekti
öpecekti alnımdan
oysa rüyaydı
sahte gerçek arası yalandı...
Ben inandım
ben inandım Anneli rüyalara
ben inandım sana...
Sonra sen gelecektin
ben büyüyüp adam olacaktım çocukluğumun gerisinden
alacaktım seni sevgili
saracaktım kendimi
Görmedim
duymadım
bilmedim
b/an’a çarpan azrail’i...
Dudaklarımda kara mizah kelimeler dolaşıyor
titreşirken içimde ayaz vurmuş notaların sesleri
ve yüreğim
ve bedenim
yürüyor ölü şiirlerin mezarlığında...
Sustukça kanıyor içimde bir kara sevda
Payesi ölüm, kalanı son bir nefes...
Gökay Birkan SUCAKLI
29’11’2008