2
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
1115
Okunma

En son ne zaman
ağladı bu şehir
en son ne zaman
ıslandı dudakların
senli hayatımda bu şehir bir başka güzel karanlıkdan uzak geceleri
caddeleri bir başka canlı,denizi bir başka mavi,martılar kanatlarını açtıklarında
bir başka özgür sevgili.
Yağmurlarında eylül ve sonbahar romantizmi var.
Bu şehre yağmur yağdığında elimden tutar caddelere koşardık..
başını kaldırırdın dudakların ıslanırdı.
Dudaklarım ıslanırdı yağmur yağardı,arınırdık.
Şehrin ruhu gibi.
En son ne zaman
sonbahar yaşadın
en son ne zaman
eylüldü nefretin
tanıştığımızda kalbinde geçmişin hüzünlerini taşıyordun yaralıydın
sonbahar, hüzünlerini işgal eden bir mevsim,soğuk savaşların takvimi
eylül ise acılarını biriktirdiğin nefret mağarasıydı.
Aşk.
Şehrin harabeleri gibi yıkılmış bir tarihi koruyordun
cennet durağında,
cehennem yalnızlığını yaşıyordun.
Ağlıyordun sevgili,
yanıyordun.
En son ne zaman
kalbini kırdılar
en son ne zaman
yaşadın ölümü
yangınlarında sonbaharı getirdim sana avuçlarımda
eylülü taşıdı bulutlar.
Yağmur indi kalbine gözyaşlarından
ben sana seni verdim şehrin çöllerinde açan kırmızı güller gibi
kaybolan çığlıklarını, karanlığın yankılarını
kırılan aynaları hapsettim yüreğime
senden almadıklarımı,
sana verdim sevgili.
En son ne zaman
en sondu sevgilim
ve unuttun tüm hüzünlerini geride kaldı yaşamadıkların.
Ben senden önce yaşamamışım derken,
o kadar güzel parlıyordu ki gözlerin,
ne zor var artık hayatında ne de imkansız
umut taşıyor ruhun
beni taşıyor kalbin,seni taşıyor kalbim
seni
Hiçbir zaman yalnız bırakmayacağım.
En son seninle
başlangıç sevdiğim.