0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
9
Okunma
“Seni seviyorum…”
Bu cümleye erken mi dersin?
Zamanın ölçemediği bir yerde
erkenle geçin hükmü olur mu?
Bazı aşklar vardır,
tanışmayı beklemez,
hatırlamayı şart koşmaz,
yalnızca olur.
Bir kaza geçti hayatımızdan,
bir anlık gürültü,
camların kalbi kesen sesi,
ve sen…
Zamanın elinden kayıp
başka bir sabaha uyandın.
Dün yoktu gözlerinde,
biz yoktuk.
Ama ben vardım…
Tanımadığın bir adam olarak
tam karşında.
Adımı söyledim,
yabancı geldi.
Elimi tuttum,
ısındın ama hatırlayamadın.
İnsan kalbi bazen
hafızadan önce tanır ya,
işte öyle baktın bana.
Beni bilmeden
bana güvendin.
Doktorlar umutla konuştu,
“belki” dediler,
“zamanla…”
Ben içimden
“sevgi” dedim,
“hemen.”
O günden sonra
hayatım tek bir takvime bağlandı:
Senin sabahların.
Her gün gözlerini açtığında
dünyaya değil,
bana yeniden bakman için yaşadım.
Her gün ilk defa seviliyormuş gibi
ilk defa tutuluyormuş gibi
kalbimi açtım önüne.
Saçlarını okşadım,
sesimi alçaltıp
en kırılgan yerinden konuştum:
“Seni seviyorum.”
Sen duraksadın.
“Daha yeni tanıştık…” dedin.
Gülümsedim.
Çünkü bilmediğin bir şey vardı:
Ben seni
bin gündür kaybedip
bin gündür yeniden bulan bir adamdım.
Unuttuğun her anıda
biraz daha bağlandım sana.
Hatırlamadığın her gülüşte
biraz daha âşık oldum.
Çünkü sen beni tanımasan da
ben seni ezbere biliyordum.
Sesinin düştüğü yerleri,
suskunluğunun ağırlığını,
ağlarken omzunu nereye yasladığını…
Geceleri uyurken
nefesini dinledim.
Belki rüyanda beni tanırsın diye
adımı fısıldadım karanlığa.
Olmadı…
Ama olsun.
Ben beklemeyi
senden öğrendim zaten.
Bazen durup sordun:
“Beni neden böyle seviyorsun?”
Cevap vermedim.
Çünkü bazı sorular
cevaplanırsa eksilir.
Ben seni
anlamaya değil,
kalmaya geldim.
Bir gün hatırlarsan
ya da hiç hatırlamazsan,
hiç fark etmez.
Benim aşkım
geri gelene değil,
gitmeyene yazıldı.
Çünkü ben seni
bir hayat boyunca değil,
her gün sevdim.
Unuttuğun her sabah
yeniden.
Tereddüt etmeden.
Yorulmadan.
Şartsız.
Ve bil ki sevgilim,
bir insan bir başkasına
her gün yeniden “Seni seviyorum” diyebiliyorsa,
işte o aşk
hafızaya değil,
ruha kazınmıştır.
Ben senin
hatırlayamadığın geçmişin değilim;
ben senin
her sabah yeniden başlayan
sonsuzluğunum.
Hatırlamasan da olur sevgilim…
Ben seni, aklında kalayım diye sevmedim hiç.
Ben seni, her gün yeniden kaybedip
her gün yeniden bulmaya razı olarak sevdim.
Bazen gözlerime bakıyorsun,
tanımadığın bir şehir gibi…
O an içimden bir şey kopuyor
ama belli etmiyorum.
Çünkü korkuyorum;
eğer anlarsan,
bu sevdayı da unutur diye.
Ben her sabah sana aynı cümleyi söylüyorum:
“Seni seviyorum.”
Ve her seferinde
ilk kez söylüyormuşum gibi titriyor sesim.
Çünkü senin için bu söz yeni,
benim içinse ömürlük bir yara.
Bir gün elimi tutuyorsun,
“Tanışıyor muyuz?” diyorsun ya…
İşte orada
bir adamın kalbi nasıl susarak ağlar,
onu öğreniyorum.
Sana sarılamıyorum sıkıca,
çünkü korkuyorum
hatırlarsan bırakır mısın diye.
Ben senin geçmişinim sevgilim,
sen benim geleceğim.
Ama aramızda koca bir unutuluş var.
Sen gülüyorsun,
ben her gülüşünde biraz daha eksiliyorum.
Eğer bir gün yine unutursan beni,
bil ki
ben yine orada olacağım.
Aynı yerde.
Aynı cümleyle.
Aynı yanan yürekle.
Çünkü bazı aşklar
hatırlanmak için değil,
unutulsa bile vazgeçilmemek içindir.
Ve eğer bu dünyada bir mucize varsa,
o da şudur sevgilim:
Bir adamın,
her gün sevdiği kadına
yeniden âşık olmayı göze almasıdır.
Ağlıyorsam bil ki
sen hatırlamıyorsun diye değil…
Ben hatırladığım için.