0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
23
Okunma
Ben seni
yüksek sesle sevmedim hiç,
çünkü bazı aşklar
bağırınca kaçar.
Ben seni
içime söyledim,
dua gibi…
boğazım düğümlüyken,
gözlerimden önce kalbim ağlarken.
Gidişin
bir vedadan ibaret değildi,
bir ömrün eksilmesiydi benden.
Adını anınca
biraz daha yalnız kaldım dünyada.
Ne çok bekledim seni,
ne çok “belki” ile yaşadım.
İnsan birine bu kadar alışınca
kader bile yabancı geliyor.
Biliyor musun,
bazı geceler
kendimden bile vazgeçtim,
sırf sen rahat uyu diye.
İşte bu yüzden
bu sevda biraz mezar,
biraz dua.
Cemal Safi haklıydı belki,
“Sevda dediğin
yüreğe saplanan bir sızı”ydı.
Ben o sızıyı sevdim,
çünkü senden kaldı.
Ümit Yaşar’ın dediği gibi
“İnsan sevdi mi,
bir daha eskisi gibi olamıyor.”
Ben de olmadım…
Ne gülerken,
ne susarken.
Ve Ofluoğlu’nun o yalın gerçeği gibi:
Sevda bazen
kavuşmak değil,
ömrünce taşımaktır.
Şimdi sorarlarsa
“Bunca acıya rağmen pişman mısın?” diye,
başımı eğip derim ki:
Hayır…
Ben seni
kaybetmedim.
Ben seni
yüreğime yerleştirdim.
Orada duruyorsun hâlâ,
kimseye yer vermeyen
o en derin yerde.
Ve bil…
Bu kalp bir daha
senin kadar yanmaz.
Çünkü bazı aşklar
gönle yer yapar,
bir daha hiç çıkmaz.