0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
9
Okunma
Eşikte kalan ayakkabılar…
Bir annenin kalbine saplanan en ağır sessizliktir.
Ne içeri girer, ne dışarı çıkar;
sanki sen de o eşikte kalmışsındır evladım…
Bir adım daha atsan hayattasın,
bir adım geri çekilsen hâlâ bana koşacaksın.
O ayakkabılar şimdi yetim…
Bağcıkları çözülmemiş bir umut gibi duruyor.
Ne tozlanıyorlar, ne eskiliyorlar;
çünkü onları giyen yok,
çünkü yoluna giden yok.
Her sabah gözüm onlara takılıyor,
“Birazdan açılır kapı” diyorum,
“Birazdan annem diyeceksin.”
Ama kapı açılmıyor…
Zaman geçiyor, ben geçemiyorum.
O ayakkabılar durdukça
ev susmuyor aslında…
Duvarlar feryat ediyor,
kapı her gıcırdadığında yüreğim irkiliyor.
“Belki bu sefer” diyorum,
annelik işte,
umut ölümü bile bekletiyor.
Kimse anlamaz bu acıyı.
“Zamanla geçer” derler,
hangi zaman evladın ayak izlerini silebilir ki?
Ben zamanı değil,
zaman beni eziyor.
Her gün biraz daha eksiliyorum
ama kimse fark etmiyor.
O ayakkabılarla birlikte
kahkahaların kaldı eşikte,
koşmaların,
annesine kızıp sonra sarılmaların…
Hepsi yarım,
hepsi askıda.
Ben tamamlanamıyorum.
Geceleri kimse görmüyor beni…
Herkes uyuyor sanıyor.
Oysa ben eşikteyim,
ayakkabıların karşısında
susarak ağlıyorum.
Sesim çıkmıyor,
çünkü bağırırsam
senin adın dökülür ağzımdan,
bir daha toplayamam diye korkuyorum.
Ellerimle düzeltiyorum onları bazen,
sanki biraz daha düzgün dursalar
geri dönecekmişsin gibi…
Anne aklı işte,
akıl çoktan yanmış,
umut hâlâ nöbette.
Bir annenin en büyük çaresizliği
“keşke”lerle yaşamaktır.
Keşke o gün dur deseydim,
keşke daha sık sarılsaydım,
keşke ayakkabılarını
eşikte bırakmasaydın…
Ama keşke,
evlat geri getirmiyor.
O eşik artık zamanın mezarı.
Geçmiş orada duruyor,
gelecek oradan geçemiyor.
Ben ne ileri gidebiliyorum
ne geriye dönebiliyorum.
Annelik böyle bir şeymiş meğer;
evladın gittiği yerde
sen de yarım kalıyorsun.
Herkes “güçlüsün” diyor,
bilmiyorlar…
Ben güçlü değilim,
ben sadece
dağılmamayı öğrenmiş bir anneyim.
Çünkü dağılırsam
o ayakkabılar sahipsiz kalır,
ben buna bile kıyamam.
Bir annenin en büyük acısı
evladını toprağa vermek değil sadece;
eşikte kalan ayakkabılara bakıp
bir daha asla girilmeyecek bir yolu beklemektir.
Ben o eşikten sonra
ne eve sığabildim
ne hayata.
Kapı kapandı ama acı kapanmadı,
zaman aktı ama yaram akmaya devam etti.
Herkes yoluna gitti,
ben senin ayak izlerinde kaldım.
Artık biliyorum…
Bazı evlatlar toprağa gömülmez,
annenin içine gömülür.
Bazı anneler iyileşmez.
Ve bazı ayakkabılar
bir evde değil,
bir annenin kalbinde
ömür boyu eşikte kalır.