10
Yorum
26
Beğeni
5,0
Puan
218
Okunma

I
Burada, pencere kenarında, solgun bir ışıkta,
Yığıldı senelerce yazılıp gönderilmeyenler.
Onlar mektup değil artık, birikmiş zamanın kumu,
Her sayfa bir gün, her zarf bir haftalık fırtına.
Tut ki, seninle aramızdaki bütün mesafeler
Bu hantal kâğıt yığınına sığdırıldı.
Şimdi ellerim titriyor, bu yükü nasıl taşırım,
Sensizliğin bu somut, sessiz ispatını.
II
Mürekkep kokusu değil bu, yosunlu bir yel,
İlk günkü gibi keskin, taze ve tuzlu.
Her harfte bir martının çığlığı, her kelimede
Kumun avucumdan kayıp gidişinin sesi.
Biliyorum, Paris’te, Londra’da ya da New York’ta olsan da,
Bu koku seni bulur, zihninin en derinine sızar.
Çünkü ben her gece, kâğıtları denize tuttum,
Onlar da benden aldı, sonsuz ayrılığın rengini.
III
İlk mektup: Bir çocuğun telaşı, telaşlı ve naif,
"Nasılsın?" diye soran, uykusuz bir ses.
İkinci mektup: Şehrin gürültüsünü anlatan bir dert,
Ama aslında her satırda seni haykıran bir nefes.
Böyle böyle çoğaldı, yastığımın altındaki sırlar,
Gözyaşımın kuruttuğu, elimle düzelttiğim kırışıklar.
Şimdi bakıyorum da, bu yığın, benim en dürüst halim,
Sana söyleyemediğim, sustuğum her şey.
IV
Aradaki deniz, ne kadar da büyük, ne kadar da boş,
Bir yudum su bile, sana ulaşmak için binlerce kilometre.
Oysa ben her akşam okyanusları dinledim,
Belki sesin gelir, belki bir not düşer kıyıya.
Biliyorum, sen de oralarda bir yerlerde
Aynı denizi, aynı umutsuzluğu soluyorsun.
Aynı gökyüzü altındayız, bu ne büyük teselli,
Ama neden bu kadar soğuk, neden bu kadar mesafeli?
V
İçlerinde kaç bayram, kaç doğum günü saklı,
Kaç yeni yıl dileği, kaç kırık tebessüm.
Kimi zaman neşeyle dolup taştı bu sayfalar,
Kimi zaman siyah mürekkeple yazılmış bir hüküm.
"Unutmadım," yazdı ilk mektubumdaki ben,
"Unutmayacağım," diye bitiyor en sonuncusu.
Sana o kadar çok "seni seviyorum" birikti ki,
Açtığın an, dünyayı kaplayacak coşkusu.
VI
Bu kâğıtlar, bir orman dolusu özlemin kesiti,
Ya da bir geminin batmadan önceki son fısıltısı.
Yirmi dokuzunda başka biriyim, kırkında başka,
Ama her yaşta adın, okyanusun sesiyle aynı.
Onları posta kutusuna atmadım, çünkü korktum,
Ya o posta kutusu seni bulamazsa diye.
Bu yüzden sakladım; benim en güvenli limanım,
Yanlış adrese gitmeyecek tek adresimdi bu yığın.
VII
Her mektup bir şiir denemesi, her kelime bir yalvarış,
Okusan anlarsın, nasıl bir savaş verdiğimi.
Sokakta yürüyen her gölgede seni arayış,
Her telefon çalınca sana koştuğumu bilmeliydin.
Hayaller kurdum, her zarfı açıp okuyuşunu,
Gözlerinde beliren o buruk tebessümü.
Ama bu rüya hep kısa sürdü, sabahları buldu beni
Yine denizsiz ve yine sensiz.
VIII
Geldiğin gün, yapacağım ilk şey ne biliyor musun?
Sana bunları okutmak değil, birlikte yakmak.
O bütün birikmişliği, o ağır yükü,
Denizin en derin yerine, küllerini savurmak.
Çünkü özlem bitmeli, mektuplar da bitmeli,
Aşk, kâğıt üzerinde yaşayamaz sonsuza dek.
O gün, ellerim tuttuğunda senin elini,
Tüm geçmişi silecek bir nefes alacağız.
IX
Şimdilik burada dursunlar, camın önünde,
Güneş görsün, yağmur ıslatsın onları biraz.
Bırak, biraz daha beklesinler, biraz daha olgunlaşsın,
Sen gelince, ne büyük bir destan okuyacağını anlarsın.
Bu yığın, senin yokluğunda benim ayakta duruşum,
Düşmemek için tutunduğum bir umut direği.
Ve sen, okyanusun ötesindeki sevgili,
Geri dönmelisin, bu yığın artık çok ağır.
X
Beni bu mektuplardan tanıma, sakın yanıltmasın seni,
Yazdığım şeyler, sadece buz dağının görünen yüzü.
Asıl tufan içeride, kalbimin en kuytu köşesinde,
Oraya sadece sen girebilirsin, sadece sen dokunabilirsin.
Bütün dürüstlüğümle söylüyorum, çok değiştim,
Ama değişmeyen tek şey: Sana olan o büyük sevdam.
Ve o sevda, bu mektuplarla çoğaldı, büyüdü,
Aramızdaki deniz kadar engin ve sınırsız.
XI
Sakın ola ki, hepsini birden açıp okuma,
Dayanmazsın, o kadar yılın özlemi bir araya gelince.
Birer birer oku, günde bir tane, ağır ağır,
Her birini, sana gönderilmiş bir yudum deniz bil.
İlkini aç, kokla, sonra sakla kalbinin derininde,
Bırak o tuzlu koku, ciğerlerine işlesin.
Çünkü ben o kokuyla yaşadım, direndim, bekledim,
Bu mektuplar, benim sensiz geçen hayatımdır.
XII
Ve son sözüm, bu mektuplar da bitmeyecek sanma.
Biter; bittiği gün, ben de sessizliğe gömülürüm.
Bu zarfların her biri, boş bir sahildeki iz,
Sen gelmesen de, bu yığın, beni sana götürür.
Söz verdim; seni bulana dek yazacağım, bekleyeceğim,
Ama bil ki, bir gün mürekkebim kurursa,
Bu deniz kokulu hüzün, artık bir veda olur.
Çünkü gelmeyeceksen, bu mektuplar sonsuza dek kalır.
Cemre Yaman
5.0
100% (11)