0
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
65
Okunma
Yaşamın Ağırlığı
Bu gece…
Kimsesizliğin tam ortasındayım.
Bir sokak lambasının altında oturmuşum,
başım iki elimin arasında.
Ne düşüneceğimi bile bilmiyorum artık.
Zaman geçiyor ama ben geçemiyorum.
Kendimden,düşüncelerimden yalnızlığımdan.
Bir şey kopuyor yüreğimin derinliklerinde.
Sanki görünmeyen bir tel misali
Yıllardır gerilmiş, şimdi çat diye koptu.
Gözyaşlarımla ıslanmışım,ruhum sırılsıklam.
Karanlık, içime kadar sızmış.
Yüreğimin derinliklerinden sesler geliyor,
gönül mezarıma gömdüklerim sanki
Hepsi birden konuşuyor bu gece.
Bizi neden unuttun? der gibi
Toprağın altından bir uğultu,bir çığlık gibi...
Bazı sessizlikler, mezardan bile daha derin.
Ayağa kalkıyorum.
Koşuyorum sokak karanlık aralarında
çaresizce, nereye gittiğimi bilmeden.
Belki kendimi bulurum diyorum,
ama gölgem yine peşimde.
Kaçamıyorum, kendimden
Her köşe başında bir geçmiş bekliyor beni,
bir çocuk ağlıyor içimde,bir genç susuyor,
bir yetişkin pes etmiş gibi
Her biri ben ,ama hiçbiri tam değil.
Kaybettiğim neydi?
Bir insan mı, bir duygu mu?
Yoksa çocukluğum muydu,
o saf, inanan hâlim mi?
Bilmiyorum.
Şimdi sadece bir sessizlik var.
Bir de omuzlarıma çöken bu yaşamın ağırlığı.
Konuşmak istiyorum ama kelimeler küsmüş.
Bir sigara yakıyorum ,ateş bile titriyor elimde.
Sonra içimde bir ses fısıldıyor;
çok yorgun, ama hâlâ diri bir ses:
Devam et, diyor,
bitmedi.
Ve ben yıllar önce bir köşede unutulmuş halimle yüzleşiyorum.
Yaşamın ağırlığı çöksede omuzlarıma vazgeçmek yok diyorum kendime usulca.
5.0
100% (3)