0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
116
Okunma

Soğuk bir nefesle iner dağlardan,
Bembeyaz örtüsü sarar bağlardan,
Sessizliğe bürünür tüm ağaçlar,
Sanki bir cam fanus, donmuş hayatlar.
Damların ucunda kristal hançer,
Güneşin doğuşu eriyip geçer,
Tutamaz eliyle dokunmak ister,
Korkarım o anda parmak buz keser.
Pınarın başında durur nöbette,
Akmaz, gürlemez, kalır hasrette,
Kuşların sesi titrer gurbette,
Bir uykuya dalmış, kışın emrinde.
Zemheri ayazı vurduğu zaman,
Her yer kaskatı, ne bir iz ne duman,
Derin bir sükûnet kaplar her mekân,
Buz tutar toprağı o ulu ferman.
Sevdanın ateşi yakmazsa eğer,
Yürek de bir anda buzlara değer,
Soğuk bir rüzgârla savrulur meğer,
Gözden düşen yaşlar billur olur er.
Bakınca içime, gönlüm diyor ki,
Bu dünya fânidir, geçip gidiyor ki,
Soğukta bekleyen bir dertli var ki,
Gönlünde buz gibi yara taşıyor ki.
Güneş yüzünü bir gösterse bize,
O katı buzlar da döner denize,
Derman olur dertli olan her söze,
"Aşık TURHAL" der ki, can verir öze.
Hüseyin TURHAL