0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
45
Okunma
Vuslat Kapısı
(Allah Doğruyu Söyledi)
> “Her nefis ölümü tadacaktır; sonra bize döndürüleceksiniz.”
— (Ankebut 57)
Nazlı bir gelin gibi cilve eder dünya…
İnsanı bir o yana, bir bu yana savurur.
Tam yakaladım dersin; bir de bakarsın,
Bir ömür gitmiş.
Ne dün kalmış, ne yarın…
Hepsi bir anın içinden geçip gitmiş.
Sonra sessizlik…
Bir çağrı duyulur derinlerden —
“Gel, artık asıl sevgiliye dön.”
Yapayalnızsın,
Ama bir el tutar ellerinden:
Pir-i âzam’ın eli…
Götürür seni sevgiliye,
Tıpkı damadı geline götürür gibi.
Bir sevinç, bir heyecan, bir huzur…
Doyumsuz bir sükûn içinde yürürsün vuslata.
Bir de bakarsın,
Kapı açılmış iki metrelik beyazlığa,
Elbisen damatlık gibi,
Yüzün nurla dolmuş.
Artık Huzur-u Âzam’dasın.
Amelinle baş başasın.
Ne korku var, ne telaş…
Varsa pir-i şahın, korku değil, teslim vardır.
Avukat yok, savunma yok.
Diller susmuş, kalpler konuşur.
Kiminin ameli çöpe,
Kimininki rahmete dönüşmüş.
Ve sen — Ar olmuşsun Yâr’e.
Kurulmuş halka, yeni misafire cennetin meyvesi sunulmuş.
Bir ses sorar:
“Yukarıda hâller nasıl, ihvanlar ne âlemde?”
Ama sen artık dünya kelimelerini duymuyorsun.
Çünkü sen,
Cemâlullah’ı seyretmenin zevkiyle tamâşâ halindesin.
Her şey susmuş, her şey anlam bulmuş.
Ve kalbinden yükselir o ezelî ses:
Allahu Ekber.
5.0
100% (1)