11
Yorum
35
Beğeni
5,0
Puan
389
Okunma

Bir Ankara Güncesi
Herkes, bir başkasının sessizliğine yaslanıyor bu mevsimde.
Bulutlar;
Göç etmeyi unutmuş yalnızlık sürüsü gibi bekliyor göğün omuzlarında.
Ve zaman;
Kocatepe’de, kırık bir müzik kutusu kadar sessiz ve hüzünlü...
Göğe asılı bir zaman oluyor bu: Ekim.
Düşünü kaybetmiş bir çocuk kadar yalnız.
Şehrin aynasında,
Metroda,
Kendi suretine yabancı yüzler beliriyor.
Henüz biz olmayı başaramamış gölgeler,
Aynı durakta iniyor, aynı sessizliğe karışıyorlar,
Birbirlerine hiç dokunmadan...
Ve anlıyorum ki,
Sonbahar biraz eksilmektir kendinden.
Çünkü herkes kendi yalnızlığını giyiyor bu şehirde, bir palto gibi...
Yalnızlık,
İnce bir sis gibi dolaşıyor şehrin damarlarında.
Sanki herkes sadece kendi kalbini dinliyor sessizce.
Sonra bir sokak lambası yanıyor, Gölbaşı’nda,
Üstünde yarını bekleyen tek bir yağmur damlası,
Tüm gökyüzünü taşıyor içinde.
Ve kalabalıktan geriye yalnız bir ben kalıyorum.
Bir bankta oturuyorum.
Rüzgâr, adını bilmediğim bir şarkıyı fısıldıyor kulağıma.
Tanıdık ama uzakta,
Çok uzakta...
Bir hatıra daha eksiliyor içimden.
Bir kez daha anlıyorum...
Zamanın kırık aynasında,
Başka bir dünyanın yankısı olduğumu...
Anlıyorum ki...
Sonbahar biraz eksilmektir kendinden.
Çünkü herkes, sonbaharın kalbinde kendi tabutunu taşıyor.
Ne zaman bir yaprak düşse toprağa,
Bir parça daha eksiliyor içimizde,
Usulca,
Hiç dönmeyecek bir sessizliğe...
Ne rüzgâr alıyor yükümüzü,
Ne o kırık sarı gökyüzü...
En sessiz cenazeyi,
Kendi içimizde kaldırıyoruz aslında.
Ve şimdi biliyorum ki,
Artık taşıdığım şey ben değilim.
Bunu en çok kendime sarılamadığımda anlıyorum.
Bir yabancı gibi geçiyorum kıyısından zamanın.
Ne ağlayabiliyorum,
Ne de tam gülebiliyorum.
Duygular sanki uzaktan geçiyor.
Ve ben sadece hissediyorum.
Artık taşıdığım şey, üzerimde kalan bir beden yalnızca.
Ben,
İçimde gömülü kalan,
Kimsenin fark etmediği bir odada ölü kalıyorum.
Ve hayat devam ediyor,
Sanki hiçbir şey olmamış gibi...
07.10.2025
5.0
100% (22)