5
Yorum
18
Beğeni
5,0
Puan
371
Okunma

Rüzgâr aynı esmiyor artık,
şems-i sabâh ısısını yitirmiş,
cemiyet tanıdık,
lakin her sima yabancı,
ayna sükût içinde,
veçhemde tanıdık hiçbir hat yok.
Sen gittin gideli
kalbimde açılmış o meş’um yâra
ne kanar,
ne kabuk bağlar—
bir kor gibi,
firkatin harıyla yanar,
fakat söylemez.
Kor kalmış bir aşkın encâmında
ömür törpüsü misali tükendik sessizce.
Günler, birer hicran levhası gibi
dizildi duvara,
vakit ise
damla damla eridi gözlerimizde
Senin adın şimdi
ne dua, ne beddua da ;
sadece bir sâkit fısıltı
dudaklarımda tüketiğim bir niyaz gibi.
Bir zamanlar bizim olan semâ
şimdi başka bir haritanın göğünde,
başka bir lisanda yaşıyor.
Ben ise boşver ,
o beni
o hayatın miadını seyrediyor.
Ve derken,
en ziyade kendimizi yitirdik
severken değil,
ömür törtüsüyle
unutmaya
teşebbüs ederken
tahammülümüz
çöktü üstümüze.
Lâkin hâlâ içimde,
bir çiğ tanesi kadar
nâzenin,
bir seher vakti kadar müşfik
yaşamak isteyen bir yan bâkidir.
Belki bir gün,
bir sabahın eşiğinde
adını
anmaksızın uyanırım.
Belki de bu kül yığını arasında
meçhul bir visâlin kıvılcımı gizlidir
çağıran,
hâlâ sönmemiş bir baharda.
“İçimde serzeniş, feryâd ü figân olsa da
gönül şöyle der
Okyanuslar kapıma vursa neyleyim,
ben
bir damla suyla,
bir lokma ekmekle de yetinirim
Şah saray kurmuş, neyleyim;
seninle süslediğim ;
Arş-ı Âlâ’yla yetinirim,
diyor hep!
Ayşe Kavak
Biraz çalışmak istedim serbest şiiri
Osmanlıca sözleriyle tat renk katmak istedim
💠 Açıklamalar:
Firkat = Ayrılık
Visal = Kavuşma
Sükût = Sessizlik
Niyaz = İçten yalvarış, dua
Miad = Süre, beklenen zaman
Encâm = Sonuç, akıbet
Meş’um = Uğursuz
Seher = Gün doğmadan önceki zaman
Nâzenin = Nazlı, ince
Bâki = Kalıcı, hâlâ var olan
5.0
100% (8)