10
Yorum
36
Beğeni
4,8
Puan
250
Okunma

Çöllerin susuzluğu indi
Sensizliğin yandığı yüreğime
Korkulu geceler sarıldı kollarıma
Fırat ve Dicle arası türküydün dilimde
Ağır aksak bir sevda şarkısı yazardı ellerin
Bir hüzün gelip otururdu gözlerimin kanlı pınarına
Uzun zaman değil oysa
Daha dün gibi ellerin ellerimin yüreğindeydi
Gitme demiştim çoğu zaman
Dinlemedin hasret ağıtlarımı
Oysa ; serenatlı akşamlarımın ipini sen çektin
Şarkılar ağıt yaktı, Mezopotamyalı kıza
İsyan eder oldu tüm hücrelerim
Oysa ben sevda köprüsü üzerinde ters köprü kurar
Cıvıldardım kuşlarla
Şimdi bakamam aynalara
Aynalarda büyür korkularım
Aynalarda eski zaman yüzleri homurdanır
Gitme, demiştim ; avazı çıkan akşamlarda
Sen gittin !.. almadan bendeki hüznü
Sensiz yürüyemeyen ayaklarımı sokaklara atıyorum
Taşıyamaz kaldırım taşları
Ayrılığımın ağır yükünü
Yitiriyor şimdi sema, gökkuşağı rengini
Gri bulutlar yağıyor saçlarımın her teline
Kalbimin savaşı başladı gittin diye
Havada kurşunlar, kuşlar gibi uçar
Bu savaş başka bir savaş... yüreğime acılar dolar
Fırat türkü söyler yaralarıma
Durgun akar ama derininde öfke
Bana benzer öfkesi
Daha dün uzanmıştım sularına
Hasret kaldığım kokusuna
Ellerimi daldırıp buz gibi suyuna
Bir daha andım hatıralarımı
Bir türkü yankılandı karşı kayalarında Fırat’ın
Martı çığlıklarına karışıp gitti o gün
Hasretimin bitmeyen çığlıkları
Bir Dicle türküsü olur yaşamak
Gözlerimin ırmaklarında
Unutmaya çalışırım enkaz yığını acılarımı
Unutturmuyor üstüme üstüme gelen
Ful kokulu akşam şarkılarındaki zaman
Mevsim sonbahar... gün çekilirken batıya
Elimde bir kitap... Gazap Üzümleri
Yeniden topluyorum eski şarkıları düşlerimden
Okusam okusam hiç geçmemiş gibi zamanı
Her şey bir rüya olsa !
Günay Koçak
19. 10. 2025
5.0
95% (20)
1.0
5% (1)