0
Yorum
7
Beğeni
5,0
Puan
107
Okunma
O, yıllar önce kalbini birine emanet etmişti — yanlış zamanda, doğru adama belki de.
O zamanlar her şey imkânsız görünüyordu; hayatın yolları ayrıydı, kaderin oyunları çoktu.
Ama yine de bir yerlerde hep aynı dua yankılanıyordu içinde:
“Bir gün her şey yoluna girerse…”
Zaman geçti.
Yıllar, şehirler, acılar, sessizlikler…
Birbirinden uzak iki kalp, aynı gökyüzüne bakarak yaşadı eksik yanlarını.
Her kavuşamama, bir yara; her hatırlayış, bir umut gibi içlerinde kaldı.
Ve bir gün…
Tesadüf sandıkları bir anda yeniden kesişti yolları.
Göz göze geldiklerinde, bütün o yıllar sanki bir anda siliniverdi.
İmkânsız dedikleri şey, sadece bir kelimeymiş meğer.
Kadın, kalbini sakladığı yerden çıkardı.
Adam, yıllardır eksikliğini hissettiği o sıcaklığı buldu.
Ve o an, kadın fısıldadı içinden:
“Olur da imkânsızlığı aşarsak… göğsünde uyut beni, saçlarımı okşa.”
Bu cümle, bir dilek değil, bir teslimiyetti.
Çünkü o artık geçmişi unutturacak tek şeyi bulmuştu:
Gerçek sevgiyi.
Adam…
Onun için artık bir isim değil,
Bir yuvaydı.
Bir omuz, bir nefes, bir sığınak…
Adam…
Bir gün her şey yoluna girerse,
Olur da imkânsızlığı aşarsak,
Göğsünde uyut beni sessizce,
Saçlarımı okşa — usulca, yavaşça.
Öyle sev ki beni,
Unuttur sensiz geçen geceleri,
Unuttur sabahsız sabahları,
O suskun, yorgun günleri.
Bir nefesinde kaybolayım,
Bir bakışında yeniden doğayım.
Ne dün kalsın, ne yarın…
Sadece sen, sadece biz olalım.
Adam…
Kader bile susmalı yanımızda,
Çünkü biz, en çok imkânsızda
Birbirimizi bulduk aslında.
DersimliKiz Cigdem Turan
5.0
100% (2)