1
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
194
Okunma

Ey aşk!
Sen misin beni kül eyleyen,
yoksa ben miyim seni var eden?
Bir damla idim ben,
sen derya oldun içimde —
taşsam da sana dökülürüm yeniden...
Ben seni bir gülde sandım,
gül soldu — sen kalmışsın kokusunda.
Ben seni bir bakışta sandım,
gözler kapandı — sen doğdun karanlıkta.
Ben seni bir insanda aradım,
insan gitti — sen kaldın kalbimde...
Ey nazın sultanı,
aşkın ateşiyle yanmak,
suya hasret bir yanardağ olmakmış.
Fuzûlî der ki:
“Derdinle övünür âşık,
çünkü her yara, sevgilinin adını taşır.”
Ben de öyle oldum:
Yaram sensin, ilacım sensin,
bana kalan sadece sensizlikte sen…
Ne gam ki yanarım,
zîrâ külüm bile “O” der, savrulurken rüzgâra.
Şirâzî gibi derin düşündüm bir gün,
“Sevda,” dedim, “varlığın sırrıdır.”
Varlık dediğin: bir nefes,
bir nefes dediğin: sevgilinin adı.
O ad, gönüle düşerse,
her nefes secde olur, her gözyaşı dua…
Yunus söylerdi ya:
“Sevgi bir nurdur, gönülde yanar.”
Benim gönlümde öyle yandı ki o nur,
artık gece de gündüz de birdir bana.
Aşk, zamanı unutturan ezel duasıdır,
yürekten yükselir, kalem susar, dil yanar...
Ey sevgili,
beni sana getiren yolun adı “hiçlik”tir.
Çünkü ben var oldukça,
sen benden uzaktasın.
Ben yok oldukça,
sen bende doğarsın...
Bir gül bırak kalbime,
gül olmasın, sensin zaten.
Bir nefes ver dudağıma,
nefes olmasın, sensin zaten.
Bir bakış bırak dünyaya,
bakış olmasın — hakikatin ta kendisi sensin...
Erol Kekeç/17.10.2025/Namazgah-Çamlıca/İST
5.0
100% (1)