0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
198
Okunma

Ses mi bu, yoksa sessizliğin kırılmış kemiği mi?
Bir şey devriliyor karanlığın içinde,
adı yok,
gölgesi yok,
belki ben bile değilim.
Bir renk geçiyor içimden —
rengin kendini unuttuğu bir an.
Ne mavi, ne siyah, ne varlık,
sadece “arada” bir titreyiş.
Zamanın omzu düşmüş,
yüzyıllar ıslık çalıyor boşluğa,
her saniye bir sonsuzlukla çarpışıyor,
ama hiçbir şey olmuyor.
Bir kelimeydi belki,
söylenmeden önce boğulan,
bir tanrıydı belki,
yarattığı sessizliği susturan.
Gökyüzü müydü yukarıda olan,
yoksa gözlerimiz mi yukarıyı icat etti?
Toprak mıydı altımızda,
yoksa düşmemek için uydurduğumuz bir fikir mi?
Biri nefes alıyor gibi,
ama nefesin sahibi yok.
Bir yüz var,
çizgilerden oluşmamış.
Bir anlam var,
ama yok olmadan var olamayan.
Sonsuzluk çökmüş omuzlarıma,
ama ağırlığı hissedilmiyor.
Bir hiçliğin içindeyim,
ama o da bana ait değil.
Bir yankı dönüyor ,
kim söyledi,
kim sustu,
kim dinledi ,
hiçbiri ben değilim.
Ve işte burada,
kelimelerin bile var olmaktan utandığı bir yerde,
şu an bile yazılmıyor bu şiir.
Sadece oluşmamış bir anın hatırası gibi
kendini unutarak sürüyor...
Erol Kekeç/19.10.2025/Namazgah-Çamlıca/İST
5.0
100% (1)